Kayıtlar

Osmanlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dünyayı Osmanlı Modeli Kurtarır

  Dünyayı Osmanlı Modeli Kurtarır   Eski ABD Başkanı Richard Nixon’un Danışmanı Robert Dickson Crane, TRT World Forum’un “Düzen ve Kaos Arasında Bir Dünya: Birinci Cihan Harbi’nden 100 Yıl Sonra” başlıklı oturumunda konuştu. Crane, konuşmasında İslam’daki adalet vurgusuna dikkati çekerek, bunun dünyanın geleceğinin özünü oluşturduğunu kaydetti. İnsanların bugün ne yapacaklarına odakladıklarını aktaran Crane, bu sebeple gelecek için yeterli bir vizyona sahip olmadıklarını söyledi.   Abd Öncülük Edemiyor Danışman Crane, liderliğin önemine dikkati çekerek şunları söyledi: Medeniyetler, insanlar zorluklarla başa çıktıklarında yükselir. Artık bu mücadeleyi bıraktıklarında da medeniyetler çöker. Bu sebepten ötürü terörizm yaşanıyor. Çözülmeye sahip oluyor ve insanlar umutsuz hâle geliyor. Bu dünyayı bir araya getiremiyorsak o zaman yok ederiz. Bu sebeple dünyada bazı ülkeler bunu uyguluyor. Türkiye’nin burada çok önemli bir sorumluluğu var. Uzun vadeli geleceğe bakacak olursak nasıl bi

Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -1-

  Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -1- 01- “Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün. İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 02- “Hak arayan varsa hakkını verin. Başkaldıran varsa başını kesin.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 03- Filistin’in kendilerine satılması karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını tasfiye etmeyi taahhüt eden Yahudilerin önderi Theodore Herzl’a; “Kılıçla alınan vatan parayla satılmaz.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 04- “Beni evhamlı sanıyorlardı HAYIR! Ben sadece gafil değildim, o kadar. Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 05- “Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 06- “Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekûn ateşe girmesidir. Eğer bu

Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -2-

  Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -2- 01-   Osman Gazi  Rahmetullahi Aleyh’in  Oğlu Orhan Gazi  Rahmetullahi Aleyh ’e vasiyeti: “Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helâle-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme! Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar.”  (Osman Gazi  Rahmetullahi Aleyh) 02-   “Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer

Osmanlı İslâm Ordusunun Ahlâkı...

  Osmanlı İslâm Ordusunun Ahlâkı...   İstanbul’dan Viyana’ya doğru giden Osmanlı İslâm ordusu, Belgrad yakınlarında, bir subaşında, mola verir. Çeşme, abdest alan, kaplarına su dolduran askerlerle doludur. Yakındaki kilisenin papazı, Haçlı Kumandanlarına göstermek için bir hile düşünür.   Güzel kızları süsler, ellerine birer kap verip, çeşmeye gönderir. Papaz ve Kumandanlar gizlice seyrederler. Kızları gören Osmanlı askerleri hemen utanarak çekilirler. Kızlar su kaplarını rahatça doldurup kiliseye dönerler. Papaz ve Kumandanlar gördüklerine inanamazlar. Papaz, İslam askerlerinin bu güzel ahlâkını, edebini ve merhametini görünce, haçlı kumandanlarına: “- Osmanlı Ordusu’nda bu ahlâk var iken; hiç yenilemez, boş yere kan dökmeyin! Der ve ekler: “- Ancak Osmanlı halkının ve askerlerinin ahlâkını yok edersek onları yenebiliriz!” der. Ve Osmanlı halkının ve ordusunun ahlâklarını yok etmek için planlar hazırlamaya başlarlar.

Osmanlı Devleti Nasıl Yıktırıldı? -1-

  Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihî mektubunu yolladı. “-Buldum! Buldum... Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldum!” diyor. Şöyle yazıyordu: “- Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekâlarını ölçüyor, ileri zekâlıları ayırarak, medreselerde okutup, İslâm terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki “ENDERUN” denilen yüksekokulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları, böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekâlı şahsiyetlerdir. Sokullular, Köprülüler, böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderun mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır”. Bu mektuptan sonra, İngiltere’de (Müstemlekeler nezareti) kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hristiyan misyonerleri ve masonlar, yalan propaganda ve yaldızlı vadelerle

Yadigâr-ı Osmanlı

Tutup bir gece vakti vahşice ensesinden, Kovduk memleketinden Hanedan-ı Osman’ı. Asırlarca cihanı titrettiği sesinden, Utanıp sıkılmadan yaşattık rezil an’ı   Hüzünlü Şehzadeler; naif, zarif Sultanlar… Gönderdik düşünmeden gâvuristan iline Ah efendim suçluyum, sizi başka kim anlar Fayda etmez ne çare; pişmanlığım biline   Altı asırlık çınar şan dolu tarihindi Hatırını yok sayıp bir çırpıda yutansın Sürülenler mi yoksa sürenler mi haindi Tarihi tersyüz eden resmi tarih utansın   (İstanbul, Şevval 1428, Kasım 2007) Gençosman Denizci

Asr-ı Saadet’te ve Osmanlı Zamanında Bir Hanım, Sabahleyin Eşini İşe Uğurlarken

Resim
  Asr-ı Saadet’te ve Osmanlı zamanında bir hanım, sabahleyin eşini işe uğurlarken: “- Efendi, Efendi Allah’tan kork! Sakın kazancımıza haram karıştırma! Biz dünyada açlığa sabrederiz; fakat ahirette Cehennem ateşine dayanamayız! Dermiş. Yâ Rabbi! Erkeklerimizi de hanımlarımızı da her türlü haramlardan koru! Bizleri helâlinle yetinen kanaat   sahibi kimseler eyle! Senin her şeye gücün yeter! Âmîn! Allahümme âmîn!!!

Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler

Resim
  Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler   1912-1913 Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar komitacılarınca Trakya’nın her köşesindeki köyler, Müslümanlara ait kutsallar (camiler, mezarlıklar vb…) yakılır yıkılır, harap hale getirilir. Halkın canı ve malının hiçbir güvencesi kalmaz. Çoluk çocuk, kadın kız gözetilmeksizin kıyımlar, tecavüzler birbirini izler. Ölenler nehirlere, su kuyularına atılmaktadır. Bulgar mezalimine dair bilgileri sağduyu ile yazan gözlemcilerin ve gazetecilerin haberleri Avrupa ve İstanbul basında geniş yer bulur. Nisan 1913 tarihli L’illustration gazetesi şöyle yazmaktadır : “Bulgar askerlerinin kin ve ihtirasına hedef olan Türk evleri, cehennemi gölgede bırakan bir faciayı yaşadılar. Yağma edildiler. Türk evlerinin kafes arkasında korku ile bekleşen kadınların gölgelerini sezen askerler, tekme ve dipçik darbeleriyle içeriye saldırdılar. Ellerine ne geçerse aldılar. Mücevher, halı, elbise, ayna ve her şey… Taşınabilecek v

İmparatorluğa Mersiye

  İmparatorluğa Mersiye   Bin yıl oldu toprağına basalı Hayli oldu kılıçları asalı, Bülbüllerin onun için tasalı,   Sazlar kırık, ayar tutmaz telleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Yol görünür, hakan emir verirdi, Dalga dalga ordularım yürürdü, Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,   Dolu dizgin aştık nice belleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Yıldız doğar,talihimiz belirir, Sabah olur, ulufeler verilir, Bir seferde dört krallık serilir,   Al al ettik, kara kara tülleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Ferman çıkar, dal kılıçlar takınır, Meydanlarda Rabbe dua okunur, Gölgemizden bütün cihan sakınır,     Andırırdık coşkun akan selleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Kosovalar, Plevneler bizsizdir, Yosun tutmuş camilerim ıssızdır, Boynu bükük minareler öksüzdür,   Açmaz olmuş Kızanlığın gülleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Hali görür, geleceği sezerdik, Bir zamanlar ta Vistül’de gezerdik. H