Kayıtlar

eski etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Daha Önce Nasıl Yaşadınız?

  Daha Önce Nasıl Yaşadınız?   Bir genç dedesine sordu: “- Siz daha önce nasıl yaşadınız?” “- Teknolojiye erişim yok!” “- Uçak yok!” “- İnternet yok!” “- Bilgisayar yok!” “- Gösteri yok!” “- TV yok!” “- Klima yok!” “- Araba yok!” “- Cep telefonu yok... ” Dede cevap verdi: “- Aynen sizin neslin bugün nasıl yaşadığı gibi yaşıyorduk…" “- Dua yok!” “- Şefkat yok!” “- Onur yok!” “- Saygı yok!” “- Karakter yok!” “- Utanç yok!” “- Alçak gönüllülük yok!” “- Zaman planlaması yok!” “- Spor yok!” “- Okuma yok…” “- Biz, 1940-1980 arasında doğan insanlar Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarıyız; hayatımız bunun gerçek bir kanıtıdır…” “- Oynarken ve bisiklete binerken, asla kask takmadık.” “- Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Hiç televizyon izlemezdik.” “- İnternet arkadaşlarıyla değil gerçek arkadaşlarla oynardık.” “- Susadığımız zaman, şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik.” “- Aynı bardağı dört arkadaşla paylaştığımız hald

Eski Saatin Hikmeti

Eski Saatin Hikmeti   Ölmeden önce bir baba, oğluna saati göstererek şöyle der: “- Bu saati bana büyükbaban verdi. 200 yıldan eski bir saat. Bunu sana vermeden önce bir iki şey yapmanı istiyorum. Şimdi git köşedeki kafeye sor bakalım! Kaç lira veriyorlar?” Oğlu gider ve dönünce babasına der ki: “- 50 lira veriyorlar. Çünkü eski bir saat!” dedi. “- Şimdi de arka sokaktaki saatçiye sor!” Oğlu denileni yapar ve babasına der ki: “- Saatçi de 100 lira veriyor.” “- Bu sefer de yakındaki müzeye git ve sor!” Oğlu sevinçle eve döner ve babasına anlatır: “- Baba, baba! Onlar bu saat için tam 10 bin lira verecekler.” Ve baba oğluna son öğüdünü verir: “- Doğru yer senin değerini belirler. Senin değerini kim biliyor, seni kim takdir ediyorsa orası senin için doğru yerdir...”

Gerçek Şampiyon!

Resim
"Bu hayat sanaldır. Dünyayı dize getirdim bana huzur vermedi. Allah Celle Celâlüh bana bir hastalık vererek; ‘Şampiyon'un kim olduğunu hatırlattı." (This life is not real. I conquered the world and it did not bring me satisfaction. God gave me this illness to remind me that I'm not number one, he is.) Muhammed Ali Rahmetullahi Aleyh (Eski Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu)

ABD Eski Başkanı Nixon’un Danışmanı Robert Dickson Crane’ın İslâm’ı Seçti

Resim
  ABD Eski Başkanı Nixon’un Danışmanı Robert Dickson Crane’ın İslâm’ı Seçti ABD eski başkanlarından Nixon’un danışmanı Robert Dickson Crane’ın İslâmı seçmesinin dikkat çekici bir hikâyesi var. “Bu dinden midem bulanıyordu ve hiçbir zaman bu dini öğrenmeyi aklımdan dahi geçirmedim” diyen ABD Başkanı Nixon’un Danışmanı akademisyen ve yazar Robert Dickson Crane; tanıştığı bir Müslüman aracılığıyla çıktığı ihtida yolculuğunda yaşadıklarını anlattı. Oldukça ilgi çekici bir ihtida hikayesine sahip olan 1929 doğumlu olan Robert Dickson Crane’in sahip olduğu en önemli titr, ABD eski başkanlarından Nixon’un (ABD siyasetinin en netameli dönemlerinden birinde) danışmanı olması. Aslında en önemli iki titrden biri diyelim, çünkü orijinal ismi ‘Deputy Director of US Security Council’ olan Birleşik Devletler Güvenlik Konseyi Başkan Vekilliği görevini de Nixon’ın başkan seçilmesinden sonra yürütüp, en az danışmanlık kadar etkili bir başka konumda da bulunmuş. Bunlara eklenebilecek daha birçok

Bana Bir Kurtuluş Yolu Göster

Bana Bir Kurtuluş Yolu Göster Bir gün eski Belh Sultanı İbrahim bin Edhem Kuddise Sirrûh Hazretlerine bir adam geldi: “- Ey doğruluk ırmağı, dedi, ben günah işleyip duruyorum. Bana bir kurtuluş yolu göster ki, o belâdan kurtulayım.” Velîler velisi tatlı bir tebessümle dedi ki: “- Madem günah işliyor, Rabbine isyan ediyorsun.” O halde Allah’u Teâlâ'nın senin için vermiş olduğu rızıklardan yeme.” Adam birden titredi: “- İyi ama dedi, Allah'ın bana verdiği rızıklardan yemezsem, nasıl yaşarım?” “- Madem öyle! Allah'ın senin için takdir ettiği sudan içme.” “- Bu hiç mümkün değil! Su içmeden yaşanır mı?” “- O halde, Allah'ın yarattığı havayı teneffüs etme.” “- Hayır, hayır! Buna da imkân yok!” “- Sana daha ne diyeyim? Madem Öyle! Allah'ın mülkünden çık git. Kendine bir başka mülk edin!” Günahkâr adamın aklı uçacak gibi oldu ve dedi: “- Neler diyorsun ey Pir? Allah'ın mülkünden başka mülk var mı ki, gidip oraya sığınayım?” Büyük velini

Eski Yugoslavya diktatörü Tito Ölmeye Yakın Söyledi

Eski Yugoslavya diktatörü Tito Ölmeye Yakın Söyledi Eski Yugoslavya diktatörü Tito'nun son günlerinde söylediği bazı sözler bu açıdan oldukça manidardır. Tito öleceğini anladığı günlerde şu sözleri sarf ediyor: "Yoldaş! Ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç bir şey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhhatli ve genç olan sizler bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün, ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızdan, sevdiklerimizden, unvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek... Ne korkunç bir şey anlıyor musunuz? Yoldaşlarım! Sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum. Ben öldükten sonra toprak olacaksam, diriliş, ceza ve mükâfat yoksa benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? Söyleyin bana! Yoldaşlarımın kalplerine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım yahut alkışlanacakmışım, neye yarar? Ben mahvolduktan sonra beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde

Eski Bir Çorabı Çok Görüyorlar

Eski Bir Çorabı Çok Görüyorlar Arif-i-billah bir zengin kimse, ölümünün yaklaştığını hissederek oğlunu yanına çağırmış ve şöylece vasiyet etmiş: - Oğlum... Ben yakında aranızdan ayrılacağım... Bunca yıldır taşıdığını emaneti sahibine teslim ettiğim gün, beni yıkadıktan sonra kefenleyecekleri sırada; eski çoraplarımdan birisini ayağıma giydir... Sana vasiyetim budur, demiş... Adamcağız, bir zaman sonra gerçekten şarab-ı-mevti içerek, mal ve mülkünden, evlat ve ayalinden ayrılmış... Hısım, akraba, eş, dost, konu komşu cenazeye hazır olmuşlar... Cenaze yıkanmış, tam kefene sarılacağı sırada, merhumun oğlu babasının vasiyetini hatırlamış ve bir eski çorabını bularak ayağına giydirmek üzere gassalin eline vermiş ve: - Babamın vasiyeti vardır, lütfen bu çorabı ayağına giydiriniz, demiş... Merhumu yıkayan zat: - Kat'iyyen olmaz, demiş... Böyle bir şey İslam’da asla caiz değildir. Şeri'atin cevaz vermediği bir şeyi yapamam... Bu haklı i tiraza rağmen oğlu ısrar etmiş:

Eski Bir Deve Yularının Hesabı

Eski Bir Deve Yularının Hesabı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın oğlu Abdullah Radiyallahü Anh babasını ölümünden tam bir sene sonra rüyasında benzi sararmış olarak görüp: - Babacığım senin benzin kırmızı idi. Ne oldu da bu kadar sarardın? Diye sordu. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: - Oğlum bir seneden beri Allah'a hesap veriyordum, daha yeni çıktım. Benzim ondan sararmıştır, Diye cevap verdi. Abdullah İbni Ömer Radiyallahü Anh tekrar sordu: - Babacığım hesap nasıl geçti? - Oğlum hesapların biri bitip biri başladı. Eğer kefenimin içine koydurduğum mektup yanımda olmasaydı, işim çok zor olacaktı. o mektubun bana çok faydası oldu. Hele sadaka develerden Şirinin yuları iyice eskimişti de birkaç yerinden bağladıktan sonra kullanılamaz olunca atmıştık. Onun hesabını verirken Hak Teâlâ: “O yuları atıp Müslümanların malını zayettin,” Diye azarlayınca cevap verecek bir şey bulamadım. Ancak işte o mektubun yüzü suyu hürmetine af olunarak kurtuldum, dedi. Hazreti Öm

Eski CIA Ajanından Korkunç İtiraflar

Eski CIA Ajanından Korkunç İtiraflar CIA'in eski yetklilerinden Michael Scheuer itiraf gibi açıklamalarda bulundu. Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu'daki stratejisini anlatan Scheuer, "en büyük amaç Şii-Sünni savaşını tetiklemek" dedi. Scheuer, Amerika'nın o bölgelerdeki hedefinin iç savaş olduğunu vurguladı. http://www.ahaber.com.tr/webtv/dunya/eski-cia-ajanindan-korkunc-itiraflar

Hâkim Böyle Olmalı

Hâkim Böyle Olmalı Eski zamanlarda, bir halife kıyafetlerini değiştirip sıradan bir yolcu kılığına girmiş ve halkının halini yakından görmek için atla yaptığı yolculuk sırasında; Barsa şehrine birkaç kilometre kala, yolun kenarında yaşlı bir adam gördü. Adam hem topal ve fakirdi, hem de dileniyordu “- Sadaka! Sadaka! Allah rızası için birkaç kuruş sadaka!” Halife adama biraz para verdi. Yola devam edecekti ki, aklına bir fikir geldi. “- İhtiyar, yolculuk nereye?” diye sordu. “- Basra’ya!” diye cevap verdi adam. Halife adamı oraya kadar götürmeyi kabul etti. Atından inip yaşlı adamın hayvanın arkasına oturmasına yardım etti, sonra da Basra’ya doğru yoluna devam etti. Şehre girip de yolculuk sona erdiğinde halife topal adama seslendi: “Attan inebilirsin. Seni burada bırakıyorum.” “Attan sen in!” diye karşılık verdi dilenci. “Bu at benim!” “Ne?” diye haykırdı yolcu kılığındaki halife.  “Sefil dilenci! Seni yol kenarından alıp atıma bindirmedim mi?” Karşısındaki