Kayıtlar

Hoş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hoş Geldin Ramazan

  Hoş Geldin Ramazan Sana hasretti câmi, sana hasret minare, Sende bulur hazzını, top sesi pare pare... Yankı yapar kubbeler, sende tevhid sesini, Sensin sığınak yapan, rahmetin gölgesini... Kabaran dalgaların, bak hele sevincine, Gizlenmişken sulara, sevinç içinde yine... İniyor dünyamıza, gece gündüz melekler, Yükseliyor Allaha binbir çeşit dilekler... Günahkâr kalbimizi, nurunla temizlersin, Cennetin kapısını bizlere açan sensin... Sultan oldun aylara, tac ettin kandilleri, Aydınlattın binlerce, kararmış gönülleri... Bayram ediyor şimdi, canlı cansız kâinat, Bambaşka oldu âlem yeniden buldu hayat... Seni bu günahkâr kul, bilmem nasıl anlatsın? Tevbekâr kula rahmet, çaresize hayatsın... Allah’a gider her an yorulmaksızın zaman, Al ruhumu içine, Hakka götür Ramazan...

Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek

  Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek   “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?   O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail’e hoş geldin diyebilmekte hüner...”   Eşref de bu husustaki duygu ve düşüncelerini söyle dile getirir:   “Düşünsek biz, ölümden korkmamak lazım gelir… Zira yerin altında üstünden ziyade akrabamız var!”   Büyük randevu, bilsem nerede saat kaçta? Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta?   Dünyada renk, lezzet, nakış... Ne varsa hepsine küsüm... Gözümde son marifet Azrail’e tebessüm   Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku!   Necip Fazıl Kısakürek

Mübarek Üç Aylar Geldi, Hoş Geldi, Safalar Getirdi

               Mübarek Üç Aylar Geldi, Hoş Geldi, Safalar Getirdi Üç aylar geldi, hoş geldi, sefalar getirdi. Rahmet ve mağfiret getirdi. Muhterem kardeşlerim, öyle bir mevsime girdik ki bunu söz ve yazılarla anlatmak asla mümkün değil. Bu mevsimin adı; “İbadet Mevsimi” … Diyeceksiniz ki ibadetin de mevsimi mi olur? Haklısınız, ibadet mükellef olduğumuz günden son nefese kadar devam eden bir görevdir. Ama üç aylar dediğimiz Receb-i Şerîf, Şaban-ı Şerif, Ramazan-ı Şerif’te yapılan ibadetler kalbimizin ve ruhumuzun yıkandığı, sevgi ve mutlulukla dolduğu çok özel günlerdir. Mübarek üçaylar 12 Ocak 2024 Cuma günü başladı. Bu günlerde yapacağımız ibadetlere bire birden bire bine hatta daha fazlası katlanarak veriliyor. Bu mübarek günlerin son günlerine rastlayan Kadir gecesinde ise bir geceye bin aylık gibi müthiş bir ikramiye (bonus) veriliyor.             Bir Müslüman bu Rahmet ve Mağfiret sağanağından asla mahrum kalmamalıdır. En büyük eksiğimiz özeleştiri yapmayışımızdan kaynaklan

Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş

  Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş   Câna cefa kıl ya vefa, Kahrın da hoş lütfun da hoş... Ya dert göster ya da deva, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Hoştur bana senden gelen, Ya hil’at ü yahut kefen, Ya taze gül yahut diken, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gelse celâlinden cefa, Yahut cemalinden vefa, İkisi de câna safa, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ger bağ u ger bostan ola, Ger bend u ger zindan ola, Ger vasl ü ger hicran ola, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ey padişah-ı lem yezel Zât-ı ebed hayy-ı ezel Ey lütfu bol kahrı güzel Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ağlatırsın zâri zâri, Verirsen Cennet ü huri, Lâyık görür isen nârı, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gerek ağlat gerek güldür, Gerek dirgür gerek öldür, Bu Âşık hem sana kuldur, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   İbrahim Tennurî Kuddise Sirrûh (ö. 1482)   Câna cefa kıl ya vefa:  Bana cefa çektirsen de rahatlık versen de... Ya hil’at ü yahut kefen:

Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş

  Cana cefa kıl ya vefa Kahrın da hoş, lütfun da hoş, Ya dert gönder ya deva, Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Hoştur bana senden gelen: Ya hilat-ü yahut kefen, Ya taze gül, yahut diken.. Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Gelse celalinden cefa Yahut cemalinden vefa, İkisi de cana safa: Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Ger bağ-u ger bostan ola. Ger bendü ger zindan ola, Ger vasl-ü ger hicran ola, Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Ey padişah-ı Lemyezel! Zat-ı ebed, hayy-ı ezel! Ey lutfu bol, kahrı güzel! Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Ağlatırsın zari zari, Verirsen cennet-ü huri, Layık görür isen nari, Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Gerek ağlat, gerek güldür, Gerek yaşat gerek öldür, Aşık Yunus sana kuldur, Kahrın da hoş, lütfun da hoş.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Nefsimizin Hoşuna Giden Şeylerin Hepsi Haram mıdır?

  Nefsimizin Hoşuna Giden Şeylerin Hepsi Haram mıdır? Nefsimiz kâfirdir. Haramlar ve mekruhlar onun hoşuna gider. Farzlar ve sünnetler hoşuna gitmez. Namaz kılmak ve oruç tutmak gibi ibadetleri yapmak istemez. Gıdası haramlardır. Haramları sever hep. Riyazet ve mücahede yapan nefsiyle savaşmış olur. Riyazet, nefsin arzularını yapmamaktır. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri yapmak demektir. Bir hadis-i şerif meali: (Cennet, dünyada nefsin sevmediği şeylerle, Cehennem de nefsin arzu ettikleriyle bezenip süslenmiştir.) [Buhari, Müslim] Nefsin gıdası haramlardır Sual: (Nefsimiz, Allah'a düşmandır, gıdası da günahlardır) deniyor. O zaman nefsimiz günah işlemezse, gıdasız kalır. Gıdasız kalınca da ölmez mi? CEVAP Nefsimiz zayıflarsa da ölmez. Günahlar, nefsi besler, kuvvetlendirir. Kuvvetlenen nefis, İslamiyet’e saldırır. Nefsimiz, her çeşit çalgıyla keyiflenmekte, şehvânî ve hayvânî arzular kuvvetlenmektedir. Ruhun gıdası olan, kalbleri temizleyen ve nefsin arzularını yok e

Kahrında Hoş Lutfun Da Hoş

  Kahrında Hoş Lutfun Da Hoş   Cana cefa kıl ya vefa Kahrın da hoş, lutfun da hoş, Ya derd gönder ya deva, Kahrında hoş, lutfun da hoş.   Hoştur bana senden gelen: Ya hilat-ü[1] yahut kefen, Ya taze gül, yahut diken… Kahrında hoş lutfun da hoş.   Gelse celâlinden cefa Yahut cemalinden vefa, İkisi de cana safa… Kahrın da hoş, lutfun da hoş.   Ger bağ-u ger bostan ola. Ger bendü ger zindan ola, Ger vasl-ü ger hicran ola, Kahrın da hoş, lutfun da hoş.   Ey padişah-ı lemyezel! [2] Zat-ı ebed, hayy-ı ezel! Ey lutfu bol, kahrı güzel! Kahrında hoş, lutfun da hoş.   Ağlatırsın zari zari, Verirsen cennet-ü huri, Lâyık görür isen nari, Kahrında hoş, lutfun da hoş.   Gerek ağlat, gerek güldür, Gerek yaşat gerek öldür, Aşık Yunus sana kuldur, Kahrında hoş, lutfun da hoş. Yunus Emre Kuddise Sirrûh   [1] Hilat: Padişahların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaş veya kürkten yapılmış kaftan. Yüks

Bir Yer Düşünüyorum

Resim
Bir Yer Düşünüyorum Bir yer düşünüyorum, yemyeşil, Bilemem neresinde yurdun. Bir ev günlük güneşlik, Çiçekler içinde memnun... Bahçe kapısına varmadan daha, Baygın kokusu ıhlamurun. Gölgesinde bir sıra, der gibi: – Oturun! Haydi, çocuklar, haydi, Salıncakları kurun! Başka dallarsa, eğilmiş: – Yemişlerimizden buyurun! Rüzgâr esmez, konuşur: – Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun. Mesut olun, yaşayın, Ana baba evlât torun… Ziya Osman SABA

Hoş Geldin Yâ Şehr-i Ramazan

Hoş Geldin Yâ Şehr-i Ramazan Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir.” (Bakara, 184) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim…" buyurmuştur.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163) Oruç, sadece belli bir süreliğine aç kalmak değildir. Oruç yalnızca mide ile tutulmaz. Bütün uzuvların bu ibâdete iştirâk etmesi îcâb eder. İslâm’ın beş temel esâsından biri olan orucu; yalan, gıybet, kovuculuk gibi zaaflarla zedeleyerek ecrini asgarî seviyeye düşürmek, büyük bir israftır. Peygamb

Vücudun Hoş İmarettir

Vücudun Hoş İmarettir   Vücudun hoş imarettir, Harap olmak ne müşküldür... Çürüyüp toprak altında, Turab olmak ne müşküldür...   Tutmaz olur tutan eller, Çürür nazlı bülbül diller. Şol köşkler ile saraylar, Viran olmak ne müşküldür...   Hasta olup yıkılınca, Gözün göğe dikilince, Ecel şerbet içilince, Canın vermek ne müşküldür...   Teneşire korlar seni, İncitmeden yurlar seni, Kabre koyunca da seni, Cevap vermek ne müşküldür...   Kurulur mizan terazi, Hüda olur kendi kadı, Mahşere sürerler bizi, Rüsva olmak ne müşküldür...   Huriler cennet içinde Misk anber kokar saçında, Mahşer halkının içinde Rüsvay olmak ne müşküldür...   Gel ey yunus eyle zikir Ne haldesin eyle fikir, Kabr içinde Münker-Nekir Sual sormak ne müşküldür...   (Yunus Emre Kuddise Sirrûh)