Kayıtlar

Mehmet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hani Nerdeler?

Resim
  Hani Nerdeler?   Aklıma geldi de eski adamlar, Çekilip gittiler hani nerdeler? Evim barkım deyip ocak yakanlar, Söndürüp gittiler hani nerdeler?   Kış gecelerinde saya gezenler, Onlara yağ salça bulgur verenler, Kapının önünde oyun dökenler, Güldürüp gittiler hani nerdeler?   Örme çorap çarık saku giyenler, Kışı geçirip yaylaya göçenler, Peynirimiz yağlı olsun diyenler, Dürüm alıp gittiler hani nerdeler?   Her sabah tandırda ekmek edenler, İşli çöreğe sade yağ sürenler, Tandırda sobada, kömbe çekenler. Eşinip gittiler hani nerdeler?   Bahar gelince nevale dikenler, Su sulamak için kavga edenler, Gizlice Merro’ya cığara verenler, İçirip gittiler hani nerdeler?   Çıkınca biberi taze hıyarı, İşte o zaman gör bizim diyarı, Tongü’yü bağlayıp tırpana ayarı, Verip te gittiler hani nerdeler?   Günlerce sap çekip döven sürenler, Deneyi samanı yele verenler, Akşam yorgun argın eve gelenle...

Yeis

Yeis   Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak… Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.   Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:   Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’ Davransana… Eller de senin, baş da senindir!   His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.   Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?   Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? Esbâbı elinden atarak yeise yapıştın!   Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.   Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!   Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?   Yeis öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!   Azmiyle, ümi...

Ey Yolcu, Uyan!

Ey Yolcu, Uyan!   ‎ ''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan... Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!   Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?   Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid: Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.   Alemde ''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet'' Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?   Çoktan kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi; Kur'an duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.   ''Dünya koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın; Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!   Madem ki uyandın o medid uykulardan, Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.   Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.   Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da; Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.   Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu: Mazisi yı...

Uyan

Uyan   Baksana kim boynu bükük ağlayan. Hakk-ı hayâtın senin ey Müslüman, Kurtar o biçâreyi Allah için. Artık ölüm uykularından uyan.   Bunca zamandır uyudun, kanmadın; Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın. Çiğnediler yurdunu baştan başa. Sen yine bir kerre kımıldanmadın!   Ninni değil dinlediğin velvele, Kükreyerek akmada müstakbele. Bir ebedi sel ki zamandır adı, Haydi katıl sen de o coşkun sele.   Karşı durulmaz cereyan sine-çâk. Varsa duranlar olur elbet helâk. Dalgaların anlamadan seyrini, Göz göre girdâba nedir inhimâk?   Dehşet-i mâziyi getir yâdına; Kimse yetişmez yarın imdâdına. Merhametin yok diyelim nefsine; Merhamet etmez misin evlâdına?   "Ben onu dünyaya getirdim" diye Kalkışacaksın demek öldürmeye! Sevk ediyormuş meğer insanları, Hakk-ı übüvvet de bu câniliğe!   Doğru mudur ye's ile olmak tebah? Yok mu gelip gayrete bir intibah? Beklediğin subh-u kıyamet midir? Gün batı...

Tükürün!

  Tükürün!   Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:   Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim bilmem ki? Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!   Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?   Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu, Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!   Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!   Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!   Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!   «Medeniyet» denilen vahşete lânet eder, Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!   Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!   Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât; Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat! ...