Kayıtlar

Ağustos 8, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Suçlama Değil Sonuç Önemli

Suçlama Değil Sonuç Önemli Selmân-ı Fârisî Radiyallahü Anh kendisine hakaret edip kötü sözler söyleyen birine şöyle demiştir: "Eğer âhirette günahlarım ağır, sevaplarım hafif gelirse, senin söylediğinden çok daha kötüyüm. Yok, günahlarım hafif, sevaplarım ağır gelirse, senin sözlerinin bana bir zararı olmaz." Bir seferinde İmam Şafiî (rah) 2000-3000 kişilik muazzam bir cemaate vaaz ve nasihat ederken içeriye bir kâfir girdi. Eliyle İmam Şafiî'nin sakalına işaret ederek, "Senin sakalın benim köpeğimin kuyruğuna benziyor" diye hakarette bulundu. Cemaat hemen harekete geçip kâfirin haddini bildirmek istediler, hazret derhal buna mani olarak, "Ona müdahale etmeyin" dedi ve yüzünü kâfire çevirerek kemali sükûnetle ona şunları söyledi: "Eğer bu sakalım yarın âhirette cennet hurilerinin eline geçecekse senin köpeğinin kuyruğundan çok daha kıymetlidir. Yok, eğer cehennem zebanilerinin eline geçecekse o zaman senin köpeğinin kuyruğu sakalımdan

Dervişin Sabrı

Dervişin Sabrı Bir gün Hz. Cebrail (a.s) Rabbü'l-âlemin'den soruyor: "Ey Rabbimiz, şu anda senin yanında yeryüzündeki en mükemmel kulun kimdir? Onu görüp tanımak istiyorum." Allah Teâlâ da Cebrail'e, "Falan şehre git, filan yerde bir köprü vardır, şafaktan evvelki bir saatte orada bulun. O köprüden ilk geçen kimse, bu zamandaki en makbul kulumdur." Cebrail (a.s) emredilen memlekete gidip şafaktan önce köprünün başında bekler. Bakar ki fakir, kendi halinde bir adam, omuzunda bir ip olduğu halde çıkıp gelir. Doğruca köprüden geçip su başına giderek abdest alır. Seccadesini yayıp teheccüd namazını kılar. Şafak atınca da sabah namazını kılar. Sonra da oturup güneş doğuncaya kadar virdini (zikrini) çeker. Güneş doğunca kalkıp odun toplar. Topladığı odunları sırtlayıp şehre doğru gitmeye başlar. Tam köprünün üstüne gelince karşıdan bir atlı belirir. Ayağında çizme, elinde kamçısı olduğu halde o da köprüye gelir. O sırada atı birden ürkerek üzerindek

İhlasın Böylesi

İhlasın Böylesi İhlâs nasıl olurmuş, müminlerin emiri Hz. Ali'den öğrenelim. O, savaşta bir yiğidi alt etti, hemen kılıcını çekip üstüne saldırdı. O müşrik de onun mübarek yüzüne tükürdü. Hz. Ali Radiyallahü Anh derhal kılıcı elinden attı, onunla savaşmaktan vazgeçti. Savaşçı er ise bu yersiz af ve merhamete şaşıp kaldı. Dedi ki: "Bana kılıcını kaldırmıştın, neden indirdin ve beni bıraktın? Benimle savaşmaktan daha önemli ne gördün de, beni öldürmekten vazgeçtin? Ne gördün ki bu derece kızgınken yatıştın; böyle bir şimşek çaktı, sonra sönüverdi? Ne gördün? O gördüğün şeyin yansıması bana da vurdu; gönlümde, canımda bir ışık huzmesi parladı. Yiğitlikte Allah aslanısın; iyilikte kimsin, bunu kim bilir? Ey Ali! Gördüğünden bir parçacık söyle. Yumuşaklık kılıcın canımızı parça parça etti; ilim suyun toprağımızı arıttı. Açıver; biliyorum bu Allah sırlarındandır. Çünkü kılıçsız adam öldürmek ancak onun işidir..." Müminlerin emiri o gence dedi ki: "Ey yiğit! Savaşırken

İşte güzel ahlâkın kerameti

İşte güzel ahlâkın kerameti Hz. Ömer Radiyallahü Anh, halkın içinde uygunsuz davranan bir adamın karnına kamçısı ile dürttü. Adam Hz. Ömer'e kötü sözler söyledi. O da bir daha vurmadı. Niçin vurmadın dediklerinde; "Bu zamana kadar ona, terbiye niyetiyle Allah için vurdum, şimdi bana sövünce kendisine vurursam, nefsim için kızıp vurmuş olmaktan korkarım" dedi.

Benim İçin Bir Servetti

Benim İçin Bir Servetti Bir Hak dostunun hanımı oldukça sert, geçimsiz ve sevimsizdi. Kocasına her gün dili ve haliyle sanki cehennem azabı çektiriyordu. Bu zat ise onun her haline sabrediyor, nefsini sabra alıştırıyor, bu ateşin içinde her gün pişiyordu. Güzel ahlâkı elde etmek için bunu bir fırsat görüyordu. Bunun için onu boşamayı hiç düşünmüyordu. Bu zatı tanıyan dostları onun durumuna çok üzülüyordu. Kadına hiçbir nasihat fayda vermiyordu. Öyle oldu ki bu zata acıyan bazıları kadının ölümü için dua etmeye başladılar. Bir gün kadının eceli geldi, öldü. Kocasının dostları o günü bayram ilân ettiler. Kadını bir an evvel toprağa verdikten sonra sevinerek kocasının yanına geldiler, ona, "Efendim, biz size taziyeye değil, tebrik etmeye geldik; gözünüz aydın olsun, kurtuldunuz!" dediler. Allah dostu sakin ve düşünceliydi. Yüzünde bir sevinç izi yoktu. Aksine değerli bir şeyini kaybetmiş gibi üzüntülüydü. Bunun sebebini şöyle açıkladı: "Bugün gerçekten çok üzgünüm. B

Maksat, Çirkin, Huylularla, İyi, Geçinmek,

Maksat Çirkin Huylularla İyi Geçinmek Rivayete göre Ahmed Sarban hazretlerinin çok huysuz ve geçimsiz bir hanımı vardı. Kocasını görmeye gelenlere içeriden, "Siz bu heriften ne medet umuyor ve ne hayır bekliyorsunuz. Sizin işiniz yok mu?" diyerek bağırırdı. Bir gün şeyhin talebeleri hem bu durumu düşünüyor hem de birbirleriyle şöyle konuşuyorlardı: "Acaba nasıl oluyor da şeyhimiz böyle bir hanımla yaşayabiliyor?" Onların bu düşüncelerini anlayan şeyh, onları şöyle uyardı: "Dostlarım! Mesele sizin zannettiğiniz gibi değildir. Benim böyle bir kadına tahammül etmem, nefsanî bir hevesten değildir. Bu bizim talebelerimize verdiğimiz bir derstir. Maksat, çirkin huylu insanlarla da iyi geçinmektir. Sizin elinizdeyse nefsinizi içinizden atın, bana öyle gelin, işte bu kadar."