Kayıtlar

Ocak 19, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hakiki Muhabbet Nedir?

Hakiki Muhabbet Nedir?   Biri birlerine kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar.   “– Kim o?” diye seslenir içerdeki.   “– Benim, der!” kapıyı çalan.   “– Burada ikimize birlikte yer yok!”, diye cevap verir öbürü.   Aradan uzunca bir zaman geçer... Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını.   “– Kim o?” diye sorar yine içerdeki.   “– Sen'im”, der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır.   Hz. Mevlânâ da;   “– Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp âdeta o olmalısınız!” diye anlatır hakiki muhabbeti.

Muhabbet Sırları İle İlgili Hikâyeler

Muhabbet Sırları İle İlgili Hikâyeler   Bir Hakk dostu anlatır: Geniş ve ıssız bir ovadan geçiyordum. Garip bir çobana rastladım. Gördüm ki, derin bir huşû içinde namaz kılıyor, sürüsünü de kurtlar koruyordu. Taaccüb ettim. Merakla namazın bitmesini bekledim ve: “– Ey çoban! Kurtlar nasıl oldu da koyunlarınla dost oldu? Onlardaki düşmanlık ve cânîlik rûhu nasıl oldu da yerini sulh ve muhabbete terk etti?” diye sordum. Allâh’a secdenin alâmeti sîmâsını nûra bürümüş olan sâlih çoban, şöyle dedi: “– Ey garip yolcu! Kurtların kuzulara olan şu dostluğundaki sır, çobanın, sürünün asıl sahibine olan dostluğuna bağlıdır. Yâni bu hâl, muhabbetteki bir sırdır.” …………………………………… Bahçıvan bir sabah bağında güzel bir gül açtığını gördü. Baktı, seyretti, hoşlandı, gönlü ısındı ve onu, sanki âşık olmuşçasına korudu. Gözünden kıskanıyor, esen yelden sakınıyordu. Bir sabah ne görsün! Bülbülün biri gülün dalına konmuş, yapraklarını bir bir koparıyor, zedeleyip yaralıyor. Önce bülbülü k

Sadakat Fakirlik - Kasr-i Emel

  Sadakat Fakirlik - Kasr-i Emel   Allah-ü Teâlâ Celle Celâlüh bir vahyinde (hadîs-i kudsîde) şöyle buyurmuştur: “Beni sevdiğini söyleyip de geceyi benden habersiz bir şekilde uykuyla geçiren kimse muhabbet iddiasında yalancıdır.” Eğer sen Allah’a Celle Celâlüh karşı gerçekten muhabbet dolu olsaydın, sabaha kadar zevk için uyumaz, onu ibâdet ile bölerdin. “Muhib” (Hakk CELLE CELÂLÜH, âşığı) zorluklara katlanır; “mahbûb” (Allah CELLE CELÂLÜH, tarafından sevilen kimse) ise rahatlık içerisinde olur. Muhib talep eden, mahbub talep edilendir. Hz. Peygamber’den Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle rivâyet edilmiştir: “Allah-ü Teâlâ Celle Celâlüh, Cebrâil Aleyhisselâm’a buyurur ki: ‘Ey Cebrâil Aleyhisselâm! Falan kişiyi uyut, falan kişiyi de kaldır’.” Bu sözün iki anlamı vardır: Falan kişiyi kaldır, çünkü o muhibdir. Falan kişiyi de uyut, zîrâ o mahbubdur. Muhib, beni sevdiğini iddia etmekte, bana muhabbet dâvâsında bulunmakta; dolayısıyla onunla bu muhabbet iddiasını tartışmalı ve vücûdund

Sohbette Muhabbet Vardır

  Sohbette Muhabbet Vardır   Hatıralar gülistanınızdan bir deste gül ve ilham sünbülistanınızdan bir paket sümbül mesabesinde telakki ettiğim, Yakup için Yusuf’un gömleği ne ise benim için o demek olan kıymetli mektubunuz manevi hazlarımı sevinçle doldurdu. Güzel ve latif sözleriniz bülbül şakıması gibi kulaklarıma küpe oldu. Tatlı dilinizden damlayan belagat damlacıkları ve misk kokulu kaleminizden dökülen fesahat katreleri öteden beri beğendiğim kalem ve ifade gücünüz ile fikri derinliğinizi isbat için kesin kanaat hâsıl eden birer delil oldu. Binaenaleyh son derece sevindim. Gösterilen tevazu ve mahviyetinize bayılmamış olduğumdan Allah’ü Teâlâ’ya hamd ettim. Gönüle ferahlık veren mektubunuzun eseri olan sevk ve neş’e ile maneviyatıma katmış bulunduğu lezzet, tefsir ve izaha gelmez bir minnet borcu meydana getirdi. Cenab-i Rabbu’l-izzet - celle ve alâ - Hazretleri, sizi ve bütün aile efradınızı zamanın sıkıntılarından koruyarak türlü türlü lütuflarla yüceltsin! Âmin! Muh

Arzularsın

  Arzularsın   Canı dosta vermeden, Cananı arzularsın. Haçını çıkarmadan, İmanı arzularsın.   Yolum Kâbe’dir dersin, Yanlış yola gidersin, Hem cimrilik edersin, İhsanı arzularsın.   Kaldın herkesten geri, İstersin yüksek yeri, Meleklerden ileri, Seyranı arzularsın.   Yanlış şeyler yaparken, Hak yolundan saparken, Sen nefsine taparken, Rahman'ı arzularsın.   Küçük çocuk gibisin, Ağaç ata binersin, Yokken topun tüfeğin, Meydanı arzularsın.   Bir inci mercan iken, Geçmez akçe sanırsın, Mısır'a sultan iken, Kenan’ı arzularsın.   Kaygın yok, kederin yok, Doğru bir rehberin yok, İlimden haberin yok, İrfanı arzularsın.   Su topuğa çıkmadan, Çayı deniz sanırsın, Dereleri geçmeden, Ummanı arzularsın.   Aramadan, bulmadan, Sararmadan, solmadan, Derdiyle kul olmadan, Sultanı arzularsın.   Yunus kazanır hemen, Eyyüb gibi sabreden, Nasıl hiç sabretmeden, Dermanı arzularsın?   Yunus Emre K

Nefsini Terk Etmeden Rabbini Arzularsın

  Nefsini Terk Etmeden Rabbini Arzularsın   Nefsini terk etmeden rabbini arzularsın Hayvanı sen geçmeden, insanı arzularsın   (Men arefe nefsehu, fekad arefe rabbah) Kendini sen bilmeden, Sübhanı arzularsın   Sen bu evin kapısın henüz bulup açmadan   Maşuka kavuşacak, zamanı arzularsın   Dışarı üfürmekle yıkılır mı bu ocak Gönlün Hakka vermeden, ihsanı arzularsın   Dağlar gibi kuşatmış tembellik kardeş seni Günahını bilmeden gufranı arzularsın   Konuk için evin yok, hiç hazırlığında yok Issız dağın başında, mihmanı arzularsın   Bostanı bağı gezdim, meyvesin bulamadım Sen söğüt ağacından rummanı arzularsın   Gece sayıklar gibi anlaşılmaz söz ile Sendemi ey niyazi, irfanı arzularsın   Camı temizlemeden, aynayı arzularsın Zunnarını kesmeden, imanı arzularsın   Küçük çocuklar gibi binersin ağaç ata Tecrüben yok, topun yok, meydanı arzulasın   Karıncalar gibi sen ufak ufak yürürsün Meleklerden ileri seyranı arzularsın