Kayıtlar

kendisi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İmam-ı Şafii’nin Kendisiyle İhtilafa Düşüp Öfkelenen Öğrencisine Nasihatleri

İmam-ı Şafii Rahmetullahi Aleyh’in Kendisiyle İhtilafa Düşüp Öfkelenen Öğrencisine Nasihatleri İmamı Şafii Rahmetullahi Aleyh’in talebelerinden biri olan Yunus ile müzakere yaptığı bir meselede ihtilafa düşer. Öyle ki, talebesi öfkesinden dolayı dersi terk eder ve evine gider. Akşam olunca, Yunus kapısının çalındığını fark eder. “- Kim o?” der. Kapıdaki kişi: “- İmamı Şafii!” der. Yunus, kapıyı açar ve İmam Şafii’nin kapıda beklemekte olduğunu görür. Hocasının ayağına kadar gelmesine şaşırır. İmam Şafii, kapıyı açan talebesi Yunus’a, ders niteliğinde şunları söyler: 1- “- Ey Yunus, bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak? 2- “- Ey Yunus, yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma! Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir! 3- “- Ey Yunus, hatadan nefret et, ama hataya düşenden nefret etme! 4- “- Bütün kalbinle günaha öfkelen, ama günahkâra acı, ona merhamet göster! 5- “- Ey Yunus, sözü eleştir, ama sözü söyleyene saygı göster!

Kişi, Kendisi Nasılsa Karşısındaki İnsanı da Öyle Görür!

Kişi, Kendisi Nasılsa Karşısındaki İnsanı da Öyle Görür! Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem arkadaşlarıyla otururken Ebu Leheb meclise giriyor ve Efendimize: - Ya Muhammed, birçok yerleri gezdim, senden daha çirkinine rastlamadım. - Doğru söylüyorsun! Ebu Leheb. - Herhalde dünyanın en çirkini sensin! - Haklısın Ebu Leheb! Biraz sonra Hz. Ali Radiyallahü Anh içeri giriyor ve tevafuk bu ya, o da: - Ya Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem dünyada senden güzelini görmedim. - Doğrusun, ya Ali. - Sana baktıkça içime huzur doluyor. - Doğrusun ya Ali. Karşılığını verince konuşmalara şahit olan bir sahabe: - Ya Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, biraz önce Ebu Leheb geldi, “Ne kadar çirkinsin” dedi. “Doğru söylüyorsun” dediniz. Şimdi Ali Radiyallahü Anh geldi; “Ne kadar güzelsiniz” dedi. Ona da “Doğrusun” dediniz. Hikmeti nedir? Diye sorunca, Efendimiz Aleyhisselam: - “İnsan insanın aynasıdır. Kişi, kendisi nasılsa karşısındaki

Kendi Kazdığı Kuyuya Kendisi Düştü

Kendi Kazdığı Kuyuya Kendisi Düştü Evi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebî, bizzat gözleriyle gördüğü şu kerâmeti anlattı: "Bir gece yatsı namazından sonraydı. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini kötüleyenlerden biri, elinde bir ateşle türbeye doğru yaklaştı. Maksadı sandukasını yakmaktı. Hemen ateşi atacağı zaman, ateş söndü ve kabr-i şerîfinin yanıbaşında, ayaklarının altında bir çukur açıldı ve adam âniden çukurun içinde kayboldu. ..." Yapmak istediği kötülüğün cezasını feci bir şekilde hayatını kaybederek ödedi. Tabi ki bu dünyadaki cezası. Ahiretteki cezasını Allah’ü Teâlâ bilir.

Kendisini Yaralayana Süt Gönderdi

Kendisini Yaralayana Süt Gönderdi Dört halifenin (Radiyallahü Anhüm) dördüncüsü Hazreti Ali Radiyallahü Anh, sabah namazını kılıyordu. Hiç beklenmedik bir anda, İbn Mülcem isminde bir namerd tarafından, sırtından zehirli hançerle vurularak yaralandı. Hazreti Ali Radiyallahü Anh'i sırtından hançerleyen İbni Mülcem, o anda kaçmayı başardı. Kanlar içinde yere serilen Allah'ın arslanı Hazreti Ali Radiyallahü Anh’ı oğlu İmam-ı Hasan Hazretlerinin yüzüne şefkatle bakarak: — Beni kim vurdu? Diye sordu. Hemen, Hazreti Ali Radiyallahü Anh 'yi yaralayan hain İbni Mülcem'i, Halife'nin huzuruna getirdiler. Hazreti imam, kendisini vuranı tanıyordu. Çünkü daha evvel îbni Mülcem denen hain, kendisine hizmet etmiş, ekmeğini yemiş ve Hazreti Ali Radiyallahü Anh 'den birçok yardım görmüştü. Daha o zamanlar Hazreti Ali Radiyallahü Anh Kerremallahü Veche: — Ya İbni Mülcem! Benim ecelim senin elinden olacak, buyurarak, büyük bir keramet izhar etmişti. O zaman,

Peygamberimize Bakan Kendisini Görür

Peygamberimize Bakan Kendisini Görür Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir mecliste otururlarken, oraya îslâmiyetin baş düşmanlarından Ebu Cehil geldi. Hiçbir şey konuşmadan Peygamberimizin yüzüne epeyce dikkatlice baktıktan sonra: — Ya Muhammed!, Sen ne kadar çirkin suratlı, acayip görünüşlü bir insansın, dedi. Peygamberimiz hiç kızmadı, hiddetlenmedi. Ona: — Doğru söylüyorsun ya Eba Cehil, buyurdular. Orada bulunanlar, bundan pek bir şey anlamamışlardı. Biraz sonra, aynı yere Hazreti Ebu Bekir (Radıyallahu Anh) geldiler. Oda bir müddet Sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin mübarek veçhi şerifine baktıktan sonra: — Ya Resulallah! Anam, babam, nefsim ve bütün varlığım sana feda olsun. Sen ne kadar güzel yüzlü, güzel görünüşlü, tatlı sözlüsün. Ben, senden daha güzel bir insan görmedim, dedi. Hazreti Peygamber Efendimiz ona da: — Doğru söyledin Ya Ebu Bekir!, buyurdular. Her iki zıd söze de, aynı şekilde mukabele ederek tasdik eden Peygamber

Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât

Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât Üzeyir aleyhisselâm, bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçen 28 peygamberden, velî mi nebî mi olduklarında ihtilaf olunan üç zâttan biridir. Diğer ikisi de, Lokman ve Zülkarneyn aleyhimesselâm’dır. Kur’an-ı Kerim’de Üzeyir aleyhisselâmın isminin geçtiği ayet şöyledir: “Yahudiler, ‘Uzeyir Allah'ın oğlu’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah'ın oğlu’ dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, (Hak’tan bâtıla) nasıl da döndürülüyorlar!” [Tevbe suresi, 30] Yine Bakara suresi 259’uncu ayette Üzeyr aleyhisselâmın haline işaret buyrulan şu beyanları görmekteyiz: “Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. ‘Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?’ dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, ‘Ne kadar kaldın?’ diye sordu. O da: ‘Bir gün yah

Eskiden!!!...

Eskiden!!!... – Eskiden Bayanlar yediden yetmişe hayâ timsali olarak yetişirdi; usta çırak misali, nine anneye, anne de kızına lisanı haliyle hayânın tüm inceliklerini öğretirdi. Edebiyat yapmasını bilmezdi belki ama! Davranışları, gerekeni çok güzel anlatırdı. Büyük küçüğün örneği, küçükte büyüğün aynasıydı. Büyük küçükte bir kusur görse önce kendi nefsini sorgulardı, acaba nerede yanlış yaptım diye. Küçük büyüğüne bakar onun oturup kalması, yeme içmesi, saygı sevgisinden gereken dersleri alırdı. Kendi hayatına ona göre çeki düzen verirdi. Örnekleri TV, internet, magazin, paparazzi değildi. Üç kuşak beraber sokağa çıktıklarında birbirlerinin parçaları oldukları hemen anlaşılırdı. Nine çarşaflı, anne yarı açık, kız çıplak değildi. Zira terbiyelerini direk Kur’an ve sünnet ten veya Kur’an ve sünnet ten almış atalarından almışlardı. – Eskiden Tesettür gerçekten tesettür, tesettürlü de tesettürlüydü. Tesettür bayanın cazibesini örtmek ve onu nâmahrem nazarlardan korumak içindi. B

İmam-ı Âzam (Rahimehullah)’tan Hikmetli Sözler

İmam-ı Âzam (Rahimehullah)’tan Hikmetli Sözler ·         Ancak ilmi bir ihtiyaçtan dolayı devlet başkanı ile yakın ilişki içinde ol! Onun yanında ateş içerisindeymiş gibi ol! Çünkü sultan kendisi için istediğini başka hiç kimse için istemez. ·         Devlet başkanı sana bir mesele arz ettiğinde, söylediklerini kabul edeceğine kani olmadıkça o meseleyi çözmeyi kabul etme! ·         Avamın (sıradan seviyesiz ve bilgisiz insanların) arasında, sorulmadan rastgele konuşma! ·         Avamın ve tacirlerin yanında ilme ve dine ait olmayan sözlerden kaçın ki mala rağbet ve sevgin üzerinde durulmasın. ·         Avam arasında ne gül ne de tebessüm et, yılışık olma! ·         Gereksiz yere çarsıya – pazara sıkça çıkma! ·         Olgunluğa erişmemiş yeni yetişmelerle çok konuşma, senli benli olma! ·         Sokaklarda, mescitlerde yiyip içme! Yol kenarlarındaki çeşme ve sulardan su içme! ·         Yol ortasında oturma. Yok, illa da oturacaksan hiç olmazsa mescitlerde otur! ·