Değer verdiğim insanlardan öğrendiğim 12 önemli hayat dersi
Değer verdiğim insanlardan öğrendiğim 12 önemli hayat dersi
Gürcan Öztürk
Yaptığım her konuşmada,
okuduğum her kitapta, yazdığım her yazıda ve öğrendiğim her yeni bilgide daima
eksik hissediyorum. İnsan tek başına tamamlanabilen bir varlık değil. Emin olabilmek
için başkalarına ihtiyaç duyuyor. Ne acı ki ihtiyaç halini sürekli reddetme
eğilimi gösteriyor. Genellikle uzun yıllara yayılan bu evrenin ardından
kabullenme süreçlerini başlatabilenler ‘bağımsızlık’ kavramına tutuklu
kalmaksızın reddedişin zincirlerini kırarak kendi iç dünyalarına
dokunabiliyorlar.
Kişinin bu teması
sağlayabilmesi için bazı mentorların açtığı yolları takip etmesi gerekiyor.
Yaşanılan anda mentorluğu bariz olanlarla anıya dönüşen yaşantıların ardından
belirginleşen çoğunluğu gayri resmi bu akıl hocaları bizlere pek çok çıkarım
bırakıyor. Elimizdeki çıkarımlardan sonuçlara gidebilmek ise ancak onlara değer
verdiğimizde mümkün oluyor.
Ünlü
Fransız filozof Voltaire der ki;
‘Pek az insan başkalarının
deneyimlerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.’
Asıl
mentorlar
İki yıl önce Gazetecilik
bölümünden onur derecesiyle mezun olduğumda aslında elimde akademik bilgiden
ziyade okulun içerisinde ve İzmir’in pozitif sosyal çevresinde edindiğim
insanlardan başka hiçbir şey olmadığını fark ettim. Bana hayatı; kiramı
ödeyemeyecek duruma düştüğüm zaman elini uzatan, aşk acısı çekerken saatlerce
hüznüme ortak olan, aynı anda aynı şeye gülümsediğim, hastanede sabaha dek
refakatçiliğimi yapan… İnsanlar öğretmişti. Asıl hocalar onlar ve onların sessizce
ruhuma fısıldadıklarıydı.
Hala ‘biliyorum’ iddiasında
olduğum bir şey yok, kendime etiketler takmaktan hiç haz etmedim. Lakin değer
verdiklerinizden ziyade değersiz gördükleriniz de oluyor ve onlar sizi anında
etiketleyebiliyor. Keşke sadece etiketlenseniz etkilenebiliyorsunuz da. Onları
değersizleştirirken siz de etiket hatasına düşmüş oluyorsunuz. Yapmayın demeyi
çok isterdim ama şartlar hayatınızın hemen hemen her aşamasında bunu
gerektirecek. Birilerini etiketleyip onlar tarafından etiketleneceksiniz.
Etkilenme düzeyinizin fazlalık derecesini değer verdiklerinize kaydırmayı
başarmanız temennisiyle bu yazıda size kendi değerlilerimden öğrendiklerimden
bahsedeceğim.
Benim
tercihim
Ben kendi yarattığım çemberin
içine hep iyiyi ve güzeli görebildiğine inandığım insanları dahil etme
çabasında oldum. Belki de bu yüzden şu sıralar onlar tarafından kutsanmış
hissediyorum. Bu öyle bir çember ki döngüsünde sizden çıkan ne varsa katlanarak
geriye dönüşünü alabiliyorsunuz. Doğruyu seçerseniz daha doğrusunu görmeniz
sağlanırken, yanlış bir seçiminizde yanlışlığın daha tehlikeli kıyılarına
çekilebiliyorsunuz.
Dediğim gibi ben iyi ve güzel
olandan yana tercihimi yaptım. Sanırım herkes de bunu ister. Kendi adıma
konuştuğum için tamamen öznel olan çıkarımlarım tüm okuyucular için geçerli
olmayabilir. Bazen yanlış seçimler, kötülükler, hasar veren deneyimler ve
negatif kişilikler de sizi kendi ideal çemberinizin merkezine
yakınlaştırabilir. Zaten bundan dolayı her şeyin bir zıttı var. Önemli olan
tümünü nasıl absorbe edebildiğiniz. Ayrıca önemli olan diğer bir noktaya
değinmeden edemeyeceğim. Çemberinize kattığınız insanlara yakından
bakabilmelisiniz. Onlardan öğrenmek istiyorsanız gözlemleyin. Davranışlarını,
düşünme biçimlerini, konuşmalarını, çalışma tarzlarını, işlerini nasıl
yürüttüklerini…. Ancak bu şekilde anlamaya yaklaşabilirsiniz.
Değer
vermek
Size çıkarım bırakacak
olanlar sadece öğretmenleriniz, aileniz, arkadaşlarınız, patronlarınız,
müşterileriniz… değil. Sokaktaki bir dilenciyle yapacağınız iki dakikalık
konuşma hayata bakış açınızı tümden değiştirebilir. Herkes potansiyel
mentordur, yeter ki değer vermeyi bilin. Onu çemberinize katmak zorunda
değilsiniz sadece değer verin. Göz ucuyla bile bakmaya çekinerek yanından geçip
gittiğiniz dilenci ezelden beri bozuk işleyen evren çarkının önemli
dişlilerinden olabilir, hatta belki sizin bozuk parçalarınızdan birisini tamir
edebilir. Anladığınız üzere ben herkese mentor olarak bakıyorum, ama herkesin
onları göremediğini de kabul edip kimseyi herhangi bir görme çabası için
zorlamıyorum. Bu sadece söylenmesini gerekli bulduğum bir detaydı.
Çoğumuz, bir akıl hocasının
ortaya çıkmasını ve şöyle demesini umuyoruz: ‘Bugün itibarıyla ben senin resmi
akıl hocanım işte ilk dersin ‘salak olma!’
Benzerliklerin
üzerine gitmek
Keşke bu kadar kolay olsa...
Ben yine kendi yöntemimden bahsedeyim. ‘Hımm bu benim başıma hiç gelmedi’
‘Keşke seni anlayabilsem’ ‘Tahmin edebiliyorum’ gibi cümleleri lügatımdan
çıkardım. Bana öğretebilecek insanlarla görüşmeyi, tanışmayı, onları dinlemeyi
ve en küçük benzeşmeden bir hikaye yaratabilmeyi başardım. Özellikle sanal
cemaatler üzerinden iletişim kurduğum çoğu insanla yüz yüze buluştuğumuzda
birbirimizi fazlasıyla sevmemizin temel nedeni ortaklıklarımızın üzerine
gitmemiz ve hikâyeyi hikâyelere dönüştürebilme becerimiz oldu.
İşte mentorlarımın, daha
doğru ifade edecek olursam değer verdiğim insanların söylediği şeylerin bir
listesi ve benim onlardan kendime yonttuklarım. Umarım yararlı bulursunuz:
01- ‘Çalışmayı seviyorum, çünkü bu
beni genç tutuyor’
Bunu bana 2008 yılında 83
yaşındayken 50’lerinde gösteren rahmetli dedem söylemişti. İlkokul mezunu bile
değildi. Okuma yazmayı kendi çabalarıyla öğrenmiş ömrü kırlarda, tarlalarda
çalışarak geçmişti. Hayatı sorgulayacak kadar derin biri değildi ama ona olan
pozitif yaklaşımıyla herkese sorgulatabilecek kadar değerliydi. Dedem son
nefesini evinin bahçesindeki domatesleri çapalarken kalp krizi geçirerek verdi.
Hep çalıştı ve en karanlık anların çıkmazında bile bir ışık görmeyi bildi.
Çalışmaktan asla vazgeçmeyin, ne olursa olsun kendinize bir amaç edinin ve
peşinden gidin.
02- ‘Yetişkinlerin izin istemesi
gerekmez’
5 yaşındaki yeğenimin sözü.
‘Gürcan abi sen bir şey isteyince hemen yapabiliyorsun ama bana neden izin
vermiyorlar?’ diye dudak bükmüştü üstelik. Ben de ona ailesinin biraz kızacağı
bir tavsiyede bulunmuştum. ‘Yapmak istediğin şeye inanıyorsan, yap onu. Sonra
sana kızarlarsa bunu neden yaptığını onlara güzel güzel anlat. Özür dilemekten,
itiraf etmekten korkma. Buna rağmen istediğini elde etmen engelleniyorsa o
zaman kabullen.’ Söylediklerimi ne kadar anladı bilemiyorum ama bana iyi bir
hayat dersi verdi orası kesin. Nasıl da özgür, nasıl da pervasız yetişkinleriz.
Nasıl da özgürlüklerimizin kıymetinin bilincinde değiliz.
03- ‘Sürekli şikâyet eden insanlar
başımı ağrıtıyor’
Dergide birlikte staj
yaptığım dünya şirini kız arkadaşımın durmadan revize yiyen yazıları üzerine
sarf ettiği bir cümleydi. Şikâyet eden, çözümden uzak duran, sadece ‘al bunu
düzelt’ diyerek basıp giden bir editörümüz vardı. Şikâyet etmeyin! Çözüm odaklı
olun, hem kendi sempatiniz, hem de karşınızdaki insanın üzerinde yaratacağınız
etki açısından.
04- ‘Gitmek istiyorsa bırak gitsin,
hayatta başarılar dile yeter’
Yaşamınız boyunca
arkadaşlarınızı, meslektaşlarınızı, ekip üyelerinizi, çalışma arkadaşlarınızı,
patronlarınızı, ortaklarınızı, sevgililerinizi, akrabalarınızı… yani sayısız
insanı kaybedeceksiniz. Maalesef bazen dostlarınız düşmanınız olacak. Benim çok
sevdiğim dostlarımdan birisi ummadığım anda düşmanım kesiliverince lisede arkamdaki
sırada oturan pek de samimi olmadığım bir çocuğun söylediği cümleydi. Çabaladım
inanın, ama bazen gerçekten hayatta başarılar demek en güzeli.
05- ‘Sen bu işin kurdusun’
Dergiye yeni başlamıştım
eksik photoshop bilgim yüzünden haber ve yazılarımın fotoğrafları için sürekli
görsel yönetmenini rahatsız ediyordum ve bu durum beni inanılmaz utandırıyordu.
O kadar güzel gülümseyen bir adamdı ki bir gün öğle molasında bana ‘gel kahve
içelim’ dedi. Sonra da şunları söyledi: ‘Gürcan sakın koyun olma ve kimsenin
seni gütmesine izin verme. Yazılarını okudum hepsi harikalar. Burada herkesin
aynı şeyler için yarıştığını anla, şunu da anla photoshopta iyi olmayabilirsin
ama yazıda hepsine bin basarsın.’
Görsel yönetmenimin
konuşmasının üzerinden bir hafta geçmeden artık kendi yazılarımın manşet
fotoğraflarını hazırlayabiliyor, gayet estetik galeriler oluşturabiliyordum.
Kıssadan hisse: İyi olduğunuz ve olmadığınız noktalar hep olacak. Yardım
almaktan çekinmeyin, eksikliklerinizin üzerine gitmektense iki misli çekinmeyin.
06- ‘İnsanlara iyi davran, dünya
küçük’
Hepimiz insanız, hepimizin
duyguları var ve duyguları olan varlıklar bazen tuhaf şeyler yapabiliyor. Ben
de ev arkadaşıma hiç hak etmediği halde bir salon dolusu ortak arkadaşımızın
içerisinde çok küçük düşürücü bir imada bulunmuştum. Hatamı anlayıp kapısında
yalvar yakar olduğumda söylediği cümleydi bu. Yıllar sonra ona yaşattığımın
aynısını yaşadım. Karma sizi zamanı gelince çok güzel çarpıyor. O yüzden iyi
davranın, karşınızdakini olduğu gibi kabul edin, lafı tartıp öyle vuruş yapın.
07- ‘Hayat adil değil aş artık şunu’
Geçen yıl kısa süreli bir
ajans tecrübem olmuştu, kısa sürede kovulduğum bir ajans tecrübesi desem sanki
daha yerinde olacak. Patronum çok iyi oldukları halde sürekli içeriklerimi
kırpıyor benden kötü içerikler hazırladığı gün gibi ortada olan diğer
copywriterınkileri ise yere göğe sığdıramıyordu. Orada çalışan çaycı ablaya bu
durumu açtığımda tam olarak aynısı olmasa bile bana söylediği cümleydi.
‘Buradan kimler geldi geçti benim güzel kardeşim, sorun sende değil emin ol.
Ayaklar baş olunca böyle oluyor’ diye de eklemişti.
Ajans deneyimi bana günlerce
kendi potansiyelimi sorgulatmış, eksik, yetersiz, güvensiz hissettirmişti ama
içten içe sorunun bende olmadığını da hep biliyordum. Nitekim sonradan öğrendim
ki müstakbel patronum ve baş copywriter arasında iş ilişkisinden farklı bir
ilişki de mevcutmuş. Demek istediğim şu ki sorunu hemen kendinizde aramayın.
08- ‘Her zaman, her şeyde en iyisini
yaparım’
Eğer olmuyorsa tutkunuzu
bulmaya çalışmayı bırakın ve şımarık küçük bir velede dönüşmeyin. Sadece
hayatın tadını çıkarın. Eğlenin, rahatlayın, olmadı spor yapın. Bu işleri
yapmak için para harcamaya da para kazanmaya da ihtiyacınız yok. İşsizlikten
şikayet ettiğim en yakın dostlarımdan birisi kurmuştu yukarıdaki cümleyi. O da
işsizdi ama çok güzel geziyor, eğleniyor, fotoğraf çekiyordu. ‘Her zaman her
şeyde en iyisini yaparım ben bebeğim, sen de öylesin biliyorum kafana takma’
demişti. Daha önce de belirttiğim gibi hayata pozitif bakmak, iyiyi görmekle
alakalı. Kendi en iyinizi yapın gerisini akışına bırakın, inanın hepsi sırayla.
09- ‘Hazırlıksız insanları
sevemiyorum’
Üniversitedeki
profesörlerimden birinin gayet ciddi bir sunumun ortasında sarf ettiği
cümledir. ‘Hadi beni dikkate almıyorsunuz, hadi dersi de önemsemiyorsunuz yahu
sizi koskoca akademisyenlerin önüne bir amfi dolusu öğrencinin karşısına bilir
kişi sıfatı takıp çıkartıyorum bu ne saygısızlık’ Üzerine söyleyecek pek söz
bulamıyorum. Kendinize, işinize ve karşınızdakilere saygınız olsun. Meselenizin
büyüklük ve küçüklüğünün de önemi yok, her zaman her şeye hazırlıklı olun. Bunu
diken üstünde olmak şeklinde algılansın diye ifade etmiyorum, bunu bilinç
sahibi olunsun diye vurguluyorum. Aslında özün sözü: Bilinçli olun sevgili
okur.
10- ‘Herkes seninle aynı şeyleri
düşünmek zorunda değil’
Geçtiğimiz Kasım ayında iki
arkadaşım arasında küçük kıvılcımlarla başlayıp sonra dünya savaşı boyutuna
ulaşan bir meselenin çapraz ateşinde kaldım. Çok üzüldüm, çok yıprandım,
sorguladım, uyuyamadığım geceler oldu. Sonunda konuyu anneme açtım. Yukarıdaki
cümle bana ilk söylediği şeydi. Gerçekten de öyleydi. Resmen kendi doğrumu onlara
kabul ettirmeye çalışmış, doğru dediğim şeyin körelttiği gözlerle olaya
yaklaşmıştım. Çemberimin dışına çıkamamıştım. Bazen dışarıda durmak ve izlemek
en iyisidir. Sessizce, dahil olmadan. Sizin doğrunuz diğerlerinin korkuyla uzak
durdukları yanlış olabilir.
11- ‘Kötü insanlar sadece kendilerine
kötülük yapar, asıl ben onlar için üzülüyorum’
2011 yılında TEGV’de eğitim
gönüllüsü olarak çalışmıştım. Oranın sorumlusu olan 50’li yaşlardaki minyon
şirin hanımın sözüydü. O sıralar eğitimdeki grubum tarafından dışlanmış, yalnız
kalmıştım. Nedenini hala anlayabilmiş değilim ama beni ısrarla itmişler,
sindirmeye çalışmışlardı. ‘Sen üzülme çocuğum onların cezaları kötü olmaları,
senlik bir durum yok’ diyerek beni teskin etmeye çalışan o güzel hanım da
rahmetli olmuş. Işıklarda uyusun. Kötü insan kötüdür, herkes her zaman sizi
sevip kucak açmak zorunda değil, bunu da kabullenmeyi öğrendim.
12- ‘Bir gün hepimiz öleceğiz’
Hepimiz hayatın sonlu
olduğunun farkındayız. Peki halihazırda sahip olduklarımızı ne kadar takdir
ediyoruz. Bir gün kuzenime memnuniyetsizliklerimi sıralarken sarf ettiği
cümledir. ‘Allah aşkına Gürcan neyin eksik saçmalamayı kes, zaten bir gün
hepimiz ölüp gideceğiz anlamı yok’ Daha fazlasını istiyorsanız önce
elinizdekilerin değerini bilmeniz gerekiyor. Damla damla, adım adım, basamak
basamak. Büyük sıçramalar büyük düşüşlerin riskini daima ceplerinde taşır.
Kendinizi, hayatınızı ve o hayattaki insanları severek yaşayabilmeniz
dileğiyle…
Kaynak: https://medium.com
Yorumlar
Yorum Gönder