Ebedi Saadet Rehberi Örnek Şahsiyet
Ebedi Saadet Rehberi Örnek Şahsiyet
Cenâb-ı Hak
buyuruyor:
"Andolsun
ki, Rasûlullâh'ta sizin için, Allâh'a ve âhıret gününe kavuşmayı umanlar ve
Allâh'ı çok zikredenler için bir “üsve-i hasene” vardır." (Ahzâb, 21)
Rasûlullah
(sav) buyurdular:
“Ben,
alışılagelen kötü âdetleri ve nefislerin lüzumsuz isteklerini ortadan kaldırmak
için gönderildim.” (Kenzü’l-ummâl, XV, 226)
O öyle bir
şahsiyettir ki, O'nu kendilerine rehber edinip kendisine tabî olanların her
biri göklerdeki yıldızlar gibi insanlığın mümtaz şahsiyetleri olmuş; ebedî
seâdet ve huzûra ermişlerdir. O'na muhâlefet edenler ise, ebedî bir pişmanlık
ve perîşanlığa sürüklenmişlerdir.
O öyle bir
şahsiyettir ki, Cenâb-ı Hak O'na «habîbim» demiştir.
O öyle bir
şahsiyettir ki, her yönüyle insanlık için serâpâ bir rahmetten ibarettir. Bu
meyanda O'nun kalbinin insanlara karşı ne derecede şefkat ve merhametle dolu
olduğunu şu âyet-i kerîme ne güzel sergiler:
"Size
kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin hüsrânınıza üzülüyor,
saâdetinizi cidden istiyor, mü'minler için yüreği rikkat ve merhametle
çarpıyor." (Tevbe, 128)
O'nun engin
şefkat, rahmet ve merhamet dolu hâlinden birkaç hususu Hz. Âişe (ranhâ) şu
şekilde tavsîf eder:
"O,
hiç kimseyi ayıplamaz, kötülüğe mukâbele etmez, af ve hoşgörülükle muâmele
eder, kötülükten uzak kalırdı. Nefsi için bir kimseden intikâm almış değildir.
Hiçbir köle ve hizmetçiyi, hattâ bir hayvanı bile incitmemiştir. Yanlış
davranışları ise afvetmiştir. Bir hâcet dileyen yoksulu boş çevirdiği vâkî
değildir. Yanında bir şey bulunmazsa o vakit başka..."
Nitekim
O'nun teblîğ vazîfesindeki ulvî muvaffakıyeti de, bu yüksek hâllerinin bir
bereketi olmuştur. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Mayıs-2002)
Kısa Günün
Kârı
Rabbimiz,
bu velâdet kandili münâsebetiyle Rasûlü'nün, nezd-i ilâhîsindeki yüksek mevkii
hürmetine bizleri bağışlasın. Bizleri kendine karşı samîmî bir kul, Rasûlü'ne
de lâyık bir ümmet eylesin.
Mevlid-i
nebî kandilimiz mübârek olsun! Âmîn!..
Lügatçe
üsve-i
hasene: En güzel örnek.
muhâlefet: Karşı
durma, uyumsuzluk.
mukâbele: Karşılık
verme.
Yorumlar
Yorum Gönder