Kayıtlar

Nisan 15, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ebû Damdam Olmaktan Aciz miyiz?

Ebû Damdam Olmaktan Aciz miyiz? Mekke Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem tarafından fethedildiğinde Ebû Cehil'in oğlu İkrime kaçmıştı. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ise onun bütün yaptıklarını bağışlayıp aman verdi ve yanına çağırdı... İkrime gelip de Rasulullah'ın onu affettiğini öğrenince hemen Müslüman oldu ve şöyle haykırdı: – “Vallâhi yâ Rasûlâllah, İslâmʼa düşmanlık yolunda harcadığım şeylerin en az bir mislini de Allah’ü Teâlâ Hazretleri’nin yolunda harcayacağım!” (Hâkim, III, 271/5059; Vâkıdî, II, 851–853; Tirmizî, İsti’zân, 34/2735) Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, Ebû Cehil gibi bir kâfirin oğlu olan ve İslâm'a karşı çok mücadele etmiş İkrime'yi; çok sevdiği amcası Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi’yi ve nicelerini affetmişti. Çünkü O Sallallahü Aleyhi Vesellem, ceza ve kınama için değil; âlemlere Rahmet olarak gönderilmişti... Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, kendisi insanları affettiği gibi bizlere

Zaman Ve Mülk

Zaman Ve Mülk Mısır’lı Büyük Bir Bey ’in ömrüne ecel askerlerinin hücum ettiğini duydum. Çok geçmemiş, parlak yanağındaki güzellik gitmiş, gün bitimi sararan güneşe dönmüş. Şehrin önde gelenleri, ecele çare olmadığını bildiklerinden ‘eyvah beyimiz elden gidiyor’ diye yakınıp ağlamaya başlamışlar. Oysa her taht, saltanat bir gün bitecektir; bitmeyecek tek saltanat Allah’a aittir. Artık son nefesinin iyice yaklaştığını anlayan bey titreyen sesiyle; ’Mısır’da benim kadar büyük birisi daha yoktu. Gör ki sonum geldi, anladım ki her şey boşmuş. Dünyanın her türlü nimetini toplayıp yığdım ve fakat meyvesinden yiyemedim. Şimdi hepsini ardımda bırakıp düşkünler gibi çıplak gideceğim’ diye yakınmış. Aklı başında olan kimse; dünyayı kendisine toplar, hem yer, hem bağışlar. Hayırlı şeyler yap ki, öldükten sonra peşini bırakmasın. Çünkü kazandıkların senin değildir. Ölüm döşeğindeki insan geride bıraktıklarının hasretiyle tutuşurken, ziyan korkusuyla yanar. Zengin kişi, hayatını çürüten

İyilik-Kötülük

İyilik-Kötülük İyi işli kimseye, kötülük uğramaz; kötülük edenin yoluna, iyilik bulaş­maz. Kötülük düşünen baş, kötü yol tutar; akrep gibi deliğinde fazla durmaz. İçinde iyilik düşüncesi yoksa ha sen, ha taş, farkın olmaz! Güzel huylu dostum, kötüyü taşa benzetmekle hata yaptım. Çünkü taşın, demirin, tuncun bile faydası var. Böylesi kötülerin ölmesi iyidir, bırak gebersin. Her insan, hayvandan iyi ve değerli olamaz. Kötü bir insandansa, vahşi hayvanla yaşamayı yeğlerim. Çünkü kötü insanlar, en vahşi hayvanlardan da alçak ve onursuzdurlar. Yalnızca yemeyi, içmeyi, uyumayı marifet zannedenler, hayvanlardan nasıl daha değerli olabilirler! Yol bilen yaya, yol bilmeyip kılavuzu olmayan atlıdan daha önce varır menziline. İyilik tohumu eken, huzur ve saadet harmanına kavuşur. Ben ömrüm boyunca kötü bir adamın, güzel bir şekilde anıldığını işitmedim. 

Kaygı da Geçer, Sevinç de.

Kaygı da Geçer, Sevinç de. Saltanattan daha yüksek bir makam olamaz, deme; zira yücelttiğin makam, fakirin derecesinden daha üstün değildir. Yükü hafif insanlar, rahat yürürler. Sözün doğrusu budur. İrfan sahipleri de bunu böyle kabul ederler. Eli boş kimse, sadece ekmek kaygısı çeker; padişahsa çok geniş ülkelerin idare­sini. Yoksulun akşama ekmeği varsa, gece Şam hükümdarı gibi rahat ve huzur içinde uyur. Kaygı da geçer, sevinç de. Yeter ki ölmeyegörsün insan. İster başında taç, ister boynunda vergi; sonun toprak olduktan sonra ne fark eder! İster zenginlik içinde yıldızlara değsin başın, ister yoksulluk çekip zindanlarda çürüsün gövden; ölüm kapısından girdikten sonra her şey biter; bütün insanlar o gün varlıkla yoklukta eşit olur. Ecel, başa gelince; insan, tanınmaz olur. Bilene, pa­dişahlık başa beladır. Dilencinin görünüşüne aldanma, gerçek padişah odur. (Gülistan ve Bostan) 

Abdestsiz Emzirilen Süt

Abdestsiz Emzirilen Süt Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda Envar-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır. İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geldiğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terk eder. Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan hazretleri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman olayı annesine anlatıp durumu öğrenmesini ister. Anne, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman, (Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çıktın) diye sorduğunda şöyle cevap verir: “Anneciğim, ben kardeşimin vaa

Mecusi’nin Yaptırdığı Köprünün Değeri!

Mecusi’nin Yaptırdığı Köprünün Değeri! Büyük veli Ferîdüddin Attâr hazretleri şöyle bir hadise nakleder: Vaktiyle bir Mecusi vardı. Bu adam Mecusilik’te oldukça gayretliydi. İnancında büyük bir taassuba sahipti. Yolculara hizmet etmeyi çok severdi. Bir gün onlar için bir köprü yaptırdı. Sultan Mahmud, bir yolculuktan dönerken yol üstündeki o güzelim köprüyü gördü. Köprü, hem bir şaheserdi hem de tam yerindeydi. “Bu büyük bir hayır!” dedi. “Acaba böyle bir köprüyü kim yaptırdı?” Maiyetindekiler “Bir Mecusi yaptırdı” dediler. “Sana ne faydası olacak?” Padişah, köprüyü yaptıran kişiyi görmek istedi ve huzuruna çağırttı. Mecusi gelince; -Sen sanırım iman ehline düşmansın. Gel bu köprüyü bana sat! Onun için ne kadar altın sarf ettiysen hepsini benden al! Çünkü sen bir Mecusi’sin. Kalbinde tevhid, hamd ve minnet yok. İnandığın gerçek bir din olmadıkça bu köprünün ne faydası olacak sana? Verdiğim parayı kabul etmezsen, benim elimden kurtulamazsın, dedi. Mecusi dedi ki: -B

Peygamberimiz Aleyhsselâmın Bir günü

Peygamberimiz Aleyhsselâmın Bir günü (Bir günü Hazreti Muhammed Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Gibi Yaşamak) Şakalaşma Karı-Koca Şakalaşması Rızkı Bereketlendirir Allah’ü Teâlâ, erkeğin eşi ile şakalaşmasından hoşlanır ve bundan dolayı ikisine de sevap yazar. Ve rızıklarını da helalinden bereketlendirir. (Ramuz el-Ehadis) Şakayla Korkutma Olmaz Sizden kimse ne şaka ne de ciddi olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin. (Ebu Davud) İbnu Ebi Leyla Radiyallah’ü Anh anlatıyor: "Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile ashabı bir sefer yürüyüşünde idiler. Konaklama sırasında içlerinden biri uyurken, arkadaşı gidip onun ipini aldı. Uyanınca ipini bulamayan sahabi "kaybettim" diye korktu. Durumdan haberdar edilen Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: ‘Bir Müslümana bir başka Müslümanı korkutmak helal olmaz!’ buyurdu." (Ebu Davud) Oturma, Meclis, Sohbet Gölge İle Güneş Arasında Oturulmaz