Kayıtlar

düştü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ayrı Düştüm

  Ayrı Düştüm   Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm. İstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm.   Ey gam öldürme beni bu hicran gecesinde, Zira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm.   Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde, Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.   Hicran ile ne hale geldiğimi soranlar, Sormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.   Selim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı, Şu canıma can katan canandan ayrı düştüm.   Yavuz Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh

Hz. Osman Radiyallahü Anh’ın Şehadet Kanının Düştüğü Ayet

  Hz. Osman Radiyallahü Anh’ın Şehadet Kanının Düştüğü Ayet   Hz. Osman’ın Radiyallahü Anh şehit edildiğinde kanının damladığı ayet hangisidir?   Ebû Saîd el-Hudrî Radiyallahü Anh   şöyle buyurur:   “Mısırlılar Hz. Osman Radiyallahü Anh’ın odasına girdiğinde Mushaf onun önündeydi. Göğsünün üzerine vurduklarında kan:   فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ   “Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.”[1] âyet-i kerîmesinin üzerine aktı. (Beyhakî, Şuab, II, 409/2226)[2]   Hz. Osman’ın Radiyallahü Anh   vefâtından bir sene sonra Amre bint-i Kays, mü’minlerin annesi Hz. Âişe Radiyallahü Anha ile birlikte Mekke-i Mükerreme’ye doğru rûhânî bir yolculuğa çıkmışlardı.   Çıkmadan evvel Medîne-i Münevvere’de Hz. Osman Radiyallahü Anh’ın   şehît edilirken okumakta olduğu Kur’ân-ı Kerîm’i gördüler. Odasında duruyordu.   Amre Radiyallahü Anh: “Hz. Osman Radiyallahü Anh’ı şehît eden adamların hiçbiri normal bir şekilde ölmedi” demiştir.

Maskeleri Düştü!

  Maskeleri Düştü! Tayyip Erdoğan’ın bu ülkedeki en büyük icraatı, Osmanlı’nın yıkılmasına çok az kala, startı verilip bir buçuk asırdır aralıksız devam eden maskeli baloya son vermesi ve tüm maskeleri düşünmesidir... ·         Bizler Türkiye’nin bağımsız ve özgür bir ülke olmadığını... ·         CHP’nin bir parti olmadığını… ·         Sanatçıların sanatçı olmadığını... ·         Gazetecilerin gazeteci olmadığını... ·         Bilim adamlarının bilim adamı olmadığını... ·         Tam bir asır boyunca ülkemizi, Türklerin değil Selanik’ten ve Bulgaristan’dan ülkemize göçen Sabetayist Yahudi göçmenlerin yönettiğini… ·         Ülkenin en kıdemli mevkilerinde ve yönetim mekanizmalarında bu Sabetayist göçmenlerin görevlendirildiğini... ·         Eğitim sistemimizin Yahudilerin elinde olduğunu… ·         Bu ülkede belli mevkilerde görev almanın başarıya değil aile kütüğüne bağlı olduğunu… ·         Milli bayram diye bize kutlattırılan bayramların Avrupa ülkelerinde kutlan

Gençlerinizin Fıska Düştüğü, Kadınlarınızın Azdığı Zaman Haliniz Ne Olur

Gençlerinizin Fıska Düştüğü, Kadınlarınızın Azdığı Zaman Haliniz Ne Olur Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem bir gün: “- Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?” diye sormuştu. (Yanındakiler hayretle): “- Ey Allah’ın Rasûlü, yani böyle bir hal mi gelecek?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti: “- Emr-i bi’l-ma’rufta bulunmadığınız, nehy-i ani’l-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?” diye sordu. (Yanındakiler hayretle:) “- Yani bu olacak mı?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve sormaya devam ettiler: “- Münkeri emredip, ma’rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?” (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): “- Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler: “- Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?” Yanındaki Ashab: “- Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?” diye sordular. “- Evet, olac

Kendi Kazdığı Kuyuya Kendisi Düştü

Kendi Kazdığı Kuyuya Kendisi Düştü Evi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebî, bizzat gözleriyle gördüğü şu kerâmeti anlattı: "Bir gece yatsı namazından sonraydı. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini kötüleyenlerden biri, elinde bir ateşle türbeye doğru yaklaştı. Maksadı sandukasını yakmaktı. Hemen ateşi atacağı zaman, ateş söndü ve kabr-i şerîfinin yanıbaşında, ayaklarının altında bir çukur açıldı ve adam âniden çukurun içinde kayboldu. ..." Yapmak istediği kötülüğün cezasını feci bir şekilde hayatını kaybederek ödedi. Tabi ki bu dünyadaki cezası. Ahiretteki cezasını Allah’ü Teâlâ bilir.

Camiye Giderken Düştü Ama Yılmadı…

Camiye Giderken Düştü Ama Yılmadı… Adamın biri camiye gitmek üzere evinden çıkar, fakat karanlıktır ve giderken yolda ayağı takılır düşer. Kalkıp üstünü silkeleyip evine geri döner, elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkar, fakat yine düşer. Yeniden eve gidip üstünü değiştirir ve yola çıkar. Yolda elinde lamba ile birini görür. Yolunu aydınlatan bu adamla beraber mescide doğru ilerlerler. Adam lambayı tutan kişiden namazı kendisinin kıldırmasını ister lambayı tutan adam ise kabul etmez . Düşen adam ısrarla teklif eder tekrar red cevabını alınca merak edip sorar neden kıldırmıyorsun ? Lamba tutan adam kendisinin şeytan olduğunu söyler… Adam şok olur ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sorar ; Şeytan der ki : Seni düşüren bendim mescide gitmemen için ve sen ilk düştüğünde eve gidip elbiseni değişip tekrar mescide doğru çıkınca Allah senin tüm günahlarını affetti. Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip elbiseni değiş

Padişah Sırtüstü Yere Düştü

Padişah Sırtüstü Yere Düştü Aziz Mahmud Hüdayi ile Sultan Ahmed'in dostluklarının ilginç bir başlangıcı vardır. Sultan Ahmed tahta çıktıktan bir süre sonra bir rüyasında, Macaristan kralı ile mücadele ederken sırtüstü yere düştüğünü, kralın da üstüne çıktığını gördü. Padişahın bu rüyasını gerek sarayda gerekse saray dışında makul bir yoruma bağlayan çıkmadı. Bunun üzerine padişaha bu rüyasını Üsküdar'da oturan, ünü yeni yeni yayılan Aziz Mahmud Hüdayi'ye yorumlatması teklif edildi. Sultan Ahmed rüyasını bir kâğıda yazıp cevaplandırması isteğiyle Aziz Mahmud Hüdayi'ye gönderdi. Hüdayi hükümdarın adamını dergâhının kapısında karşıladı, elindeki mektubu aldı daha okumadan "cevabı burada" deyip kendi mektubunu verdi ve geri çevirdi. Aziz Mahmud Hüdayi padişahın rüyasını şöyle yorumlamıştı: İnsanın rüyasında rakip karşısında sırtüstü yere düşmesi, gerçek hayatta ona galip geleceğine işarettir. Sırt insanın en kuvvetli yeridir. Toprak da en kuvvetli

Domuz Çobanı 2

Domuz Çobanı 2 Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde esir düşmüştü. Kadın, Ebû Bekr Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi. Ebû Bekr Efendi; -Demek ki oğlunun kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir, dedi. Kadın, pirinç ile bir tavuğu güzelce pişirip, getirdi. Ebû Bekr Efendi; "Kızıl Hamûr!" diye seslendi. Yanına kızıl bir köpek geldi. Tavuğu onun önüne atıp; - Ye! Dedi. Köpek tavuğu yedi. Kadın bunu görünce, özen göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü. Köpek tavuğu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asasıyla işâret ederek; - Haydi şimdi git! Dedi. Köpek dağlara doğru hızla gitti. Aradan bir süre geçince Ebû Bekr Efendi kadına; - Evine dön! Buyurdu. Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu gördü. Nasıl kurtulduğunu sordu. O da: - Frenk memleketinde esirdim. Onlar beni domuz çobanı yaptılar. Domuzların başında çobanlık yaparken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti. Kork

Domuz Çobanı 1

Domuz Çobanı 1 “Türk-Rus harbinde birçok askerimiz öldü, bazıları Rusya’ya esir düştü. Bunlardan kimisini taş ocaklarına verdiler, kimisini şarap fabrikalarına… Hâsılı çeşitli işlerde görevlendirdiler. Bunlardan bir tanesi Bursa dolaylarından Kuran’ı hıfzetmiş bir hafızdı. Bunu da bir domuz çiftliğinde domuzların başına çoban yaptılar. Onlar zaten ne hafız bilir, ne hoca adamların din işleri ile hele İslam’la alakası yok, olmaması da normal tabi. Günlerce aylarca belki de senelerce domuz güden bizim hafız, bir gün bir dağın eteğinde domuzları yayarken içerisine bir hüzün düşer ve kendinden geçmiş bir halde rabbine iltica eder “Allah’ım ben senin dini mübinin ve namusumuzu, şerefimizi, dinimizi korumak için bu küffar ile harp etmeye geldim ve esir düştüm. Ben senin kelamın olan Kuran’ın hafızıyım, onu halen dilimde ve kalbimde taşıyorum. Oysa bu gütmekte olduğum domuzlar, bizim dinimize göre yenmesi, ticareti, kanı, her şeyi haramdır. Acaba benim günahım neydi de diğer esirler