Kayıtlar

Askerler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Nefsi Emmare’nin Askerleri

‘Nefsi Emmare’nin Askerleri   ‘Nefsi emmare’nin sayısız askeri var ise de aslı yedidir. 1.      Şehvet, 2.      Gazap, 3.      İnat, 4.      Kibir, 5.      Tamah, 6.      Haset, 7.      Kin. Çocuk dünyaya gelip buluğa erinceye kadar dönemde şehveti olmadığından onda bu sıfatlar var ise de saman alevi gibi gelip geçicidir ve müessir değildir. Ne zaman ki şehveti galip gelir, gazabı da inadı da artar. Kibri bayrak açar. Buğzu, tama'ı hasedi ortaya çıkar. Hepsi birbirine bağlı olarak çalışır. Hepsinin başında şehvet kuvvesi vardır. Bunların hepsine birden “emmare nefs” denir. Bu sıfatlar insanın nefsinden kıyamete kadar sökülüp atılamaz. Her an bunlar ile amel olunur. Bu sıfatların zahirleri zemmedilmiştir. Batınları ise vücud için her biri bir cevher kabul edilmiştir. Bu kuvvelerin batınlarının kıymetini gönlünü marif nu...

Şeytanın Askerleri

  Şeytanın Askerleri   Kur’an-ı Kerim’de, Şeytanın hizbi, şeytanın dostları gibi ifadeler yanında İblis’in askerleri ifadesi de dikkat çeker. Bu ifade, şeytanın yoldaşlarının onun bir nevi emir kulları olduklarını anlatır. İlgili kısımda şöyle bildirilir: ·      Hesap günü, Cennet günahlardan sakınanlara yaklaştırılır. ·      Cehennem de taşkınlık yapanlar için gözler önüne serilir. ·      Cehennemliklere, Hani nerede Allah’ı bırakıp da taptıklarınız? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı? Denilir. ·      Ve arkasından hepsi, putlar ve taşkınlık yapanlar o cehenneme fırlatılır. ·      Ve İblis’in bütün askerleri de oraya gönderilir. ·      Orada birbirleriyle çekişirlerken derler ki: ·      Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. ·      Çünkü biz sizi, âl...

Nefsin Haylaz Askerleri

Nefsin Haylaz Askerleri   Nefsin en haylaz askeri olan dil, biz sustuğumuz zaman yenilgiye uğrar. Susarken dış dünyanın etkilerinden uzaklaşıp içimizdeki savaşın kumandanı oluruz… Çoğu zaman, sadece susarak karşımızdaki cahillerden kurtulmamız da mümkündür...

İngiliz Askerlerini Marmara’ya Gömen Koca Seyit'in Duâsı

Resim
İngiliz Askerlerini Marmara’ya Gömen Koca Seyit'in Duâsı Çanakkale'de yazılan destanın baş aktörlerinden olan Koca Seyit'in İngiliz gemisini vurma hikâyesi... Çanakkale Harbi’nde, Rumeli Mecidiye Tabyası, korkunç bir düşman saldırısı neticesinde neredeyse tamâmen imhâ edilmişti. Cephâneliğin büyük kısmı havaya uçmuş, on altı topçumuz şehîd olmuştu. Koca tabyadan geriye kalan; bir yüzbaşı, iki Yüzbaşı, etraftaki birliklere durumu haber vermek için uzaklaşmıştı ki, erlerden Koca Seyit, denizin üzerinde ateş ve ölüm püskürerek ilerleyen düşman gemilerine bakarak derin derin içini çekti. Gözleri doldu. Mahzun yüreği, düşman karşısında âciz kalmanın ıztırâbı içinde çırpınırken ellerini yüce Mevlâ’ya kaldırdı ve: “- Yâ Rab! Ey kudret sâhibi Allâh’ım! Bana şu an öyle bir kuvvet ver ki, hiçbir kulun benden daha güçlü olmasın!” Diyerek Rabbine sığındı, O’ndan yardım istedi. Koca Seyit, dünyâ âleminden sıyrılmıştı âdeta... Artık sâdece Rabbinin huzûrunda ...

Şairin Kaybedişi

Resim
Şairin Kaybedişi  Felluce’de ABD ve İsrail askerlerinin katliamı devam ediyordu. Halkın kentten kaçmasına bile izin verilmiyordu. Büyük bir sessizliğin yaşandığı Felluce’ye girerken, ABD askerlerinden er Henry endişe içindeydi. Daha kısa zaman önce öldürecekleri insanların yüzlerini görmeleri gerekmiyordu. Uçak ve helikopterlerden bombalar ve bilgisayar oyunu oynar gibi üstün uzun namlulu silahlarla öldürdükleri insanlara fazla aldırmıyorlardı. Oysa geçen hafta El Şuheda kentine bombardımandan bir süre sonra yaya girmişlerdi. Kendilerine El Şuheda’ya girmeleri ve hareket eden tüm canlıları acımadan öldürmeleri emredilmişti. Ölüleri de kanıt bırakmamak için ceset torbalarına koyup Fırat nehrine atmaları söylenmişti. “Kanıt bırakmamak” cümlesinin manasını bir süre sonra anlamışlardı; şişmiş, sararmış ama kokmayan cesetler kimyasal silah kullanıldığını gösteriyordu. Er Henry’nin şair yüreği bu manzaradan sonra isyan etmiş ama dili susmuştu. Askerliği uzamasın diye...

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm Nemrud, ona karşı gelen İbrahim Aleyhisselâm ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.  Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim Aleyhisselâm’ı mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış. Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş: – Acele ile nereye gidiyorsun? Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş: – Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm’ı ateşe atacakmış.  Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum. Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki: – Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla su...

Ayı Postu Giyen Askerler

Resim
Ayı Postu Giyen Askerler Fatih, Tuna üzerindeki kalelerden birini kuşatmıştı. Kale yedi ay toplarla dövüldü. Ordu yürüyüşe geçip yaklaşırken, kaleden bir kaç ayının çıktığını gören Fatih: “Buradan hırs (ayı) geliyor’’ dedi. Gelen ayılar askerleri görüp geri dönmüş, kalenin mağaralarına girmişlerdi. Birkaç yürekli asker bu ayıların peşinden mağaraya daldı. Meğer bunlar sırtlarına ayı postu geçirmiş düşman askeri imişler. Mağaraların içi kaleye geçit veriyordu. Osmanlı askerleri bu geçitleri aşıp kaleyi fethettiler. Kale çevresinin adı “Hırsova’’ kaldı.