Kayıtlar

Bari etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ben Yandım! Siz Bari Yanmayın!

Ben Yandım! Siz Bari Yanmayın! Allahü Teâlâ, İbrahim Aleyhisselâma ; “Kazma küreğini al, filan dağa çık, orada büyük bir kabir var, onu kaz, içinde ne varsa bak!” buyurdu. İbrahim Aleyhisselam bu emri alınca hemen o tepeye çıkmış, bakmış ki, orada büyük bir mezar var. Onu kazmış, içinden bir levha çıkmış! Levhada şöyle yazıyormuş: “Ben Ad kavminin melikiyim. Bin sene yaşadım, bin orduyla savaştım, hepsini yendim. Bin defa evlendim, bin çocuğum oldu. Servetimin sayısını, sınırını ölçemez hâle geldim. Ama bir gün devası olmayan bir hastalığa yakalandım. “Beni bu dertten kurtarın, ne isterseniz vereceğim.” dedim. “Hattâ bütün servetimi vermeyi taahhüt ettim. Bütün doktorlar âciz kaldılar, bu hastalığa çare bulamadılar. Ölmek üzereyim, onun için bu levhayı yazdırdım ve son sözüm şudur:” “Bu dünya beni kandırdı, sizi de kandırmasın. Ben kuvvetime, servetime güvendim. Bana bir şey olmaz dedim, ama gördüm ki ben çok âcizmişim. Bütün servetim, her şeyim o hastalığa il...

Siz Bari Yanmayın

Siz Bari Yanmayın             Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ömür su gibi akıyor. Bu dünya fânidir. Fâni, yok demektir. Rüyadaki gibi, hayalde olan varlıkların peşinde koşuyoruz. İnsan demek âciz demektir. Çok mükemmel olan insanın beynindeki bir tıkanıklık veya böbreğindeki bir sıkıntı, onu ne hale getirir. Allah’ü Teâlâ, İbrahim Aleyhisselam’a, (Kazma küreğini al, filan dağa çık, orada büyük bir kabir var, onu kaz, içinde ne varsa bak) buyurdu. İbrahim Aleyhisselam, o dağa çıktı, kabri buldu. Allah’ü Teâlâ’nın emrine uyarak, mezarı kazınca, mezar içinde muazzam büyüklükte bir insan cesedi ile başında yazılı bir levha gördü. Bu levhada şunlar yazıyordu: (Ben Ad kavminin melikiyim, bin sene yaşadım, bin orduyla savaştım, hepsini yendim, bin defa evlendim, bin çocuğum oldu. Servetimin sayısını, sınırını ölçemez hâle geldim. Ama bir gün devası olmayan bir hastalığa yakalandım. Beni bu dertten kurtarın, ne isterseniz vereceği...

دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى (Arapça)

دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى أَعُوذُ باللَّهِ مِنَ الشَّيْطانِ الرَّجِيمِ بِسْـمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Allah’ım! Sana sığınarak, sana yönelerek, sana yalvararak, senin güzel isimlerini (Esma-ül Hüsna’nı) vesile kılarak,  senden istiyorum. اَللَّهُمَّ اِنِّى أَسْئَلُكَ، وَاَعُوذُبِكَ، وَاَتَوَسَّلُ إِلَيْكَ، وَاَتَوَجَّهُ اِلَيْكَ، وَاَتَضَرَّعُ اِلَيْكَ، بِاَسْمٰٓائِكَ الْحُسْنٰى هُوَاللّٰهُ الَّذِى لٰٓا اِلٰهَ اِلّٰا هُوَ اَلقدُّوسُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلمَلِكُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلرَّحِيمُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلرَّحْمَنُ جَلَّ جَلآلُهُ يَا الله جَلَّ جَلآلُهُ اَلجَبَّارُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلعَزِيزُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلمُهَيْمِنُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلمُؤْمِنُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلسَّلَامُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلغَفَّارُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلمُصَوِّرُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلبَارِئُ جَلَّ جَلآلُهُ اَلخَالِقُ جَلَّ ...