Kayıtlar

padişah etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yürek Dede

Resim
  Yürek Dede   Yürek dede namıyla salih bir zat vardı... Bir gün hanımı ayaklarından felç oldu. Ne kadar doktor doktor dolaştıysa bir çare bulamadılar. Bir doktor şöyle dedi: “- Allah Teâlâ'dan ümit kesilmez. Hanımını bindir bir deveye diyar diyar dolaşın. Bulduğun şifalı otlardan yedir çayını içir İnşaallah birisi şifa olur...” Yürek dede diyar diyar dolaştı. Bir gün çadırını bir tepeye kurmuştu... Biraz ilerisinden dönemin hükümdarı yanındakilerle tedbili kıyafet geçiyordu. Birisi şöyle dedi: “- Hünkârım şu ilerde Yürek dede isminde salih bir zat var...” Hükümdar da: “- Gelin bakalım anlarız şimdi salih mi değil mi!” dedi Ve Yürek dedenin çadırına geldiler... Selamlaştıktan sonra hükümdar Yürek dedeye... “- Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pişir de yiyelim" dedi. Misafir et isteyince yürek dede şaşırdı ama misafiri de mahzun etmek olmazdı... Çadıra hanımın yanına girdi durumu anlattı. Bir develeri bir de keçiyle oğlakları vardı. Oğla...

Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -1-

  Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -1- 01- “Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün. İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 02- “Hak arayan varsa hakkını verin. Başkaldıran varsa başını kesin.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 03- Filistin’in kendilerine satılması karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını tasfiye etmeyi taahhüt eden Yahudilerin önderi Theodore Herzl’a; “Kılıçla alınan vatan parayla satılmaz.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 04- “Beni evhamlı sanıyorlardı HAYIR! Ben sadece gafil değildim, o kadar. Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 05- “Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!” (Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh) 06- “Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekûn ateşe girmesidir. Eğe...

Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -2-

  Osmanlı Padişahlarından Altın Nasihatler -2- 01-   Osman Gazi  Rahmetullahi Aleyh’in  Oğlu Orhan Gazi  Rahmetullahi Aleyh ’e vasiyeti: “Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helâle-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme! Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar.”  (Osman Gazi  Rahmetullahi Aleyh) 02-   “Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış....

Ey Rahmeti Bol Padişah

  Ey Rahmeti Bol Padişah   Ey rahmeti bol pâdişâh, Cürmüm ile geldim sana, Ben eyledim hadsiz günâh, Cürmüm ile geldim sana.   Hadde tecâvüz eyledim, Deryâ-yı zenbi boyladım, Ma'lûm sana ki neyledim, Cürmüm ile geldim sana.   Senden utanmayup hemân. Ettim hatâ gizlü ayân, Urma yüzüme el-emân, Cürmüm ile geldim sana.   Aslım çü bi katre menî, Halk eyledin andan benî, Aslım denî, fer'îm denî, Cürmüm ile geldim sana.   Gerçi kesel fısk-ü-fücûr, Ayb-ı-zelel çok hem kusûr, Lâkin senin adın Gafûr, Cürmüm ile geldim sana.   Zenbim ile doldu cihân, Sana ayân zâhir nihân, Ey lutfü bî-had Müste'ân, Cürmüm ile geldim sana.   Adın senin Gaffâr iken, Ayb örtücü Settâr iken, Kime gidem sen vâr iken, Cürmüm ile geldim sana.   Hiç sana kulluk etmedim, Rah-ı rızâna gitmedim, Hem buyruğunu tutmadım, Cürmüm ile geldim sana.   Bin kerre bin ol pâdişâh, Etsem dahî böyle gün...

Emret Padişahım; Canımı Seve Seve Vereyim!

Padişah bir idam mahkûmunu affetmişti. Mahkûm sevincinden padişahın ayaklarına kapanarak: “Padişahım ne emredersen emret, seve seve yaparım!” Padişah: “Canınını da istesem verir misin?” Dedi. Sevinçten sarhoş olan mahkûm: “Seve seve veririm efendim. O canı zaten siz bağışladınız!” dedi. Padişah: “Bana senin canın lâzım değil! Git iyi bir insan ol yeter!” Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ bizi yoktan yarattı, bin bir nimetlerle donattı. Hem dünyada hem ahirette yararlı olan: “Namaz, oruc, hac, zekât, iyilikler… vb. emretti. Hem dünyada hem ahirette zararlı olan: Küfür, insan öldürme, hırsızlık, içki, zina, yalan, dolandırcılık… vb. şeyleri yasakladı. Ama bize ibadetler zor; haramlar tatlı geliyor. Ya Rabbi bizlere sadakatli olmayı, emirlerini yapmayı, haramlarından kaçınmayı, takvalı bir kul olmayı nasip eyle!

Yabancı Okullar

Yabancı Okullar Osmanlı Devleti sınırları içinde 1904 tarihi itibariyle, tam 1506 yabancı okul vardı. Sırf Amerikalı Protestan misyonerlere âit okul sayısı 465’i buluyordu. 752 adet Fransız okulu vardı. Dahası; İngiliz, Alman, İtalyan, Rus, hatta İran okulları. İlk yabancı okul 1583 yılında Fransız Cizvit rahiplerinin eseri: Saint Benoit. Bugün İstanbul’da Karaköy-Tophane arasında. Sultan II. Mahmud döneminde yayınlanan bir fermanla Osmanlı milletinden öğrenciler de orada eğitim görmeye başladı. Sonra Saint Joseph geldi, ardından Notre Dame de Sion. Ve pıtırak gibi çoğalarak 1506’yı buldular. Elazığ’dan Van’a, Erzurum’dan Merzifon’a, Samsun’dan Tarsus’a, Kayseri’den İzmir’e ve İstanbul'a yüzlerce yabancı okul. Bu okullara gönderilen Türk ve Müslüman çocukların beyni yıkanıyordu ama aileleri zerrece aldırmıyor, evlâtlarının değişimiyle âdeta gurur duyuyorlardı. Çünkü bu okullarda çocuk okutmak bir gelişmişlik ve statü göstergesiydi. Üstelik denetlenemiyorlardı. 1909’da bir...

Dürüstlük Yarışması ve Geleceğin Padişahının Seçilmesi

Dürüstlük Yarışması ve Geleceğin Padişahının Seçilmesi Padişah, bir gün halkın bütün çocuklarını bir meydana toplar ve her birine 1 saksı ve 1 çiçek tohumu verir. En iyi ve en güzel çiçeği yetiştiren çocuğun: “Kendisinden sonra; geleceğin padişahı” seçileceğini söyler. Bütün çocuklar 1 yıl boyunca her gün tohumlarını sularlar, saksılarını güneşe doğru çevirirler. O gün gelir bütün çocuklar saksılarını eline almış, padişahın huzuruna çıkmak için heyecanla beklerler. En güzel, renga renk çiçekleri yetiştirmişlerdir. Fakat bir çocuğun saksısında ne bir çiçek ne de bir çimlenme vardır. O çocuk annesine: “- Annecim ben gitmek istemiyorum utanıyorum herkesin çiçeği ne kadar güzel büyümüş benimki hiç büyümedi!" der… Annesi de: “- Olsun oğlum sen denedin çabaladın gayret gösterdin ama senin çiçeğin büyümedi. Sen yine de gideceksin o meydana!" demiş. Padişah bütün çocukları tek tek geziyor… Bizim çiçeği büyümeyen çocuk da kuytu bir yerde saklanmış bekliyor...