Kayıtlar

Dersi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!

Resim
  Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir! Tasavvufta manevi tahsilin ilk dersi incitmemek, son de dersi incinmemektir. Sâmi Efendi Hazretleri, Dâru’l-Fünûn Hukuk Fakültesi’ni yeni bitirmişti. Onun güzel hâlini ve tertemiz sîretini pek beğenen bir Allah dostu: “– Evlâdım, bu tahsîl de güzeldir ama, sen asıl tahsîli ikmâl etmeye bak. Seni irfan mektebine kaydedelim, orada da gönül ilimlerini ve âhiret sırlarını öğren.” dedi. “Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!” Ardından ekledi: “– Evladım, o mektepte nasıl eğitim yaparlar, ne öğretirler bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, bu tahsîlin ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir...” Hisse: İncitmemek, nisbeten kolaydır. Ama incinmemek elde değildir. Zîrâ o, bir gönül işidir. Dolayısıyla incinmemek, ancak fânîlerden gelen ve kalblere saplanan zehirli okların tesirsiz kalması ile mümkündür. Bu da, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesinde ulaşılan seviye nisbetindedir. Hazret-i Peyg

Değer verdiğim insanlardan öğrendiğim 12 önemli hayat dersi

  Değer verdiğim insanlardan öğrendiğim 12 önemli hayat dersi Gürcan Öztürk Yaptığım her konuşmada, okuduğum her kitapta, yazdığım her yazıda ve öğrendiğim her yeni bilgide daima eksik hissediyorum. İnsan tek başına tamamlanabilen bir varlık değil. Emin olabilmek için başkalarına ihtiyaç duyuyor. Ne acı ki ihtiyaç halini sürekli reddetme eğilimi gösteriyor. Genellikle uzun yıllara yayılan bu evrenin ardından kabullenme süreçlerini başlatabilenler ‘bağımsızlık’ kavramına tutuklu kalmaksızın reddedişin zincirlerini kırarak kendi iç dünyalarına dokunabiliyorlar. Kişinin bu teması sağlayabilmesi için bazı mentorların açtığı yolları takip etmesi gerekiyor. Yaşanılan anda mentorluğu bariz olanlarla anıya dönüşen yaşantıların ardından belirginleşen çoğunluğu gayri resmi bu akıl hocaları bizlere pek çok çıkarım bırakıyor. Elimizdeki çıkarımlardan sonuçlara gidebilmek ise ancak onlara değer verdiğimizde mümkün oluyor. Ünlü Fransız filozof Voltaire der ki; ‘Pek az insan başkalarının de

İlk Gerçek Ve Uygulamalı Hukuk Dersi

İlk Gerçek Ve Uygulamalı Hukuk Dersi 70 yıl önce, küçük ve yemyeşil bir Anadolu şehrine genç bir hâkim tayin edilir. Şehrin eşrafından bir ticaret adamı, bu genç hâkimi evine yemeye çağırır. Güzel bir gündür. Evlerin geniş bahçelerini dolduran meyve ağaçlarının dalları sokağa kadar sarkmaktadır. Bu güzel meyvelerden birine uzanan hâkim, bu güngörmüş vasıflı Müslüman'dan şu çok nezih ikazı alır: “- Hâkim Bey bu bahçe bize ait değildir. Bizimkisi iki bahçe sonradır...” Hâkim Bey elini çekiverir. Yüzü hafifçe kızarır ama bu uyarı üslûbuna da hayran kalır. Yarım asır sonra der ki: “- Meslek hayatımın ilk gerçek ve uygulamalı hukuk dersini bu Zat'tan aldım ve asla bir daha unutmadım...”

Çok Güzel Bir Evlilik Dersi

Çok Güzel Bir Evlilik Dersi        Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "–Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum!" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı:        "–Olur!" demiş çekine çekine. Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.        "–Şimdi! İstediğim her şeyden iki tane vereceksin bana!" demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...        Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş basına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.        Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş. Sonra oğluna dönüp sormuş:        "–Ne görüyorsun? Oğlu düş

İnsanlık Dersi (Gerçek Hikâye)

İnsanlık Dersi (Gerçek Hikâye) Ünlü İtalyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica bir TV röportajında anlatıyor: İtalya' da Napoli'nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar da, espressolarimizi içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyor, iki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor, barmen de tezgâhın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kâğıt asıyor. Biraz sonra iki kişi içeri giriyor: "due caffee e un sospeso" (iki kahve ve bir askıda) diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar, barmen gene bir küçük kâğıt daha asıyor tezgâhın üstündeki çiviye... Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyor. Derken üstü başı biraz eski, püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti. Barmen de tezgâhın üzerine asmış olduğu kâğıtlardan bir tanesini aş

Müthiş Bir Evlilik Dersi

Müthiş Bir Evlilik Dersi Baba evlenmeye hazırlanan oğluna aile hayatının temel kurallarını öğretmeye karar verir. Oğlunu çağırıp der: -"İstediğim odur ki sana evlilik hayatının eşiğinde bir ders vereyim. Ama bu dersi mutfakta göstermek istiyorum!" Oğlu şaşkınlık içinde kalıyor. Düşünür ki, galiba babası ona bazı basit çöreklerin ve yemeklerin pişirilme kuralını öğretmek istiyor ki, evlendikten sonra eğer herhangi bir neden yüzünden eşi evde yemek pişirmezse, o, aç kalmasın! Hiç itiraz etmeden babası ile birlikte mutfağa geçer. Baba ocağı yakıp, ateşin üzerine su dolu üç tencere koyuyor. Sonra yüzünü oğluna dönüp diyor: -"Şimdi söylediklerimi yap. Bana iki havuç, iki yumurta, iki tane de kuru kahve tanesi ver!". Oğlu denileni yapar, babasının istediklerini ona verir. Baba Havuçları tencerelerin birine, yumurtaları ötekine koyuyor. Üçüncü tencerenin içine de kahve tanelerini atıyor. Her üçünde de ateşin sıcaklığını aynı seviyede düzenler. Baba-oğul