Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât

Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât

Üzeyir aleyhisselâm, bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçen 28 peygamberden, velî mi nebî mi olduklarında ihtilaf olunan üç zâttan biridir. Diğer ikisi de, Lokman ve Zülkarneyn aleyhimesselâm’dır.
Kur’an-ı Kerim’de Üzeyir aleyhisselâmın isminin geçtiği ayet şöyledir:
“Yahudiler, ‘Uzeyir Allah'ın oğlu’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah'ın oğlu’ dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, (Hak’tan bâtıla) nasıl da döndürülüyorlar!” [Tevbe suresi, 30]
Yine Bakara suresi 259’uncu ayette Üzeyr aleyhisselâmın haline işaret buyrulan şu beyanları görmekteyiz:
“Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. ‘Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?’ dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, ‘Ne kadar kaldın?’ diye sordu. O da: ‘Bir gün yahut bir günden eksik kaldım.” dedi. Allah buyurdu ki: ‘Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?’ Böylece hak (hakikat / gerçek) ona açıkça belli olunca, ‘Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir. ’ dedi.”
Bu ve benzeri ayetleri şiirinde dile getiren bir şairimiz diyor ki:

Üzeyr yüz sene yattı da kalktı,
Emrettin balığa Yûnus’u yuttu,
Ashâb-ı Kehf üç yüz dokuz yıl yattı,
Perilerin tebdilini şaşırttın.

Evliyalar ayık olmaz mihnetten,
Gafil olmaz hiç farz ile sünnetten,
Emrettin, Adem’i attın Cennet’ten,
Gece vakti Serendib’e düşürttün.
***
Şimdi yukarda meallerini naklettiğimiz bu ayetlerin tefsir ve tavzihi ışığında sorduğunuz hususu değerlendirmeye / meseleye ışık tutmaya çalışalım.
Üzeyr aleyhisselâm bir gün yolda giderken; harap olmuş, yıkılmış virane bir şehirle karşılaştı:
“Ya Rabbi! Bu şehrin imar olduğunu, yapıldığını bir görseydim” dedi. Sonra da gitti, bir incir (yemiş) ağacının dibine yattı. Allah Teâlâ, duasını kabul etmişti. Yatmadan önce merkebini bir yere bağladı. Ağaçtan, yaş (taze) incir kopartıp mendiline koydu, bağladı. Başucuna koyarak uyudu. Yatış o yatış, yüz sene yattı.
Uykuya yattığında kırk yaşındaydı. Uyandı, merkep yok. Başucuna koyduğu mendilin içindeki incir (yemiş), henüz dalından kopartılmış gibi taptaze duruyordu. Merkebi çürümüş, ondan geriye pek az bir kemik kalmıştı.
Üzeyr aleyhisselâm kendisi aynı yattığı yaşta kalkmış, merkebin ve bütün herkesin başından da yüz sene geçmişti. Daha sonra merkep bir kere silkindi, can geldi. Hemen kalktı, anırmaya başladı. Sanki ölüp dirilen o merkep değildi. Üzeyr aleyhisselâm merkebine bindi. Evine gelirken o şehre uğradı. Şehrin tamamen imar olduğunu gördü ve sevindi, mes’ud oldu.
***
Tirmizî dışındaki Kütüb-i Sitte sahipleri, Ebu Hüreyre’den Radiyallahü Anh’den rivayet ederek Rasûlullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle buyurduğunu söylemişlerdir:
“Peygamberlerden bir peygamber bir ağacın altına oturdu. Onu bir karınca ısırdı. Karıncanın Öldürülerek yere gömülmesini emretti. Yerin altından tekrar çıkınca bu defa ateşle yakılmasını emretti. Bunun üze­rine Allah Teala ona şöyle vahyetti: ‘Bir karıncayı mı cezalandırıyorsun!”
Mücahid Radiyallahü Anh’den gelen bir rivayete göre bu peygamber, Üzeyir aleyhisselâmdır. İbn Abbas ile Hasan-ı Basrî’den Rahmetullahi Aleyh’ten gelen bir rivayete göre de bu peygamber Hz. Üzeyir’dir. Doğrusunu Allah bilir. [Buharî, Sahih, Bâbü’1-Halk, 16; Müslim, Sahih, Selâm, 149]
***
Evet, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Üzeyir aleyhisselâmın mendilindeki incirler, dalından koparılalı henüz bir kaç dakika geçmiş gibi taptaze duruyordu. Merkep ölmüş, kemikleri çürümüştü. Kendisi de yattığı günkü gibi genç ve dinç olarak kalkmıştı… Cenab-ı Hak böylece ona ve onun zımnında topyekün kullarına, her şeye kadir, mutlak güç ve kuvvet sahibi olduğunu; zamanı mekâna, mekânı zamana nasıl tebdil ettiğini; keza, nasıl zaman içinde zaman, hiç yoktan mekân yarattığını; harabeyi nasıl mâmur hale getirdiğini… Kısacası ölüden diri, diriden ölü çıkarttığını, toprağa ölümden sonra hayat verdiğini göstermiş ve biz kullarına, ‘sizler de işte böyle çıkarılacak / diriltileceksiniz’, mesajını vermişti... [Bkz. Rum suresi, 19
Velhâsıl; Üzeyr aleyhisselâm yemiş ağacının altına yattığı zaman oğlu yirmi, kendisi de kırk yaşlarındaydı. Yüz sene yatmış, oğlu yüz yirmi yaşına gelmişti. Kendisi ise yattığı zamandaki gibiydi, kırk yaşındaydı. Nitekim toplumumuzun belli bir ilim ve irfana sahip olduğu dönemlerde insanlar birbirlerine;
‘Kendisi kırk yaşında, oğlu yüz yirmi yaşında olan kimdir?” diye sorarlardı. Günümüzde ise artık bunları düşünmek bile hayâl oldu!
İşte bu sorudaki kastedilen o zât, Üzeyr aleyhisselâm’dır.
Kaynaklarda, gerek tefsir ve gerekse hadis şerhlerinde, siyer ve tarihlerde daha başka ve daha geniş açıklamalar da mevcuttur. (Alıntı: http://www.halisece.com)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis