Habil ve Kabil
Habil ve Kabil
Âdem ile Havva dünyamızda
yaşamaya başladıklarında dünya onlara çok büyük gözüktü. Her ikisi de her yerin
kendileri gibi insanlarla dolmasını Allah'tan istediler. Soğuk bölgelerde, çöllerde,
ormanlarda, dağlarda her yerde insanlar olsun ki insanlar birbirleriyle
anlaşsınlar, dünyada korkmadan yaşayabilsinler. Kısa süre sonra Allah onlara birçok
çocuk verdi... Ve dünyaya yayıldılar. Eskimolar, Çinliler, Asyalılar, Avrupalılar,
herkes Âdem ile Havva'nın çocuklarıdır.
Şimdi sizlere bu
çocuklardan ikisinin, Habil ile Kabil'in hikâyesini anlatmak istiyorum.
Büyüyüp evlenme çağına
geldiklerinde ikisi de aynı kızla evlenmek istemişlerdi. Ancak içlerinden
hangisinin bu güzel kızla evleneceğine bir türlü karar verememişlerdi. Sonra
babalarına danıştılar. Âdem de onlara, Allah için kurban adamalarını söyledi. Şayet
hangi kurban kabul edilirse, kurbanı kabul edilen kişi bu kızla evlenme hakkına
sahip olacaktı.
Hemen ikisi de koyun
sürülerinin yanına koştular. Habil koyunlardan en güzelini, en iyisini seçti ve
Allah için kurban kesti. Kabil ise aynı sürünün içinde en çelimsiz, en zayıf
olan koyunu seçip kurban etti. Böylelikle iki kurban sunulmuştu. Allah, Habil'in
kurbanını kabul etti. Bu durumda Habil'in güzel kızla evlenmesine izin verilmiş
oluyordu.
Kabil bu karara çok
kızmıştı. Sinirli sinirli babasına çıkıştı:
-Allah Habil'in koyununu
kabul etti, çünkü sen onun için dua etseydin benimki kabul olacaktı, dedi.
Âdem Peygamber:
-Hayır oğlum, O, malın
içinden en güzelini seçti, çünkü iyi niyetliydi. Ama sen en kötü malı kurban
ettin, çünkü kalbinde fesatlıklar vardı. Dolayısıyla Allah seninkini değil
kardeşininkini kabul etti, dedi.
Kabil geri döndü. Kendi
kendine şöyle düşünüyordu:
“ Allah kardeşimi benden
üstün tuttu. Bana haksızlık yaptı.” Bunları düşünüyorken kendi yaptığı hatayı
görmüyordu.
Şeytan ise boş durmadan
hemen Kabil'in yanına koştu.” Fırsat bu fırsat bunların ikisini de birbirine
düşüreyim” diyordu:
-Kabil, sana haksızlık
yapıldı. Bunun için git kardeşini öldür.
Bütün bunlar olurken
kardeşinin hiçbir şeyden haberi yoktu. Şeytan tekrar:
-Kabil, haydi durma
kardeşini öldür kızla sen evlen, haydi öldür, diye kışkırtıyordu. Bunun üzerine
Kabil, Habil'in peşinden takip etmeye başladı. Az sonra Habil'i yakaladı:
-Seni öldüreceğim, diye
bağırdı.
Habil şaşkınlık içinde:
- Neden beni öldürmek
istiyorsun? Ben sana ne yaptım?
-Çünkü babam seni benden
daha çok seviyor?
-Beni öldürmekle eline ne geçecek?
Allah seni affetmez.
Habil daha da öfkelenmişti.
Fakat bir şey demedi. Evine gidip uyumaya çalıştı. Fakat gözlerine bir türlü
uyku girmiyordu. Sabaha kadar Habil'i öldürmek için düşündü durdu.
Sabah olunca hemen
Habil'in koyunları otlattığı yere geldi. Yerden büyük bir kaya parçası aldı ve
Habil'e vurdu.
Dünyada ilk cinayet
böylece işlenmiş oldu.
Fakat Kabil bu cinayeti
işler işlemez kendine geldi. Ama iş işten geçmişti. Kardeşini öldürmüş, katil
olmuştu. Korktu, pişman oldu. Fakat şimdi huzuru, neşesi, büsbütün kaybolmuştu.
Herkes affetse bile Allah kendisini affetmezdi. Sanki dünyada her şey ona “Katil...
Katil...” diye sesleniyordu.
Şimdi Habil'in cesedini ne
yapacaktı? Onu burada bırakırsa yırtıcı hayvanlar gelirlerdi. O sırada bir
karga gördü, karganın yanında bir kuş ölüsü vardı. Karga o kuş ölüsünü yere, gagasıyla
açtığı bir çukura gömüyordu. Kabil de hemen karganın yaptığını yaptı. Yere bir
çukur açtı. Kardeşinin cesedini oraya gömdü.
Âdem çocuklarını aramaya
başlamıştı. Kabil babasının geldiğini görünce korktu. Babasından kaçtı. Âdem, oğlunun
kaçtığını görünce etrafına baktı. Yerde bir kaya parçası ile kan lekesini gördü.
Kabil'in Habil'i öldürdüğünü anladı. Çok üzülmüştü. Hem ağlıyor, hem de Kabil'e
şöyle sesleniyordu:
-Kabil... Kardeşine ne
yaptın? Artık sonsuza kadar rahat yüzü görme. Gir hiçbir zaman huzur yüzü görme...
Git hayatın bile sana bir zindan olsun.
Sevgili çocuklar, Kur'an'da
çocukların ismi ve niçin anlaşamadıkları yazmamaktadır. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder