Ey Zengin! “Mal Benim, Diyen!” Senin Değil Allah Teâlâ'nın
Ey Zengin! “Mal Benim, Diyen!” Senin Değil Allah Teâlâ'nın
Hazret-i Ali Kerremallahu
Veche'ye sormuşlar. Demişler ki:
"Yâ Ali, zekât
kaçta kaç?" demişler.
"Size göre
kırkda birini vermek, bize göre hepsini vermek. Hattâ üzerine kelleyi vermek…"
demiş.
Hâlâ sen paraya
kıyamıyorsun, zekâtı vermeye. O zekâtını vermeye kıyamadığın paranın, yılan
olacağını, yarın yevm-i kıyâmetde senin boynuna dolanacağını, hem Allah Teâlâ Kur’ân-ı
Kerim'de hem de hadîs-i peygamberîde Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem haber
veriyor.
"سَيُطَوَّقُونَ
مَا بَخِلُوا
se yutavvikûne mâ bahilû, onların bahl edip veremedikleri mallarını onların
boynuna dolayacağız" diyor; Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm'de.
Gene Ebâ Hureyre
Radiyallahü Anh Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem'den rivâyet ediyor:
"Zekâtı
verilmeyen mallar, iki başlı yılan olur ve sâhibinin koynunda bulunur ve mahşer
yerinde boynuna dolanır. O kendini kurtarmaya çalışır, yılan der ki, 'niye
benden kurtulmak istiyorsun, dünyada pek sevdiğin ben senin parandım, herkesden
gizler ve saklardın beni, şimdi benden kurtulmak mı istiyorsun?' diyecek".
Gene alalım Sûre-i
Tövbe'den bir yer var, zenginlerin kulağı çınlasın. Zekâtını vermeyenlerin
tabii.
Bazısı da,
"Devlete vergi veriyoruz ya". Vergi başka zekât başkadır. İstersen
devletin vergisini verme bak ne yapıyor?
Öteki geriye kalıyor
ama daha şiddetli.
Esteîzübillah, وَالَّذ۪ينَ
يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِاللّٰهِۙ
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ vellezîne yeknizûne'z-zehebe ve'l-fıddate
velâ yünfikûnehâ fî sebîlillah fe beşşirhüm bi azâbin elîm, şu kimseler ki
altunlarını ve gümüşlerini kilitlediler, sakladılar, Allah yoluna infâk
etmediler, Habîbim Muhammedim, azâb-ı elîm ile onlara tebşîr et". Alay var
hem de, istihzâ var.
Mal kendinin mi
zannetdin sen? Ne zannediyorsun malı? Neyine güveniyorsun? "Efendim,
zenginim ben".
Öyle nice zenginler
öldüler de çocukları sokaklarda süründü, haberin var mı? Merhamet edersen
merhamet olunursun. Sen babasız büyüdünse, yetîm büyüdünse, yetîmlere merhamet
edeceksin.
Bilmiyorsun sen
yetîmliğin ne olduğunu. Bayram geliyor. Bayram, zengin çocuklarına güzel bir
gündür. Zenginler için mühim bir gündür. Dostlarıyla, ahbâblarıyla kavuşurlar,
güzel güzel nimetler, taâmlar yerler. Güzel elbiseler giyerler, giysiler
giyerler sırtlarına.
Ama fukarâ için
gâyetle korkunç bir gündür. Çocuklar ağlar:
"Baba alsana
elbise". Görür. Çocuk anlamaz ki yokdan. Onun için bu gözyaşını
sileceksin. Akşam olduğu vakitde, yatağına girdiğin vakit de, vicdânın müsterih
olacak,
"Ben bugün kaç kişinin gözyaşını sildim!" diye düşüneceksin.
Ey zengin!
“Mal benim diyen!”.
Senin değil, Allah'ın.
Bugün kaç kişinin
gözyaşını sildin? Kaç tâne garîbi giydirdin? Kaç tâne açı doyurdun? Kaç tâne
susuza su verdin? Yarın için, kıyâmet günü için ne hazırladın?
"Ne yapdım ben
bugün", bunu düşünüyor musun hiç? Yatak senin için bir kabir remzidir.
Yakın zamanda yalnız başına yatacaksın, kabre gireceksin. Her şeyini bırakıp.
Altunlarını, gümüşlerini kilitleyenler!
Allah diyor, ben
demiyorum, semâvâtın ve ardın Rabbi ve bilinen ve bilinmeyen âlemlerin Allah'ı,
bizi yokdan vâr eden, bizi öldürecek, tekrar diriltecek olan Allah. Ha bir
kişiyi diriltmiş, ha milyonları diriltmiş. Neden halk olunduğunu unutdun da
şimdi bir daha bundan sonra dirilmeyeceğini mi zannediyorsun yani.
Menîden halk
olundun. İğrenç bir su parçasından halk olundun. Seni menîden halk eden Allah
tekrar öldürüp diriltemeyecek öyle mi?
Öyle mi
zannediyorsun? Diriltecek ve bu verdiği nimetlerin hesâbını soracak. Hattâ yaz
gününde içdiğin soğuk suyun dahi hesâbı sorulacak. Burada karnını etliyle
sütlüyle doyururken komşun açsa îmânın kemâlde değildir bir defa. Hazret-i
Muhammed'i sevenler yapamaz bunu. Bunu yapamazlar Hazret-i Muhammed'i sevenler.
Kitâbım Kur’ân diyen bunu yapamaz.
Kaç kişiyi doyurdun?
Ramazan'da, gönül aldın? Adam doyurmayı enâyilik mi zannediyorsun?
O vakit kendin enâyi
olursun. İftara adam çağırınız, fukarâyı çağırın, fakîrleri. Komşularını da
çağır, gönül de al. Ziyânı yok. Sarhoşlara git de Şeytan yoluna nasıl para sarf
olunduğunu gör, sen de Allah yoluna parayı öyle sarf et. Her akşam yirmi kişiye
içki ısmarlıyor, binlerce lira veriyor. Sen de Allah için ver be! Hiç ibretin
yok mu senin gözünde! Onlar Şeytan için veriyorlar, sen Allah için ver. Bugüne
kadar Şeytan için verdinse, bundan sonra orayı kes, Allah için ver, biraz
yatırım yap istikbâl için.
"Şu kimseler ki
altunlarını ve gümüşlerini kilitlediler, Hakk yoluna sarf etmediler,
vermediler, Allah yoluna vermediler, Allah yoluna dağıtmadılar, düğüm üzerine
düğüm vurdular".
Kim o? Kim olursa
olsun. Hacı, hoca, şeyh, pâsişahi kıral, ne olursa olsun. "fe beşşirhüm bi
azâbin elîm, Habîbim Muhammed tebşîr et, müjdele müjdele!".
Alay var.
"Azâb-ı elîm ile tebşîr et". Allah gösteriyor şimdi, ne yapacağını da
söylüyor. "O biriktirdikleri, bir gün gelecek, يَوْمَ يُحْمٰى tevem yuhmâ, o biriktirdikleri, altınları
ve gümüşleri, ateşde kızdıracağım" diyor Allahu Teâlâ…
"Cehennem’de
kızdıracağım, onların yanlarına ve önlerine ve sırtlarına bastıracağım.
Diyeceğim ki, biriktirdiğiniz paranın tadını tadınız bakalım".
Diğer bir âyet-i
kerîmede, "ذُقْۚۙ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ zuk inneke ente'l-kerîm". Sen büyük
adamdın be, çok büyük adamdın sen, senin bir kaç apartmanın, sayfiyede yerlerin
vardı. Fukarâya selâm vermezdin, kendini bir şey zannediyordun. Unutmuşdun
menîden geldiğini, sonra cîfe olacağını da unutmuşdun. Fukarâya selâm
vermezdin, fukarânın selâmını almazdın. "ذُقْۚۙ اِنَّكَ
اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
zuk inneke ente'l-kerîm". Sen büyük adamsın, tat bakalım cehennemin
ateşini.
Gene bir yerde,
âvânı ve yârânı ile, dalkavuklarıyla giden için söylüyor Cenâb-ı Hakk, kabire
girdiği vakitde soracaklar, "Yalnız mı geldin! Hani adamların, hani
arkadaşların, hani âvânın, hani dalkavukların, neredeler! Yalnız mı
geldin!".
Efendi! Hikâye diye dinleme bunları benden! Olacak bunlar! Muhbir-i Sâdık Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem haber verdi, Olacak, bitti.
www.muzafferozak.com
Yorumlar
Yorum Gönder