Kayıtlar

Mart 6, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sur'a Üflendikten Sonra

Sur'a Üflendikten Sonra (Sorularla İslamiyet) Sur'a üflenip te herkes kabirlerinden çıktıktan sonra, insanlar yakınlarını mahşer yerinde nasıl bulacaklar, nasıl birbirlerini tanıyacaklar? Cevap Değerli kardeşimiz, Konuyla ilgili şu ayetler Haşir meydanında herkesin biri birini bulacağını ve tanıyacağını göstermektedir: "- O gün kişi kaçar, kardeşinden... - Anasından, babasından... - Eşinden ve oğullarından... - Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır. - Yüzler var ki, o gün parıl parıl… - Güler, sevinir. - Yüzler de var ki, o gün tozlanmış, - Onları karanlık bürümüş, - İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar..." (Nebe, 78/34 - 42) Bu ayetlerde her insanın akraba ve tanıdıklarıyla karşılaşacağı ve bazılarının bundan rahatsız olup kaçacağı, bazılarının da bundan memnun olacağı bildirilmektedir. Ayetteki, "kaçma" ile kelimenin zahiri manası olan, uzaklaşmak, kaçınmak ve sakınmak kastedilmiş olabilir. Bu

Ali Havvâs'ın Huysuz Hanımı

Ali Havvâs'ın Huysuz Hanımı Ali Havvâs Berlisî hazretleri Mısır evliyâsındandır. Kahire çarşısında esnaflık yapardı, dükkânını erken saatlerde açar ve: “Ey Allah’ım! Kullarına faydalı bir iş yapmaya niyet ettim” derdi. İnsanların ihtiyacı olan; yağ, un, tahin, pirinç, bakla, sepet gibi şeyleri satardı. İkindi vaktine kadar çalışır, vakit dolunca; “Şimdiden sonra Allah’ü Teâlâ’ya ibadet için hazırlanmalıyım” diyerek dükkânını kapatırdı. Düşkünlerin sığınağı idi... Ali Havvâs Berlisî, zâlimlerin ve onların yardımcılarının yemeklerini yemezdi. Onların verdiği parayı, kendisinin ve çoluk-çocuğunun ihtiyaçları için harcamazdı. Onlardan kazandığı paraları, dul kadınlara, iş yapamayacak durumda olan yaşlılara ve yetimlere taksîm ederdi... Bir gün, Ali Havvâs’ın yanına nur yüzlü birisi uğramıştı. Ona doğru baktı ve şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bizi kötü hâle düşmekten muhafaza buyur...” Sonra devam ederek; “Şüphesiz, Allah’ü Teâlâ bir kulu hakkında hayır Murad edince, nuru o

Müslümanın Karşılaşabileceği Tehlikeler

Müslümanın Karşılaşabileceği Tehlikeler Ali Havvâs Radıyallahü Anh'a, “Müslümanın karşılaşabileceği tehlikeler nelerdir?” diye sorulduğunda şu cevabı vermişti: 1- Aklın âfeti, devamlı ve lüzumsuz çekişme ve mücadele yapmasıdır. 2- İmanın âfeti, inkârdır. 3- Amelin afeti, tembelliktir. 4- İlmin âfeti, iddia sahibi olmaktır. 5- Sevginin âfeti, şehvet yolunu tutmasıdır. 6- Tevazünün afeti, tahkir olunacak derecede, kendini aşağı tutmaktır; tezellüldür. 7- Sabrın âfeti, Allah Teâla'dan başkasına şikâyette bulunmaktır. 8- Azizliğin ve büyüklüğün âfeti, kibirlenmek, böbürlenmektir. 9- Cömertliğin âfeti, israftır. 10- Arkadaşlığın âfeti, kavgadır. 11- Anlayışın âfeti, münakaşadır. 12- Allah Teâla'ya dua etmenin âfeti, baş olmaya, liderliğe meyilli olmaktır. 13- Zulmün âfeti, yayılmasıdır. 14- Adaletin âfeti, intikam duygusuna bürünmesidir. 15- Hürriyetin âfeti, sınırları aşmak, halden taşmaktır.

Hz. Ömer Radiyallahü Anh'dan Adli Bazı Esaslar

  Hz. Ömer Radiyallahü Anh'dan Adli Bazı Esaslar Hz. Ömer Radiyallahü Anh'ın Ebu Musa el-Eş'ariye yazdığı mektuptan: “İnsanları adalet önünde eşit tut. Ta ki mevki sahipleri senden tarafgirlik ümidine düşmesinler. Zaif olanlar da me'yus ve kalbi kırık olmasınlar.” “Müslümanlar arasında sulh, yapılması caizdir. Ancak, haramı helal; helâli de haram kılacak bir sulh caiz değildir.” “Dünkü gün vermiş olduğun bir hüküm, daha doğrusuna ve isabet­lisine yol bulduğun takdirde, seni hakka dönmekten menetmesin. Çün­kü hak kadimdir. Hakka dönmek, batılda sebat etmekten hayırlıdır.”

Padişahın Velayeti, Adaletidir

Padişahın Velayeti, Adaletidir Akşemseddin Rahmetullahi Aleyh, Ebu Eyyub el-Ensari Radiyallahü Anh’ın türbesini bulup çıkardıktan sonra, Fatih Sultan Mehmed Rahmetullahi Aleyh, gördüğü bu keramet karşısında tasavvufa meyletmiş, Hz. Şeyh'in müridi olmak istemişti. Fakat Akşemseddin Rahmetullahi Aleyh: “O takdirde mü'minlerin işleri görülmez olur. Adaletle hükmetmek gerek.” Adaletle iş yapmak, padişahların velayet ve kerametidir, buyurarak Fatih'in isteğini reddetmiştir.

Adaletle Hükmet, Adaletle

Adaletle Hükmet, Adaletle Halife Harun Reşid'in mürşidi Behlül-ü Dânâ Rahmetullahi Aleyh, bir gün, sarayın kapısında görünür. Halife, uzun yoldan geldiğini tahmin ettiği Behlül'e sorar: “Nereden geliyorsun böyle ey Behlül?” “Cehennemden geliyorum ya Harun?” “Hayrola cehennemde ne işin vardı?” “Efendim, ateş lâzım oldu da, oraya ateş almaya gitmiştim.” Fakat cehennemin bekçileri, "Burada ateş yoktur. Herkes, ateşi bu­raya kendi getirir" diyerek beni geri çevirdiler. Dolayısıyla eli boş dön­düm. “Peki, öyle ise, ben ne yapayım ki, oraya ateş götürmeyeyim?” “Oraya ateş götürmemek için, adaletle hükmet, adaletle...”

Adalet

Adalet Şehrinizi Adaletle Koruyun Halife Ömer bin Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh Hazretleri, "Şehrimizi korumak için etrafını surla çevirmek istiyorum. Gerekli parayı gönderiniz" diye müracaat eden bir valisine şu cevabı yazmıştı: “Şehrinizi surla değil, adaletle koruyunuz ve zulümden arındırınız.”