Eski Bir Çorabı Çok Görüyorlar
Eski Bir Çorabı Çok Görüyorlar
Arif-i-billah bir zengin kimse, ölümünün
yaklaştığını hissederek oğlunu yanına çağırmış ve şöylece vasiyet etmiş:
- Oğlum... Ben yakında aranızdan ayrılacağım... Bunca
yıldır taşıdığını emaneti sahibine teslim ettiğim gün, beni yıkadıktan sonra
kefenleyecekleri sırada; eski çoraplarımdan birisini ayağıma giydir... Sana
vasiyetim budur, demiş...
Adamcağız, bir zaman sonra gerçekten şarab-ı-mevti
içerek, mal ve mülkünden, evlat ve ayalinden ayrılmış... Hısım, akraba, eş,
dost, konu komşu cenazeye hazır olmuşlar... Cenaze yıkanmış, tam kefene
sarılacağı sırada, merhumun oğlu babasının vasiyetini hatırlamış ve bir eski
çorabını bularak ayağına giydirmek üzere gassalin eline vermiş ve:
- Babamın vasiyeti vardır, lütfen bu çorabı ayağına
giydiriniz, demiş...
Merhumu yıkayan zat:
- Kat'iyyen olmaz, demiş... Böyle bir şey İslam’da
asla caiz değildir. Şeri'atin cevaz vermediği bir şeyi yapamam...
Bu haklı i tiraza rağmen oğlu ısrar etmiş:
- Efendim, babamın vasiyeti budur, mutlaka yerine
getirilmesi lazımdır, diyerek direnmişse de gassal dinlememiş:
- Bana inanmıyorsanız, müftüye sorunuz... Göreceksiniz
ki, o dahi caiz olmadığını söyleyecektir, mukabelesinde bulunmuş... Cenazeyi
bekleterek müftüye, vaizlere ve ilim adamlarına sormuşlar, hepsi de bunun caiz
olmadığını. Böyle bir vasiyetin yerine getirilemeyeceğini, İslam’da böyle bir vasiyetin
yeri olmadığını bildirmişler. Tam bu esnada merhumun arkadaşlarından yaşlı bir
zat, cenaze evine gelmiş ve hoca efendilerle babasının vasiyetini yerine
getirmek hususunda münakaşa ve münazara eden oğluna hitaben:
- Evladım, rahmetli baban vefatından sonra sana
tevdi edilmek üzere bana bir mektup emanet etmişti. Buyur, bu mektup sana
aittir, diyerek bir zarf vermiş... Çocuk, hayretler içinde kalarak zarfı açmış
ve babasının mektubunu yüksek sesle okumuş:
Oğlum!
Sana, bu kadar mal ve mülk bıraktım. Görüyorsun ya;
giderayak, bana bir eski çorabı giydirmeye bile müsaade etmiyorlar.
Bir gün -Allah gecinden versin- sen de benim bu
halime geldiğinde, sana da kefenden başka bir şeye müsaade etmeyeceklerdir.
Bu fani dünyadan ahirete götürebileceğin, sekiz
arşın kefenden başka bir şey değildir. Ona göre aklını başına al, tedarikli,
bulun, sana bıraktığım malları heva ve hevesin uğrunda ve sefahat yolunda değil,
Allah rızasına uygun, saadet ve selamet yollarında harca ki, iki cihanda aziz
olasın…
Anlayana ne güzel bir va'zü irşad... Rahmetullahi
aleyh...
Yorumlar
Yorum Gönder