Kayıtlar

şahsiyet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İki Kanatlı Şahsiyet: Fatih Sultan Mehmed Han ve Fetih Ruhu

Resim
İki Kanatlı Şahsiyet: Fatih Sultan Mehmed Han ve Fetih Ruhu   Fatih Sultan Mehmed’in manevi ve edebi şahsiyetini tanıyabilmemiz için hareket noktamız babası II.Murad Han olmalıdır. Oğluna, askerlik, idare, ilim, sanat ve tasavvufta örnek bir şahsiyet sergileyerek; o müstesna evladın şahsiyet yapısına ilk temel taşı koymuştur. II.Murad kahraman olduğu kadar alim ve şair, aynı zamanda maneviyata sıkı sıkı bağlı bir arif kişi idi. Baba II. Murad ile oğlu Şehzâde Mehmed arasında, saray bahçesinde güzel bir hasbihâl geçer. Bu hasbihâl esnasında Şehzâde Mehmed, hâl ve hatırını sorduktan sonra babasına şöyle bir suâl sorar: “–Ey benim devletlü babam! Ne hikmettir ki, sırtınızdaki milletin onca ağır yük ve eziyetine rağmen, sizde diğer ihtiyarlardaki gibi yaşlılık emârelerine rastlamış değilim. Sizin de diğer insanlar gibi yaşınız ilerledi, fakat onlar gibi eğilip bükülmediniz ve kamburlaşmadınız. Her türlü zahmet ve sıkıntıya rağmen, genç yaştaki zindelik, kahramanlık ve yiğit

Şahsiyet Modeli

Şahsiyet Modeli Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…(Rasûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer, 9) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Şüphesiz ki Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua ederler." (Tirmizî, İlim 19) İnsan; etrafı esfel-i sâfilîn uçurumlarıyla dolu «sırât-ı müstakîm»den yürüyerek, ahsen-i takvîm cennetine gitmeye çalışan bir yolcu… Bu yolda irşad edici levhalara muhtaç… İnsan; fıtrî temâyülün dışında bomboş bir sayfa hâlinde dünyaya gelen bir ebediyet seyyahı… Rehbere, öğrenmeye, örnek almaya muhtaç… Anne-babalar, öğretmenler, ustalar, hocalar, rehberler ve sergiledikleriyle herkes, bilerek veya bilmeyerek diğer insanlar için birer nümûnedir, şahsiyet modelidir. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Yalnız şu iki kimsey

Ebedi Saadet Rehberi Örnek Şahsiyet

Ebedi Saadet Rehberi Örnek Şahsiyet Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Andolsun ki, Rasûlullâh'ta sizin için, Allâh'a ve âhıret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh'ı çok zikredenler için bir “üsve-i hasene” vardır." (Ahzâb, 21) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Ben, alışılagelen kötü âdetleri ve nefislerin lüzumsuz isteklerini ortadan kaldırmak için gönderildim.” (Kenzü’l-ummâl, XV, 226) O öyle bir şahsiyettir ki, O'nu kendilerine rehber edinip kendisine tabî olanların her biri göklerdeki yıldızlar gibi insanlığın mümtaz şahsiyetleri olmuş; ebedî seâdet ve huzûra ermişlerdir. O'na muhâlefet edenler ise, ebedî bir pişmanlık ve perîşanlığa sürüklenmişlerdir. O öyle bir şahsiyettir ki, Cenâb-ı Hak O'na «habîbim» demiştir. O öyle bir şahsiyettir ki, her yönüyle insanlık için serâpâ bir rahmetten ibarettir. Bu meyanda O'nun kalbinin insanlara karşı ne derecede şefkat ve merhametle dolu olduğunu şu âyet-i kerîme ne güzel sergiler: "Size kendi

Yavuz Sultan Selim Han’ın Şahsiyeti

Resim
Yavuz Sultan Selim Han’ın Şahsiyeti Dokuzuncu Osmanlı Padişahı olan Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan II. Bayezid Han, annesi Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin kızı Âişe Hâtun’dur. (Gülbahar Hâtun olduğu da ifade edilmektedir.) 10 Ekim 1470’de Amasya’da doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gönderilen Selim, dedesi Fâtih Sultan Mehmed Han’ın terbiyesinde yetişti. Kur’ân-ı Kerim, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri aldı. Arâbi ve Fârisi’yi mükemmel konuşacak şekilde vâkıf oldu. Çok çevik ve zeki idi. Bir defa dinlediğini bir daha kolay kolay unutmazdı. Spora meraklıydı. Ata binmek, güreş tutmak, ok atmak, ve kılıç kullanmak hususunda büyük maharet sâhibi oldu. Babası II. Bayezid Han padişah olduktan sonra askeri sevk ve idare ile ilgili devlet yöneticiliği öğrenmesi için kendisini Trabzon’a vâli tâyin etti. Trabzon’da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlana Abdülhalim Hazretleri’nin derslerini takip ederdi. Bu arada edebiyat ve tarih ile de ilgilendi. Eyâletini ç

Paylaşılmayan Mal Mundardır

Paylaşılmayan Mal Mundardır.             Paylaşmanın Hakkını Vermek Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir." (Âl-i İmran, 92) Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.” (Âl-i İmran, 92) Vaktiyle Kalaycı Dede adında bir âlim zat yaşarmış. Şehrin arif şahsiyeti ve akıl hocasıymış. İsminden de anlaşılacağı üzere kalaycılıkla uğraşır, yalnızca günlük ihtiyacını karşılayacak kadar kazanır ve sonra ibadete çekilirmiş. İkindi üzeri şehrin çarşısına iner; ihtiyaçlarını alır, insanlarla ve esnafla sohbet eder ve onlara güzel öğütler verirmiş. Mahir elleriyle kapları kalayladığı gibi sözleriyle de insanların ruhunda bir aydınlık, ferahlık sağlarmış. Kalaycı Dede kimden alışveriş ederse, o günün gözde dükkânı o olur, halkta o dükkânı tercih edermiş. Dükkân sahipleriyse, O, dükkâna girince hem âlim bir zatın