Kayıtlar

biri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Puta Tapan Biri

Puta Tapan Biri Abdullah bin Zeyd (radıyallahü anh) şöyle anlatmıştır: “Bir gemiyle yolculuğa çıkmıştık. Gemi rüzgâra kapılıp bir adaya doğru sürüklendi. Adaya yaklaşınca, yanaşıp indik. Adada puta tapan bir adam gördüm ve dedim ki: - Neden bu puta tapıyorsun? Bu put, ne fayda sağlar, ne de zarar. - Siz kime taparsınız? - Her şeyi yaratan, her şeye mâlik olan, her şeye gücü yeten Allah’ü Teâlâ’ya ibâdet ederiz. - Bunu size kim bildirdi? - Allah’ü Teâlâ bize kerîm bir Peygamber gönderdi. Onun vasıtasıyla bize bildirdi. - O Peygamber nerededir? - Bize Allah’ü Teâlâ’nın gönderdiği dini bildirip tebliğ vazifesini tamamladıktan sonra vefat etti. Allah’ü Teâlâ’ya kavuştu. - Ondan size hiçbir alâmet kaldı mı? - Evet, O, Allah’ü Teâlâ’dan bir kitap getirdi. Şimdi o Kitap (Kur’ân-ı Kerîm) bizim yanımızdadır. - Bana gösterin. Kur’ân-ı Kerîm’i ona gösterdim. Bakıp dedi ki: - Ben bunu okumasını bilmiyorum. Kur’ân-ı Kerîm’i açıp ona bir sûre okudum. Ben okudum, o ağladı. Sûreyi ok

Her Doğru Her Yerde Söylenmez

Her Doğru Her Yerde Söylenmez Padişahın biri, rüyasında, dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü, yemek yiyemez hale geldiğini görür. Canı sıkılan padişah, gördüğü rüyanın yorumunu yaptırmak üzere derhal saray tâbircilerini huzuruna çağırtır. Rüyasını anlattıktan sonra tâbircibaşına: “– Hele bir söyle, bu rüyâ hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir?” diye sorar. Tâbircibaşı hiç düşünmeden: “– Maalesef şerdir padişahım!” der ve sözlerine şöyle devam eder: “– Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki gözlerinizin önünde bütün yakınlarınızın birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.” Tâbircibaşının bu yorumu, padişahın gönlünde âdeta soğuk rüzgârlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından padişah hiddetle kükrer: “– Tez atın şunu zindana, felâket tellâlı olmak neymiş öğrensin!” Muhafızlar, tabircibaşıyı yaka-paça götürüp zindana atarlar. Padişah, bu kez huzurundaki diğer bir tâbirciye dönerek: “– Sen söyle bakalım, rüyâmın tâbiri nedir, hayır mıdır,

Çocuğun Biri Bir İhtiyarın Yüzüne Tokat Atar

Çocuğun Biri Bir İhtiyarın Yüzüne Tokat Atar Bir âlim, çarşıdan geçerken, çocuğun birinin bir ihtiyarın yüzüne tokat vurduğunu görür. Fakat ihtiyar, hiç ses çıkarmaz. Âlim, hayret edip sebebini sorar. İhtiyar der ki: - Ben buna, hatta daha fazlasına layığım. - Niçin? - Çocuktan sor! Âlim çocuğa sorar: - Evlâdım ihtiyara niçin tokat attın! - Amca bu ihtiyar, bizi sevdiğini söylüyor. Fakat iki gündür, bizi görmeye gelmedi. Boş yere seviyorum iddiasında bulunmasın! Yahut sevginin icabını yapsın! Âlim, ağlayarak der ki: - Bir mahlûku sevdiğini söyleyip de, sevgisinin gereğini yapmayan tokat yerse, ya Halikı sevdiğini söyleyip sevginin hakkını vermeyenin hali nice olur? Elbette Rabbinden uzaklaşmak elemine maruz kalır.

İngiliz’in Biri, Bir İslâm Âlimine Sordu

İngiliz’in Biri, Bir İslâm Âlimine Sordu İslam’da kadının namahrem erkek ile tokalaşması neden haramdır? Âlim dedi; Sen İngiliz kraliçesinin elinden tutabilir misin? İngiliz; Hayır, sadece özel olan, sınırlı bir kesim, kraliçenin eline dokunabilir. Dedi. Âlim; Bizim kadınlarımızın hepsi kraliçedir ve kraliçeler yabancı erkeklere el vermezler dedi. İngiliz tekrar sordu; Sizin kadınlarınız neden saçlarını ve bedenlerini örtüyorlar? Âlim tebessüm ederek iki tane çikolata aldı. Birisinin paketini açtı diğerini ise açmadı ve sonra her ikisini de toprak üstüne attı. Birkaç dakika sonra toprağa bulaşan açık çikolatanın üzerine sinekler kondu. Âlim İngiliz’e dedi; Eğer bunlardan birisini al desem hangisini tercih edip alırsın? İngiliz, paketi açılmayanı alırım dedi. Âlim, İşte Bundan Dolayı Bizim Kadınlarımız Hicaba Riayet Ediyorlar dedi. (Alıntı) …………………………………………………………………. Öğretmenler odasında bir bayan öğretmen: “Neden benimle tokalaş mıyorsun?” diye sordu

ABD'de gündem: Bu adam Müslüman olsaydı...

Resim
ABD'de gündem: Bu adam Müslüman olsaydı... ABD'de yaşayan birçok kişi, yetkililerin ve basın organlarının Stephen Paddock için "terörist" terimini kullanmamasına tepki gösteriyor. Trump: Saldırgan hasta ve deli biri Basın organlarında, Mandalay Bay Oteli'nin 32'nci katında tuttuğu odadan konser izleyen kalabalığın üzerine ateş açarak 59 kişiyi öldüren 64 yaşındaki Paddock'tan "yalnız kurt", "dede", "kumarbaz" ve "emekli muhasebeci" ifadeleriyle bahsediliyor. Ancak "terörist" sıfatı kullanılmıyor. Deaş Saldırıyı Üstlendi Paddock'un bu saldırıyı neden düzenlediği henüz bilinmiyor. Terör örgütü DEAŞ'ın saldırıyı üstlenmesine rağmen, ABD polisi uluslararası terör örgütleriyle arasında herhangi bir bağ tespit edilemediğini ve psikolojik bir rahatsızlığı olduğu yönünde herhangi bir bulgu olmadığı açıkladı. Müslüman Olsaydı... Sosyal medyada, Müslüman olsaydı saldırının h

Basra’nın Güllerinden Biri... Hasan-I Basri

Basra’nın Güllerinden Biri... Hasan-I Basri Bir gün Basra’da...  Basra’lı Şem’ûn kendi halinde bir mecusidir. Müslümanlarla içli dışlıdır ve bir sürü güzel haslet edinir. Kimseyle uğraşmaz, yalan söylemez, sözünde durur ve cömerttir. Sonra o gülyüzlü komşusunu (Hasan-ı Basri Hazretlerini) çok beğenir, uzaktan bile görse ayağa kalkar, hürmetle yol verir. Hasan-ı Basri, Şem’ûn’un Müslüman olmasını çok ister. Hatta bazı geceler sabahlara kadar yalvarır onun ve onun gibiler için hidayet diler. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bu duaları kâbul eder ve mübareğin tebliğ için beklediği fırsatı önüne çıkarır. Nasıl mı? Anlatalım.  Şem’ûn amansız bir hastalığa yakalanır. Birkaç gün içinde mum gibi erir ki artık öleceğinin farkındadır. Hasan-ı Basri biraz süt, biraz hurma alır, komşusunun kapısını tıklatır. Şem’ûn onu görünce çok duygulanır. Ağlamakla gülmek arasında gidip gelen bir sesle “Ey asil komşum” der “niye zahmet ettin ki?”  -Ne zahmeti, vazifemiz değil mi?  -Biliyor musun b

Erenlerden Öğütler

Erenlerden Öğütler Erenlerden biri öğrencilerine şöyle dedi: ·         Yalan söylemeyin. ·         Emanete hıyanet etmeyin. ·         Öfkenizi yenin. ·         Üstünlük taslamayın. ·         İyiliklere teşekkür edin. ·         Söz taşımayın. ·         Dedikodu yapmayın. ·         İkiyüzlü olmayın. ·         İnsanlara küsmeyin. ·         İftira etmeyin. ·         Anne ve babaya saygı gösterin. ·         Hizmet edin. ·         Misafirperver olun. ·         Hiçbir zaman kibirlenmeyin… ·         Eğer bu saydıklarımı yapabilirseniz, örnek insan olursunuz ve huzura erersiniz. ·         İnsanlar sizi örnek alır. Görevinizi de yapmış olursunuz. (Kaynak bilinmiyor)

Azrail Aleyhisselâm ’la Arkadaş!

Azrail Aleyhisselâm ’la Arkadaş! Adamın biri bir vesile ile Azrail Aleyhisselâm ile tenismiş ve arkadaş olmuş ve arkadaşına: -"Biliyorum senin elinden kurtuluş yok, ancak benim senden ir istirhamım olacak: Geleceğin zaman bana haber verirsen hiç değilse hazırlık yapar ve bazı işlerimi tamamlamaya çalışır, çoluk çocuğumla helâlleşirim!" der. Fakat aradan bir süre geçtikten sonra Azrail Aleyhisselâm bu arkadaşının canını almaya gelir. Arkadaşı: "Hani bana söz vermiştin, niçin habersiz geldin?", der. Azrail Aleyhisselâm da: "Ben sana birkaç kere haber verdim ama sen anlamadın. Önce saçın sakalın ağardı, dişlerin döküldü, sonra dizlerinin dermanı kesildi. Daha sonra ellerin titremeye başladı… Bütün bunlar ölümün birer habercisiydi!", der.  

Ateistin Biri

Ateistin Biri Ateistin biri, doğa, tabiata hayran kalarak ormanın içinde dolaşıyormuş. “Tabiat ne güzel ağaçlar, renkler yaratmış. ” Diye düşünerek dolaşırken; Aniden karşısına kocaman, vahşi bir ayı çıkar, ateist adam korkar ve kaçmaya başlar. Ateist önde ayı arkada koşarken ayı sonunda adamı yakalar altına alır. Ayı tam pençesini kaldırıp adama vurmak üzere iken ateist adam can havli ile; ''Allah'ım yardım eyle!'' diye bağırır. Bir anda her şey donar; nehir akmaz, rüzgâr esmez, yapraklar kımıldamaz olur. Ayıda pençesi havada öylece donakalır. Hemen yanı başlarında bir ışık belirir, ışığın içinden bir ses şöyle der ''Hani sen tanrı tanımazdın, şimdi ne oldu'' Ateist utanarak başını öne eğer. Işıktaki ses devam eder. Hadi dile ne dilersen, kabul edilecektir.  Ateist adam ''Ben şimdi iman ettim desem buna yüzüm yok, bunu istemeye hakkım da yok, ama bu ayı iman ederse belki benim kurtulma şansım olur, ben ayının iman etmesini

Çatlak Kova

Çatlak Kova Hindistan’da bir parya, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalarından biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan sahibin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu yıllar boyunca her gün böyle devam etmiş. Parya her seferinde sahibinin evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. Sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında Parya’ya seslenmiş: ”Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum...” ”Neden?” diye sormuş Parya. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermiş: ”Çünkü yıllardır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.” Parya şöyle demiş:

Ben Çekilirim

Ben Çekilirim Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hoş görülü filozofa: -“Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: -“Ben çekilirim.”

Başarı, Azim ve Sabır

Başarı, Azim ve Sabır Başarı, azim ve sabır üzerine tarihteki ünlü kişilerin hayatlarından ders verici örnekler ve başarılı olmanın kuralları: 1. Çok çalışın! Meşhur âlimlerden biri, insanın maddî manevî her konuda başarılı olmasını çalışmaya bağlar ve şöyle derdi: -Suyu düşünmek, susuzluğu gidermez. Odunu düşünmek, insanı ısıtmaz. Bu misaller gibi, insanın bir şeyi sadece düşünmesi ve istemesi de, insanı hedefine ulaştırmaz. Başarı için, çok gayret, çok çalışmak ve uyulması gerekli tüm şartlara riayet etmek lâzımdır. Amerika’nın en büyük işadamlarından Çelik Kralı Andrew Carnegie, New York’ta bir kolejde yaptığı konuşmada, gençlere şu öğüdü vermişti: -Gençleri çeşitli sınıflara ayırabiliriz. Vazifelerini yapanlar vardır. Vazifelerini yaptıklarını iddia edenler vardır. Üçüncü bir grup daha vardır ki, onlar vazifelerini yaptıktan sonra, biraz daha fazlasını yapmak için çalışırlar. Hayatta büyük başarı elde edenler, işte bu gruptaki gençlerdir. Sadece kendine verilen

Cümleten Aşk Olsun!

Cümleten Aşk Olsun! Tasavvufta şöyle güzel bir adet varmış: Dervişin biri, yine bir dervişler topluluğu içerisine gelip, selam vererek oturduktan sonra, topluluk gelen dervişe; "Merhaba!" yerine "Aşk olsun!" dermiş... Derviş de "Aşkınız cemal olsun Efendim!" diye mukabele edermiş... Bu sefer topluluk "Cemaliniz nur olsun!" Dediğinde, derviş "Nurunuz ayn olsun!" Dermiş ve böylece selamlaşma bitermiş… Tasavvufta aşk o derece içselleştirilmiş, o derece özümsenmiş ki selamlaşma bile aşk üzerine kurulmuş... Tasavvufta bütün diyalogların böyle kalbi incelikler içerisinde cereyan, etmesi ne kadar hoş değil mi? Bir de günümüzdeki selamlaşma diyaloglarını düşünün! "- Naber lan!" "- Naber oğlum!" "- Naber çırağım!" "- Naber ortağım!" "- Naber kanka!" "- Selam moruk!" Tasavvuftaki aşk anlayışı, elbette "televole aşkı" bir aşk a