Kayıtlar

ayak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Müslüman Ayağa Kalkarsa...

Resim
Müslüman Ayağa Kalkarsa... İspanya'nın başkenti Madrid'deki ARCO Çağdaş Sanat Fuarında yer alan İspanyol sanatçı Eugenio Merino'nun heykeli geçtiğimiz yıllarda oldukça tartışılmıştı... “Sanatçı Merino'nun  'Cennete giden merdiven'  adını verdiği heykel, üst üste ibadet eden Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi'den oluşuyor. Heykelde dikkat çeken bir başka özellik ise papazın elinde Tevrat, hahamın elinde Kur'an-ı Kerim olması ve secde eden Müslüman'ın alnını koyduğu yerin yanında da İncil'in bulunması. Heykelin yanında ise makineli bir silahın namlusunun ucuna geçirilmiş Museviliğin sembollerinden olan yedi kollu şamdan bulunuyor. Müslüman ayağa kalkarsa... Bu heykel İspanya'da bir müzede sergileniyordu. Ziyaret eden bir Yahudi, heykelden rahatsız olmuş ve organizatörlere tepki göstermiş. "Siz en üsttesiniz, neden rahatsız oldunuz?"  demişler. Cevap oldukça isabetli... "Müslüman ayağa kalkarsa hepimiz yıkılırız"  de

Yolu Görmeden Yola Ayak Basılmaz

Yolu Görmeden Yola Ayak Basılmaz Eğer tam bir cehaletler yolculuk edersen, padişah bile olsan yoksul sayılırsın. Önce Hak yolunda istikametlenmek, sonra da mesafe almak gerek. Çünkü yolu görmeden yolculuk olmaz. Yolu görmeden yola ayak basarsan, sonunda baş aşağı olursun. Yolda körü körüne gidersen, diğer mahlûkattan akıl bakımından ne farkın olur. Yol eri isen, ayağını hesaplıca bas! Çünkü bu âlemde gökteki aydan, deryadaki balığa kadar her şey hesaplanmıştır. Eğer fermansız adım atarsan, dermansız dertlere uğrarsın. Burada bir adımlık yol yürürsen, mezarda koca bir âlemi yürümene lüzum kalmaz. Burada bir adımlık yol yürüyeni öbür âlemde yüzlerce cihan mesafe kat etmiş gibi görmek gerek. Buradaki şaşkınlık bir anlıktır ama orada yüzlerce âleme bedeldir. Burada masumane bir adım atarsan toprak içinde yüz fersah yol alman gerekmez. Mademki her an böyle bir kâr elde etmen mümkün, öyleyse niçin vaktini tembellikle ziyan ediyorsun? (Ferîdüddîn Attâr, İlâhînâme, s. 74-76)

Otobüste Ayak Üstü Çay Simit Keyfi Yapan

Otobüste Ayak Üstü Çay Simit Keyfi Yapan Bu ADAM; Amerika'nın imajını ve gücünü yerle bir etti! Bu ADAM; Amerika'nın 'operasyon yapmayın. Yoksa Ekonominizi yıkarız' mektubunu çöpe atıp aynı gün Harekât emri verdi! Bu ADAM; 'Operasyon yapmayın. Aksi halde müzakereleri durdurur silah satışlarını askıya alırız' diyen Avrupa Birliğine rest çekti Harekât emri verdi. 'Ayağınızı denk alın, Mültecilere kapıları açarım' dedi! Bu ADAM; İran'ın 'Operasyon yapmayın. Zira Suriye krizi çıkmaza girer ve ilişkilerimiz zarar görür' uyarısını reddetti ve dediğini yaptı. Bu ADAM; Harekâtı bozma girişimi için Münbiç'e girmeye çalışan Esed militanlarını Rusya'ya rağmen bombalattı ve Esed'e geri adım attırdı! Bu ADAM gibi adam içerde, dışarda her türlü saldırı ve ihanete karşı göğüs geriyor. Davası ve vatanı için mücadele ediyor. Yıkılmadan, yorulmadan, usanmadan ve tehditlere aldırmadan dünyaya meydan okuyor! 'Azdan

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 1

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 1 ·      Uyku kalitenizi arttırır. ·      Eğer sizde kronik olarak uyku problemleri çeken, ya da daha kötüsü “insomnia” yaşayan şanssız azınlıktansanız çıplak ayakla toprak üstünde yürümek vücuttaki kortizol seviyesini düşürdüğünden dolayı size yardımcı olabilir. ·      The Journal Of Alternative and Complementary Medicine ‘de yayınlanan bir çalışmaya göre uyurken çıplak ayakları özel olarak hazırlanmış yatak içi düzenek sayesinde toprağa değdirilen deneklerin gece salgıladıkları kortizol oranı kayda değer biçimde düşmüş ve gün içerisindeki kortisol oranlarıda yine önceki kayıtlara oranla daha düşük seyretmiş. Kortisol ‘un amiyane tabirle diğer adının “stres hormomu” olduğunu düşünürsek, düşük kortizol seviyesinin iyi bir uyku için neden çok önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. ·      Kanserden romatizmaya kadar her türlü hastalığı engelliyor. ·      Kanserden damar sertliğine, romatizmadan astıma kadar pek çok hastalığın sebebi &

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 2

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 2 İstanbul’da Doğal Yaşam Mümkün mü? İstanbul ve stressiz yaşam kelimelerini yan yana görünce hemen irkilmeyin. Tahminen bu soruya şehirde yaşayan çoğunluğun cevabı ‘’Hayır’’ olur. Ama gene de bunu hayal etmekten kendimizi hiçbir zaman alıkoyamayız. Belki bir gün olur diyelim ve nasıl stresten uzak bir hayatınız olabilir hayal edelim. Araştırmalar bahçede yaşa diyor! Bilim insanları yaptıkları araştırmada, haftada en az 3 gün, 20 dakika doğada zaman geçirmenin kortizol stres hormonu seviyesini düşürdüğünü tespit etti. Tüm hastalıkların temelini oluşturan stresten kurtulmanın, daha uzun bir ömür olduğunu hepimiz biliyoruz. Özetle araştırmalara göre, Beykoz’un Riva bölgesinde konumlanan Düşler Vadisi’nde yaşamak ve bahçede zaman geçirmek bilimsel olarak daha uzun ve daha sağlıklı bir ömür demek! Düşleriniz dışında hiçbir şey yok! Bir grup yetişkinle gerçekleştirilen deneyde, katılımcılar 8 hafta boyunca, haftada en az 3 gün

Dimdik Ayakta Putlar

Dimdik Ayakta Putlar Ey Yüce Peygamberim! Ey Canların Cânânı; Terketti akl-ı selîm, dünya denen virânı. Gör ki; devr-i cehâlet, yine sardı cihânı; Ne Lût kavmi yok oldu, ne Medyen, ne Semûd'lar Sanki hepsi yaşıyor, dimdik ayakta putlar. Nice âlim türedi; küfürle şirk arası; Bin parçaya böldüler, bıraktığın mirası. Dillerinde.. İslam'a, "çağdışı" iftirası; Kur'an'a kin kusuyor, hak maskeli haydutlar, Duruyorlar Yâ Nebi, dimdik ayakta putlar. Kalmadı merhameti, kardeşin kardeşine, Hak, adâlet gelmiyor, zorbaların işine, Gör ki; düştü ümmetin, yine bâtıl peşine; Türbelerde adaklar, paçavralar çaputlar; Dalâlet kol geziyor, dimdik ayakta putlar. Ekranları doldurdu; kan, kin, nefret, cinsiyet; Çağdaşlıkla şart oldu, sapıklarla ünsiyet. Artık ayıplanıyor... Edep, hayâ, haysiyet; Her kalıba giriyor, sahnelerde Tâğut'lar; Görüyorsun, Yâ Resûl! Dimdik ayakta putlar. Bir yanda zalimlere, kul olmuş münâfıklar; B

Elden Ayaktan Düşmeden

Elden Ayaktan Düşmeden Hiç kimse hali hazırdaki sağlıklı durumuna aldanmamalıdır. İnsanın ne zaman elden ayaktan düşeceği belli olmaz. Öyleyse sıhhat yerindeyken ibadet ve taate önem vermek, buna imkân ve fırsat bulamayacağını düşünerek salih amellere yönelmek gerekir. Ecelin de ne zaman kapıyı çalacağı belli değildir. O halde ahiret yurdu için faydası olacak işlere önem vermek gerekir. Bu şuuru sahabi hassasiyetiyle özümseyen İbn Ömer Radiyallahü Anh şöyle derdi: “Akşama ulaştığın zaman sabahı bekleme, sabaha ulaştığın zaman da akşamı bekleme. Sağlıklıyken hastalığın için, sağken ölümün için hazırlık yap.” (Buharî; Tirmizî) Bir de, sağlıklıyken sürekli yaptığı güzel amelleri hastalıktan dolayı terk etmek zorunda kalan bir kimsenin, bunları sanki hiç terk etmemiş gibi ecir kazanmaya devam edeceği müjdesi var. Nitekim hadis-i şerifte buyurulur ki: “Kul hastalanır veya yolculuğa çıkarsa sıhhatli ve mukim (yolcu değil) iken yaptığı ibadeti Cenab-ı Hak aynen kendisi için yaza

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?        Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam: - Acaba bu tilki ne yer, ne içer? Diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğin görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır. Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince, kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da, aslanın artıkları ile karnını doyurur. Ağaçtaki adam başlar düşünmeye: "Yaaa... Der. Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp yoruluyorum? Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim... Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler

Gençliği Nasıl Kaybettik?

Gençliği Nasıl Kaybettik?           Otobüs tıklım tıklım doluydu. Koltukta zor oturuyordum. Önümde dikilen başörtülü şişman hanım ayakta duramıyordu. Otobüsün en ufak yalpalamasında sağa sola savruluyordu… Hanımefendiye çok acımıştım. Yakınında oturan gençlere baktım.           Tuhaf giysili bir kız kulağında telefonla müzik dinliyor; yanındaki ise tuhaf giysili genç erkek; spor gazetesi okuyordu… İkisi de ayaktaki yaşlılara yer vermiyor, hiçbir şeye aldırış etmiyorlardı.           Canım sıkılmıştı. Duyacaklarını bile bile söylendim.           -Şu müzik dinleyen kız da yanındaki gazete okuyan delikanlı da saygısızlar… Yaşlı hanımlara, yaşlı amcalara yer vermiyorlar!           İkisi de söylediklerimi duymazdan geldiler…           Yaşlı hanım da söylendi.           -O kız değil, oğlan beyefendi! Yanındaki de oğlan değil kız…           -Şaşkınlıkla nereden biliyorsunuz? Dedim.           -Çünkü kız dediğiniz; kulağı küpeli, uzun saçlısı oğlum! Amerikan traşlı kısa saçl