Kayıtlar

hâkim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İngilizlerin Dünyaya Hâkim Olma Stratejisi

İngilizlerin Dünyaya Hâkim Olma Stratejisi 16. Yüzyılda I. Elizabeth döneminde, Walter Raleigh bir çeşit deniz emperyalizminin teorisini ortaya koymuş ve bu teoriyi şu sözlerle özetlemiştir: “Denize hâkim olan, ticarete de hükmeder; ticarete hâkim olan ise dünya zenginliklerine hükmeder, yani dünyaya hâkim olur.” Raleigh’in ortaya koyduğu bu tez İngiliz sömürgeciliğinin temelini oluşturmuş ve 16. Yüzyıldan itibaren İngilizler bu doğrultu da hareket etmişlerdir. 19. Yüzyıla gelindiğinde yukarıda da belirtildiği üzere Berlin konferansında Afrika topraklarının, Avrupalı güçler arasında paylaşılmasından sonra, İngiliz sömürgeciliği Afrika da etkisini arttırmıştır. İngiltere, Hindistan ile olan ticaretinin güvenliğini sağlamak için bu bölgede Somali’yi ele geçirmek adına uğraşlar vermiş ve nihayetinde 1886 yılında, Somali’nin ileri gelen kabileleriyle yaptığı antlaşmayla birlikte kuzey bölgesini tamamı ile hâkimiyeti altına almıştır. Afrika’nın, Berlin konferansı ile paylaşılmasın

Kabir Azabı Ve Adaletsiz Hâkim

Kabir Azabı Ve Adaletsiz Hâkim Arif-i Billah'tan birisi, Bağdat caddelerinde dilenen kör bir dilenciye rastladı. Allah'ın suçsuz yere hiçbir belâ vermeyeceğini bilen Allah dostu: -Sana ne oldu da gözlerin kör oldu? Sonradan mı oldu, ana doğma mı körsün? Diye sordu. Âmâ sonradan gözlerinin kör olduğunu söyledi ve başından geçen hadiseyi şöyle anlattı: - Ben vaktiyle kefen soyardım. O zaman gözlerim görür ve güçlü idim. Bir gün bana adaletiyle meşhur bir hâkim rastladı. Bana şöyle dedi: - Sen kefen soyarmışsın. Bu iyi bir şey değil. Senin cezanı vermek bana düşer ama, suçüstü yakalayamadığımız için ve şahid de olmadığından sana bir ceza veremiyorum. Senden isteğim ben öldüğüm zaman benim kabrimi açıp da kefenimi çalma! Al sana bir kefenin kıymeti ne ise şimdiden vereyim, dedi ve belki de bir kefenin değerinden de fazla para verdi. Bu kötü huyumdan vazgeçmem için bana nasihatta bulundu. Aradan zaman geçti, her fani gibi o âdil hakim de dünyadan göçüp gitti. Fakat b

Ahlâk

Resim
Ahlâk Ahlak; huylar demektir. İslam ahlakının kaynağı Kur’an-ı kerim ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin sünnetidir. İslam dini, ferd veya cemiyet olarak ver­diğimiz sözleri, bağlandığımız taahhütleri ye­rine getirmeyi, bütün işlerimizde dürüst olma­yı, adalet, insaf ve doğruluktan ayrılmamayı, gerektiği zaman kendi aleyhimize de olsa, doğruyu söylemekten, açıklamaktan çekinmemeyi, herkesle iyi geçinmeyi, riyadan gösterişten sakınmayı her işte ihlaslı ve iyi niyetli olmayı, içimizi dışımızı temizlemeyi, başkaları­nın iyiliğini dilemeyi emreder. İffetli, nefse hâkim, sabırlı, sebatlı, cesaretli, tevazulu olmayı, nankörlükten son derece kaçınmayı emreder. Dünyada işlediğimiz büyük, küçük, hayır, şer, bütün amellerimizin, Ahirette hesabını vereceğimizi, hayrın temelli saadete erdireceğini, şer­rin ise, hüsrana uğratacağını, işlenilen en kü­çük hayrın da, şerrin de karşılığı görülecektir. Ahlâkların farklı oluşu; bedenler şehâdet âleminde (dünya) birbirle

Hâkim Böyle Olmalı

Hâkim Böyle Olmalı Eski zamanlarda, bir halife kıyafetlerini değiştirip sıradan bir yolcu kılığına girmiş ve halkının halini yakından görmek için atla yaptığı yolculuk sırasında; Barsa şehrine birkaç kilometre kala, yolun kenarında yaşlı bir adam gördü. Adam hem topal ve fakirdi, hem de dileniyordu “- Sadaka! Sadaka! Allah rızası için birkaç kuruş sadaka!” Halife adama biraz para verdi. Yola devam edecekti ki, aklına bir fikir geldi. “- İhtiyar, yolculuk nereye?” diye sordu. “- Basra’ya!” diye cevap verdi adam. Halife adamı oraya kadar götürmeyi kabul etti. Atından inip yaşlı adamın hayvanın arkasına oturmasına yardım etti, sonra da Basra’ya doğru yoluna devam etti. Şehre girip de yolculuk sona erdiğinde halife topal adama seslendi: “Attan inebilirsin. Seni burada bırakıyorum.” “Attan sen in!” diye karşılık verdi dilenci. “Bu at benim!” “Ne?” diye haykırdı yolcu kılığındaki halife.  “Sefil dilenci! Seni yol kenarından alıp atıma bindirmedim mi?” Karşısındaki

Müslümanlar Neden Geri Kaldı?

Müslümanlar Neden Geri Kaldı? Neden bir teknolojik buluş yapan; fen bilimlerinde ileri giden İslam âlimi yok? Eskiden İslam âleminin dünyaya yaptığı bilim ve kültür katkıları ile veya dünyaya hâkim olan İslam devletleri ile cevap vermek kaçak güreşmek olur! Aynı şey neden günümüzde yok? Neden geri kaldık? İslam milletleri neden hep eziliyor, neden hep sömürülüyor, neden hep Müslümanların kanı akıyor? Tüm bunların temelde bir kaç nedeni var: Tembeliz, çalışmıyoruz, araştırmıyoruz. Okumuyoruz, çocuğumuz yoksa bile burs verip zekâlı ve ahlâklı bir Müslüman çocuğu okutmuyoruz. Çocuklarımızı Hz. Ali Radiyallah’ü Anh’ın buyurduğu gibi gelecek çağlara göre yetiştirmiyoruz! Yavrularımıza iki üç bin liraya son model cep telefonu alıyoruz. Yirmi, otuz liraya her ay bir kitap almıyoruz. Alsak da kendimiz de çocuklarımız da okumuyor. Çünkü ne onlara ne kendimize bir türlü okuma alışkanlığı kazandıramadık… İlk emri ve ilk ayeti  “Oku!”  olan yüce Kur’an-ı Kerim’in buyruklarına uymuyoruz. D

112 Hadisi Şerif

112 Hadisi Şerif ١) عنْ أَبِي هُريرةَ رضي اللَّه عنه أَن رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «لَيْسَ الشديدُ بالصُّرَعةِ إِنمَّا الشديدُ الَّذي يمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ» متفقٌ عليه Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1218 ۲ ) اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وأَتْبِحِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةِ تَمْحُهَا، وخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ 2- Nerede olursan ol, Allah’tan kork ve o’na karşı saygılı ol! Günahın arkasından hemen iyilik yap ki onu siliversin. İnsanlarla muamelende güzel ahlaktan ayrılma! Tirmizi, Birr 55 ۳ ) اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ ذَفْسَهُ وعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَ الْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَ آها وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ الْأمَانِيَّ 3- Akıllı kişi kendini hesaba çeken, ayağının kayabileceği yerlerden ve insanlardan uzak duran v