Kayıtlar

şadırvan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Nasrullah Şadırvanı

  Nasrullah Şadırvanı   Ruhumu bir ilâhî kapladı bilmem neden? Anladım ki; çağlayan, Nasrullah Şadırvanı. Güllerin bülbüllere 'nerdesin?' demesi bu, Her yanından beş vakit, mırıldanır ezanı.   Gözlerinden suyunu, inciler döker gibi Avuç avuç kalplere doldurmada Nasrullah. Duâ edercesine rükûda iki büklüm İçenlerin muradı, Lâ İlâhe İlâllah...   Engin denizler nasıl, alırsa benden beni Hep başımı döndürür, baktıkça bu şadırvan. İçimde derin bir his, dalgalanır durur da Atar beni meçhule, aktıkça su şadırvan...   Bir musıkî âlemi karşısında kendimi Bularak kaybetmişim, orada bir akşamüstü. Bembeyaz örtüleri, içinde gül benizli Nice kişi geçerken, içime ateş düştü.   Saf saf olup dediler: Kerim'dir, Kerim Allah! Gördüm ki, bu girenler Nasrullah'tan içeri... Ellerinde başları, başlarında önderi Çıkarken olmuşlardı, yeminli birer çeri...   Uyandım ki, onlardı sulara karışanlar, Onlardı kurtuluşun emsâlsiz neferleri. Yü

Ne Verirsen Elinle O da Gider Seninle…

Ne Verirsen Elinle O da Gider Seninle… Sık sık evinin kapısını çalıp: “- Ne verirsen elinle, o da gider seninle!” diye bir şeyler isteyen dilenciden bıkıp, oldukça rahatsız olan evin hanımı, bir gün yine aynı dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye biraz beklemesini söyleyip mutfaktan bir ekmek alır ve ortasından yararak arasına peynir, zeytin yerleştirir. Tabii bu arada arasına haşarat öldürmede kullandığı kuvvetli zehirden dökmeyi de ihmal etmez. Dışarıya çıkıp ekmeği dilenciye uzattığında: Dilenci: “- Ne verirsen elinle, o da gider seninle!” deyip evden ayrılır. Artık dilenciden kurtulacağını sanan kadın: “- Bakalım bundan sonra o saçma sözlerle kimseyi rahatsız edebilecek misin?” diyerek söylenir. İyice acıkan dilenci, ileride bir caminin şadırvanında biraz önce kendisine verilen ekmeği çıkarıp tam yiyeceği esnada elini yüzünü yıkamakta olan bir askerin kendisine baktığını görür. Askerin halinden, yoldan geldiği ve yorgunluğu anlaşı