Kayıtlar

Haziran 9, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kamu Malı Hassasiyeti

Kamu Malı Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese –asla haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tastamam verilir.” (Âl-i İmrân, 161) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Bir kısım insanlar Allâh’ın mülkünden haksız bir sûrette mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka bir şey değil.” (Buhârî, Humus, 7) Kul haklarına tecavüzün bir diğer çeşidi de, âmmenin ortak hakkı olan devlet mallarını haksız bir şekilde gasbetmek ve uygunsuz olarak kullanmaktır. Özellikle kamuyu ilgilendiren yerlerde çalışan kişilerin, bu bakımdan çok duyarlı olmaları gerekmektedir. Allâh Resûlü (sav), bu konuda da ümmetine son derece ciddi uyarılarda bulunmuştur. Bu uyarılardan birini ihtivâ eden hâdise şöyledir: Resûlullâh (sav) Ezd kabilesine mensup İbn-i Lütbiye denilen bir adamı zekât toplamak üzere g

Kalbiniz Erimesin!

Kalbiniz Erimesin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlara, kendilerinden evvelkilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri, onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Allah onlara zulmede­cek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (Tevbe, 70) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Canımı kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allâh’a yalvarıp duâ edersiniz, fakat duânız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten, 9/2169) Rasûlullah (sav): “–İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o vakit mü’minin kalbi tuzun suda eridiği gibi eriyecek!” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm: “–Niçin eriyecek yâ Rasûlallah?” diye sordular. Bunun üzerine Efendimiz (sav): “–Kötülükleri görüp de onları değiştirmeye güç yetiremediği için.” buyurdular. (Ali el-Müttakî, III, 686/84

Kulluk Vazifesi

Kulluk Vazifesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 99) Rasûlullah (sav) buyurdular: “İnsan, kulluk vazifelerini îfâda kusur gösterir, yani her ibadetini kâfî miktarda yapmayıp azaltırsa Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ kılar.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no: 6788) İnsan dâimâ Rabbine sığınmak, onunla beraber olmak ve zaman zaman da onunla konuşmak ister. Bu durumda O’nun kelâmı olan Kur’ân-ı Kerim ile meşgul olur. Bu sûretle kalben ferahlar, rûhen rahatlar, zihnen dinlenir ve mânen güçlenir. Okuduğu âyetlerden istikâmet alır, önceki insanların hâlinden ibret ve dersler çıkarır ve yoluna devam eder. En mühimi de, insan ibadetler sâyesinde rûhen yükselir ve hakîkî insanlık şerefine nâil olur. İbâdetlerle Allah’a yaklaşabildiği nisbette kâinatın gözbebeği olma vasfını elde eder. İnsanı üstün bir varlık olarak yaratan Allah Teâlâ, onun bu mevkiîni koruyarak rûhî yücelişini devam ettirebilmesinin ibadetler

Sohbet Meclislerinin Ehemmiyeti

Sohbet Meclislerinin Ehemmiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O’nu (öyle kimseler) tesbih ederler ki; Onlar, ne ticaret ne de alış verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nûr, 36-37) Rasûlullah (sav) buyurdular: “…Bir grup insan, Allâh’ın evlerinden bir evde toplanır, Allâh’ın Kitâbı’nı okur ve onu aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.” (Müslim, Zikr, 38; Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1455; Tirmizî, Kırâat, 10/2945) Bir bilgenin ders halkasının müdâvimlerinden biri, nice seneler sonra, halkayı terketmişti. Haftalar, aylar geçip adam ortalarda gözükmeyince, bilge kişi kendisini ziyâre

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir

Miktar Değil, Vicdan Önemlidir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infâk etmedikçe «birr»e, hayrın kemâline eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah Teâlâ, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Sonra önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O hâlde (sadece bir hurmaya bile sahip olsanız) artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10; Müslim, Zekât, 67, 97) Medîne-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi hocaefendi anlatıyor: “Hacca gelenlerden, amcam Hacıveyiszâde’nin faaliyetlerini dinliyorduk. Diyorlardı ki: “Amcanız, İmam Hatip Okulları için teberru toplamaya başladı. D

Aşk-ı Mutlak

Aşk-ı Mutlak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır…” (Bakara, 165) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allâhım! Senden sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allâhım! Senin sevgini bana nefsimden, âilemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!” (Tirmizî, Deavât, 72) Resûl-i Kibriyâ Efendimiz’in Cenâb-ı Hakk’a muhabbeti, haşyete dayalı bir muhabbet; korkusu da muhabbete dayalı bir korku idi. Bu sebeple o, dâimâ şöyle duâ ederdi:  “Ey kalplere hükmeden Allâhım! Kalplerimizi sana tâate âmâde kıl!” (Müslim, Kader, 17) Habîb-i Ekrem Efendimiz’in, Allâh’a olan muhabbeti dâimâ diri hâldeydi. O’na olan bu eşsiz muhabbeti sebebiyle, yaratılan her şeye büyük alâka gösterir ve onları Rabbini hatırlamaya birer vesîle sayardı. Allâh’a yaklaşmak maksadıyla, ilâhî fer