Kayıtlar

senin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Senin İşin Daha Zor

Senin İşin Daha Zor             Bir hac ibadeti sırasında Harun Reşid Rahmetullahi Aleyh ve Behlül Rahmetullahi Aleyh yüksekçe bir yere oturup oradan ibadet ve dua eden ve bu arada ağlayıp gözyaşı döken insan selini seyrediyorlardı. Behlül Dana halifeyi uyarmak için yeni bir fırsat yakalamıştı. Dedi ki: “– Ey Müslümanlar’ın halifesi, bütün bu ağlayıp sızlayan insanlar kendi nefislerinin günahlarının hesabını verip veremeyeceklerini bilmedikleri için ağlaşıyorlar. Hâlbuki sen kendi nefsinin hesabı yanında bütün bu insanların da hesabını vereceksin.

Ben Seninle Daha Mutluyum Ya Rab

  Ben Seninle Daha Mutluyum Ya Rab   Seni seviyorum yüce Yaradan, Bütün engelleri kaldır aradan! Hiçbir şey istemem fani dünyadan, Ben seninle daha mutluyum ya Rab!   Geceleri kalkıp çok yalvardım, Gündüzleri devran edip döndüm, Her nereye varsam daim sordum, Ben seninle daha mutluyum ya Rab!   Geceleri kalkıp uyanamadım, Zikir boyasına boyanamadım, İlahi aşkına ben yanamadım, Ben seninle daha mutluyum ya Rab!   Her gönülde ayrı ayrı sevgin var, Bu kulların ayrı ayrı derdi var, Benim senden başka kimim var, Ben seninle daha mutluyum ya Rab!   (Alıntı)

Nefes Senin Değil Can Senin Değil!

  Nefes Senin Değil Can Senin Değil!   O kadar güvenme gençlik çağına, Nefes senin değil, can senin değil! Hazan gelip düşer gönül bağına, Bu yurt senin değil, han senin değil!   Şu doğan güne bak, batana inat, Hakka doğru uçar semada kanat, Bir nesneye kodlanmış bu kainat, Hücre senin değil kan senin değil!   Bir kör kıymık aciz aklıma saplı, Kâinata bir bak, hakikat kaplı! Aldığımız nefes bile hesaplı, Zaman senin değil, an senin değil!   Saffet Çakır

Annen ve Baban Senin Cennet ve Cehennemindirler

  Annen ve Baban Senin Cennet ve Cehennemindirler   Cennete girmek isteyen anne ve babasına ikramda bulunsun. Cehennemden kurtulmak isteyen de anne ve babasına ikramda bulunsun. Zira Ebu Ümame Radiyallahü Anh anlatıyor: Bir adam: “- Ey Allah’ü Teâlâ’nın Rasulü, anne ve babanın çocukları üzerinde hakları nelerdir?” diye sormuş. Aleyhüsselaatü Vesselam, “- Onlar senin Cennet ve Cehennemindirler." buyurdu. (Kütüb-ü Sitte17/486) Yani evlat onlara yapacağı izzet ikrama Cenneti kazanabilir ya da onlara karşı görevini yerine getirmediği içinse Cehenneme girebilir. Peygamber Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem hayır duasını almak isteyen (Hayatının mutlu geçmesini isteyen) ana ve babasına iyilik yapsın. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor: "Ana ve babasına itaat eden, ikram ve ihsanda bulunana nu mutlu! Allah’ü Teâlâ onun ömrünü artırsın." (Taberani) Rızkının çoğalmasını isteyen onlara ikramda bulunsun. Peygamber Efendimiz Sall

Kaç Takipçin Var Senin?

Kaç Takipçin Var Senin?               Geçen gün Fenomen olduğunu bildiğim bir arkadaşıma:             “- Kaç takipçin var?” diye sordum.             “- Çok!” dedi, uçuk rakamlardan söz etti.             Nabzımı yoklamak için:             “- Senin de çoktur!” deyip gözlerimin içine baktı.             “- Benim senin kadar çok takipçim yok”, dedim. “Hepsi topu topuna sekiz tane!”.             Merakını gidermek için saymaya başladım:               Birinci ve en büyük takipçim: ‘Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ’dır. Uykuda bile takip eder beni. O’ndan gizli kalmak mümkün değildir.”        إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِمَا تَعْمَلُونَ "Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir." (Hucurat Sûresi- 18)                         İkinci; iki takipçim ise: ‘Kirâmen Kâtibîn’dir. İyi kötü, hayır veya şer ne yapsam anında kayda geçerler.”        كِرَامًا كَٰتِبِينَ "Değerli yazıcılar var." (İn

Annen Var mı Senin?

Resim
Annen Var mı Senin? “- Var tabiî.” “- Ne iş yapar?” “- Çamaşıra gidiyor.” “- Sen ne olacaksın büyüyünce?” “- Ben mi?” dedi. Gözlerini gözüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. -Ben, dedi, boyacı olacağım.” “- Ne boyacısı?” “- Kundura boyacısı.” “- Neden kundura boyacısı? “- Ya ne olayım?” “- Doktor ol!”, dedim. “- Olmam!”, dedi. “- Neden?” “- Olmam işte.” “- Neden ama?” “- Doktoru sevmem ki.” “- Olur mu ya? Bak, dedim. Doktor sevilmez olur mu? “- Tabiî sevmem, dedi. Annem hasta oldu. Evimize geldi. Kumbaramızı kırdık. Bütün yirmi beşlikleri ona verdik. Sonra çeyrekler kaldı. Onlarla da reçeteyi yaptırdık. O da zorlan.” “- Ama annen iyileşti.” “- Annem iyileşti ama paramız gitti. İki gün, yemek yemedim ben.” “- Peki, dedim, öğretmen ol.” “- Ben mektebe gitmiyorum ki. “- Neden?” “- Öğretmen beni dövüyor.” “- Neden?” “- Yaramazlık ediyorum da ondan.” “- Sen de yaramazlık yapma.” “- Ben yaramazlık ne demek bilmiyorum ki.” “-

Bu Dert Seninle Birlikte mi Dünyaya Geldi?

Bu Dert Seninle Birlikte mi Dünyaya Geldi? Birisi Hz. Ali Radiyallahü Anh’a geldi ve: “- O kadar dertliyim ki sıkıntıdan ölüyorum.” dedi. Hz. Ali Radiyallahü Anh: “- İki soru soracağım, cevabını verip; dermanını bulacaksın” dedi. Adam: “- Sor, Ya Ali!” Dedi. Hz. Ali Radiyallahü Anh: “- Dünyaya geldiğin zaman; Bu dert seninle birlikte mi dünyaya geldi?” Adam: “- Hayır!” Hz. Ali Radiyallahü Anh: “- Dünyadan giderken bu dert seninle birlikte olacak mı?” Adam: “- Hayır!” dedi. Hz. Ali Radiyallahü Anh son olarak şöyle buyurdu: “- Seninle birlikte gelmeyen ve giderken de seninle birlikte olmayacak olan bir dert, senin bu kadar zamanını almamalı. Sabırlı ol. Yeryüzündekilere çok ümit bağlamaktansa yüzünü Âlemlerin Rabbine çevir.” Buyurdu.

Adam

Adam Ayasofya Câmii’nin yanında kendi adına bir medresesi bulunan Câfer Ağa, ahbaplarını evine dâvet etmek için uşağını birine yollamış... Uşak adamın evine varmış, kapıyı süratle çalarak. -Kalk, kalk; hemen toparlan... Ağa seni istiyor!” şeklinde kaba davranışlarda bulunmuş,  Adam: - Ağanın bana gönderecek bir adamı yok muydu ki, senin gibi bir eşeği yolladı? deyince, uşak cevabı yapıştırmış: - Câfer Ağa diğer adamlarını öteki “adamlara” gönderdi. Beni de “sana” yolladı!

Lütuf Senin, Hüküm Senin!

Lütuf Senin, Hüküm Senin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki o, gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir.” (Tâhâ, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Siz sağıra veya gâibe duâ etmiyorsunuz. Sizi işiten, size yakın ve beraberinizde olan (bir zâta) duâ ediyorsunuz.” (Buhârî, Cihad, 131, Meğazi, 38; Tirmizî, Vitr, 36; Müsned, IV, 394, 402, 418) Mûsâ Aleyhisselâm: “İlâhi! Hangi kul senin için daha değerlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “Lisanı zikrimle ıslak olan.” buyurdu. Mûsâ Aleyhisselâm yine: “Hangi kulun daha bilgilidir?” dedi. Allah Teâlâ: “Benim başkalarının ilmini de bildiğimi bilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulun en adâletlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “İnsanlara verdiği gibi kendi aleyhine de hüküm verebilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulunun günahı en büyüktür?” dedi. Allah Teâlâ: “Hem benden isteyip hem de beni suçlayan, benim kazâma râzı olmayandır.” diye cevap verdi. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan, E

Bugün, Senin De Son Günün Olabilir!

Bugün, Senin De Son Günün Olabilir! Bir gün Azrail Aleyhisselâm adamın karşısına çıktı ve:  “- Bugün, senin son günün dedi...”  Adam: “- Ama ben hazır değilim dedi... “- Azrail Aleyhisselâm Bugünkü listem de, senin ismin ilk sıradadır. “- Adam, Peki o zaman… Gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim dedi... Azrail Aleyhisselâm tabi ki dedi: Adam, Azrail’e kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı... Azrail Aleyhisselâm Kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı... Adam, Azrail’in listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu. Azrail Aleyhisselâm uyandıktan sonra şöyle dedi:  “- Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım!" Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler... Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştı... Papağan itiraz etti ve güzelleşti... Ama karga Yarad

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerin

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerin Bulunmayacak tek şey senin benzerindir. Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar çok sayılmaz küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle... Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp: 'Küçüüük! ' diye seslendi. 'Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!' Çocuk, ona dönerek: 'Gerçekten çok güzeller!' diye tebessüm etti, 'Ama benim bir bacağım doğuştan eksik'. 'Bence önemli değil!

Domuz Çobanı 1

Domuz Çobanı 1 “Türk-Rus harbinde birçok askerimiz öldü, bazıları Rusya’ya esir düştü. Bunlardan kimisini taş ocaklarına verdiler, kimisini şarap fabrikalarına… Hâsılı çeşitli işlerde görevlendirdiler. Bunlardan bir tanesi Bursa dolaylarından Kuran’ı hıfzetmiş bir hafızdı. Bunu da bir domuz çiftliğinde domuzların başına çoban yaptılar. Onlar zaten ne hafız bilir, ne hoca adamların din işleri ile hele İslam’la alakası yok, olmaması da normal tabi. Günlerce aylarca belki de senelerce domuz güden bizim hafız, bir gün bir dağın eteğinde domuzları yayarken içerisine bir hüzün düşer ve kendinden geçmiş bir halde rabbine iltica eder “Allah’ım ben senin dini mübinin ve namusumuzu, şerefimizi, dinimizi korumak için bu küffar ile harp etmeye geldim ve esir düştüm. Ben senin kelamın olan Kuran’ın hafızıyım, onu halen dilimde ve kalbimde taşıyorum. Oysa bu gütmekte olduğum domuzlar, bizim dinimize göre yenmesi, ticareti, kanı, her şeyi haramdır. Acaba benim günahım neydi de diğer esirler

Ey Kulum! Ben Her An Seninleydim, Sen Kiminleydin?

Bir vaiz kürsüde ahiret ahvâlini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında şeyh Şiblî (Rahmetullahi aleyh) de vardı. Vaiz, Cenab-ı Hakk’ın ahirette soracağı suallerden bahisle: ·         "- İlmini nerede kullandın, sorulacak! ·         Malını-mülkünü nerede harcadın, sorulacak! ·         Ömrünü nasıl geçirdin, sorulacak! ·         İbadetlerin ne durumda, sorulacak! ·         Harama-helâle dikkat ettin mi, sorulacak! ·         Bunlar sorulacak; şunlar sorulacak!...” ·         Diye uzun uzadıya birçok husus saydı. Bu kadar teferruata rağmen meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine: Şiblî (Rahmetullahi aleyh) hazretleri, vaize seslendi: "- Vaiz efendi! Suallerin en mühimini unuttunuz! Allah Teâlâ kısaca soracak ki: "- Ey kulum! Ben her an seninleydim, sen kiminleydin?" Ya Rabbi! Bizleri gafletten uyandır! Bizleri bir an bile nefsimizle baş başa bırakma! Sen nasıl bizimleysen biz de seninle olalım! Âmîn!

Babam ve Ben

Babam ve Ben 4 yaş: Babam her şeyi bilir. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor olabilir. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. (Çocukluğunu anımsayamayacak kadar yaşlı.) 14 yaş: Babama kulak asma, o artık çağ dışı kaldı. 21 yaş: Babam mı? Aman Tanrım! O hiçbir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki! 35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak. 40 yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini ne kadar çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemişim. Ondan çok şey öğren