Kayıtlar

Haziran 10, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı Halkı ve Ordusu İslâm Ahlâk ve Faziletini İçselleştirmişti

  Osmanlı Halkı ve Ordusu İslâm Ahlâk ve Faziletini İçselleştirmişti   Kanunî Sultan Süleyman Hân, ordusuyla sefere çıkmıştı. Belgrat yakınlarında, mola verilmişti. Askerler, çevredeki su ve çeşmelerden istifade edip, abdest tazelemeye, susuzluklarını gidermeye çalışıyorlardı. Çeşmelerden birinin yakınlarında bir manastır vardı. Manastırın rahibi, Osmanlı askerinin durumunu öğrenip, haçlı askerlerini haberdar etmek için, manastırdaki rahibelerden bir kaçını süsleyip, ellerine verdiği testilerle çeşmeye gönderdi. Rahibelerin geldiğini gören Osmanlı askerleri, hemen çeşme başından ayrılıp, rahibelere sırtlarını döndüler. Rahibeler testilerini doldurup gidinceye kadar kimse dönüp bakmadı. Rahibeler gelip durumu anlatınca; koparılan üzümlerin yerlerine para bırakıldığını duyan Rahip, bu kadarını beklemiyordu. Bunlar ne biçim insanlardı. Malda mülkte gözleri yoktu, kadına kıza iltifat etmiyorlar, memleketlerinden günlerce uzak yerlere kadar geliyorlar, korkmadan ve endişe etme

Bir Salkım Üzüm

  Bir Salkım Üzüm   Avrupa Hristiyanları, Papa’nın kışkırtması ile bir araya gelip Osmanlı topraklarına saldırmaya teşebbüs edince, yeryüzünün sultanı Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çıktı. Tarihlere şan veren ordu ağır ağır ilerliyor, hedefine bir an önce ulaşmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice ısınmıştı. Bir Hristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olması sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm bağlarından yürümek mecburiyetinde kaldı. Olgunlaşan üzümler susuzluktan dudağı çatlamış askerlere; “Al beni, ye beni” dercesine duruyordu. Askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye koyduğu parayı bağladı. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi. Ordunun arkasından, kan ter içinde Hristiyan bir köylünün geldiği görüldü. Köylüyü komutana götürdüler. Çok heyecanlı olan köylü, komutanın eline mi, ayağına mı kapanacağını bilemedi. Bir asker, kendi bağından kopardığı üzümün yerine para bırakmıştı. Bağında

İyi bir Müslüman, Münakaşa Etmez. Herkesle İyi Geçinir. Sabreder, Affeder. Bir Kalbi İncitmekten Çok Korkar...

  İyi bir Müslüman, Münakaşa Etmez. Herkesle İyi Geçinir. Sabreder, Affeder. Bir Kalbi İncitmekten Çok Korkar...   Salim Köklü   Münakaşa, kendisinin akıl, fazilet ve ilimde üstünlüğünü ispata çalışmaktır. Münakaşa, karşıdaki insana sen bilmezsin, ben bilirim demektir. Bu ise kendisini karşısındakinden üstün görmektir ve kibirdir. Cahillikle suçlanan herkes az veya çok kızar. Onun için münakaşa dostlar arasındaki sevgiyi giderir. Onun yerini öfke ve kin alır. Münakaşa, dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebep olur. Öfkenin, münakaşanın ve inadın hâlledeceği hiçbir şey yoktur. Her şeye itiraz eden ve münakaşayı huy edinen kimsenin kendisi de çevresi de huzursuz olur. Sert ve kavgacı olmak, münakaşayı huy edinmek, mürüvvete uygun değildir. İyi bir Müslüman, münakaşa etmez. Herkesle iyi geçinir, Allah’ü Teâlâ’’dan korkar. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda, hep kendini haklı bulmak yerine, gerçekten hatalı ise hatasını kabul eder ve özür diler. Bir kalbi