112 Hadisi Şerif

112 Hadisi Şerif

١) عنْ أَبِي هُريرةَ رضي اللَّه عنه أَن رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «لَيْسَ الشديدُ بالصُّرَعةِ إِنمَّا الشديدُ الَّذي يمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ» متفقٌ عليه
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1218

۲) اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وأَتْبِحِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةِ تَمْحُهَا، وخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
2- Nerede olursan ol, Allah’tan kork ve o’na karşı saygılı ol! Günahın arkasından hemen iyilik yap ki onu siliversin. İnsanlarla muamelende güzel ahlaktan ayrılma! Tirmizi, Birr 55

۳) اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ ذَفْسَهُ وعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَ الْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَ آها وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ الْأمَانِيَّ
3- Akıllı kişi kendini hesaba çeken, ayağının kayabileceği yerlerden ve insanlardan uzak duran ve ölüm ötesi için (Salih) amel işleyendir(hazırlık yapandır) . Aciz kişi ise kendini heva ve hevesine kaptırıp da Allah’tan gerçekleşmeyecek şeyleri bekleyen kuruntu sahibi bir zavallıdır. Tirmizi, Kıyamet 25

۲) يَتْبَعُ الْمَيِّتَ ثلاَتَةٌ: أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ، فَيَرْجِعُ اثْنَانِ ويَبْقَى وَاحِدٌ، يَرْجِعُ أَهْلُهُ ومَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ
4- Ölüyü kabre kadar üç şey takip eder; aile fertleri, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Aile fertleri ve malı geriye döner, ameli (ölüyle birlikte) kalır. Buhari, Rikak 42; Müslim, Zühd 5

٥) يُبْعَثُ كُلُّ عَبْدٍ عَلَى مَا مَاتَ عَلَيْهِ.
5- Her kul, öldüğü hal (amel) üzere diriltilir. Müslim, Cennet 83

٦) مَنْ دَلَّ علَى خَيْرٍ فَلَهُ مَثْلُ أَجْرِ فَاعِلِهِ
6- Hayırlı bir şeye (iyiliğe) öncülük eden kimseye o hayrı (iyiliği) yapanların ecri gibi sevap vardır. Muslim, imare 133

۷) وَالِّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَيَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُ وفِ وَلَتَنْهَوُنّ عَنِ الْمُنْكَرِ أَوْ لَيُوشِكَنّ اللّهُ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَابًا مِنْهُ ثُمَّ تَدْعُونَهُ فَلاَ يُسْتَجَابُ لَكُمْ
7- Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emredip kötülüklerden sakındırırsınız ya da Allah size yakın zamanda bir azap gönderir de Allah’a yalvarıp yakarırsınız ama dualarınıza icabet edilmez. Tirmizi, Fiten 9

۸) آيَةُ الْمُنَافِقِ تَلاَثٌ: إِذَا حَدّثَ كَذَبَ وإِذَا وَعدَ أَخْلَفَ وَ إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
8- Münafığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler; söz verince sözünden cayar; kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder. Buhârî, Müslim, Tirmizî, 

۹) مَنْ ظلَمَ قِيدَ شِبْرٍ مِنَ الأرْضِ طُوِّقَهُ مِنْ سَبْعِ أرَضِينَ
9- Kim bir karış kadar araziye zulümle (haksız olarak) sahip olursa, o arazinin yedi katı boynuna geçirilir. Buhârî, Mezâlim 13, Bed’ül-halk 2; Müslim, Müsâkât 139-142; Tirmizî, Diyât 21

۱۰) اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَ يَدِهِ، وَ الْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللّهُ عَنْهُ
10- Gerçek Müslüman, elinden dilinde Müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir. Hakiki muhacir de, Allah’ın yasak ettiği şeylerden uzaklaşıp onları terk edendir. Buhârî, Rikak: 26

۱۱) مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللهُ
11- İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez. Müslim

۱۲) اَيُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأِ خِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ لا يؤمن أحدكم حتى يحب لأخيه ما يحب لنفسه
12-Sizden birisi kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe kâmil manada iman etmiş sayılmaz. Buhârî, İman 7; Müslim, İman 71

۱۳) اَلرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَالِيلِهِ، فَلْيَنْظُرْ اَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ
13- İnsan, arkadaşının dini üzerinedir. Öyleyse her biriniz kimlerle arkadaşlık kurduğuna dikkat etsin. Buhârî – Müslim]

۱٤) لَيْسَ الْغِنَى عَنْ كَثْرَةِ الْعَرَضِ وَلَكِنَّ الْغِنَى غِنَى النَّفْسِ
14- Hakiki zenginlik, çok mala sahip olmak değil, kanaatkâr olup, müstağni yaşamaktır. (Buhari, Rikak 15, Müslim, Zekat 130)

۱٥) لَأَنْ يَحْتَطِبَ أَحَدُكُمْ حُزْمَةً عَلَى ظَهْرِهِ خَيْرٌ مِنْ أنْ يَسْأَلَ أَحَدًا فَيُعْطِيَهُ أَوْ يَمْنَعَهُ.
15- Sizden biriniz, urganını omzuna alarak dağdan odun toplaması, sonrada onu sırtlanarak pazara götürüp satmak suretiyle geçinmesi, herhangi bir kimseye gidip ondan (ister versin ister geri çevirsin) bir şey istemesinden daha hayırlıdır. Buhârî, Buyû, 15

۱٦) أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ، وَإِنَّ نَبِيُّ اللهِ دَاوُدَ مَا كَانَ يَأْكُلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ
16- Hiçbir kimse, kendi el emeği ve alın teriyle kazandığından daha hayırlı bir rızkı yememiştir. Nitekim Allah’ın Peygamber’i Hz. Davud Aleyhiselâm da kendi el emeğiyle geçinirdi. Buhari

۱۷) إِذَا أَكَلَ أَحَدُكُمْ فَليَذْكُرِ اسْمَ اللهِ تَعَالَى، فَإِنْ نَسِيَ أَنْ يَذْكُرَ اسْمَ اللهِ تَعَالَى فِي أَوَّلِهِ فَلْيَقُلْ بٍسْمِ اللَّهِ أَوَّلَهُ وَ آخِرَهُ
17- Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman önce besmele çeksin. Yemeğin başında besmele çekmeyi unuttuysa hatırladığı anda: Bismillahi evvelehu ve ahirahu (yemeğin hem başında hem sonunda Allah’ın ismini anarım) desin. Hadis-i Şerif, Sünen-i Tirmizi

۱۸) لاَ تَشْرَبُوا وَاحِدًا كَشُرْبِ الْبَعِيرِ، ولَكِنِ اشْرَبُو مَثْنَى وثُلاَثَ، وسَمُّوا إِذَا أَنْتُمْ شَرِبْتُمْ وَاحْمَدُوا إِذَا أَنْتُمْ رَفَعْتُمْ.
18- Devenin bir nefeste su içtiği gibi sizde nefes almadan içmeyin, iki veya üç nefeste için. İçmeye başlamadan önce besmele çekin içtikten sonrada elhamdülillah deyip Allah’a hamd edin. Tirmizî, Eşribe 13

۱۹) اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ بَيْنَاَ صَابِعِهِ
19- Müminin mümin karşısındaki konumu, parçaları birbiriyle sımsıkı kenetlenmiş bir binanın durumu gibidir. Buhari Salât 88 Müslim Bir 65

۲۰) اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسَ مُذْهِبَ الْبَأْسِ اِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لاَ شَافِيَ إِلاَّ أَنْتَ شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

20- Ey bütün insanların her türlü ihtiyacını karşılayıp onları terbiye eden Rab! Ey dertlilerin devası, bütün ıstırap ve sıkıntıları dindiren Allah’ım! Şifayı bizzat sen ver, zira hakikatte şifayı veren sadece sensin. Öyle bir şifa ihsan etki, hastalıktan eser bırakmasın. Buhari

۲۱) تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا مَسَكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
21- Ben sizin aranızda iki şey geride bıraktım; onlara yapıştığınız müddetçe asla sapıtmazsınız; Allah Teala'nın kitabı ve peygamberinin sünneti. Malik, Muvatta, Kader, 1. H.No; 3.
۲۲) إِنَّمَا بُعِثْتُ أُتَمِّمَ صَالِحَ اْلأَخْلاَقِ
22- Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381

۲۳) مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَناَ وَيَعْرِفْ حَقَّ كَبِيرِنَا فَلَيْسَ مِنَّا
23- Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir. Ebû Dâvud, Edeb, 66

۲٤) أَقْرَبُ مَا يَكُونُ اْلعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وهُوَ سَاجِدٌ، فَأَكْثِرُوا الدُّعَاءَ
24- Kulun, rabbine en yakın olduğu an secde halidir. Öyleyse o anı fırsat bilip çok dua edin. Müslim, Salat 215 

۲٥) مَنْ رَدَّ عَنْ عِرْضِ أَخِيهِ رَدَّ اللهُ عَنْ وَجْهِهِ النَّارَ يَوْمَ اْلقِيَامَةِ
25- Her kim, din kardeşinin ırz ve haysiyetini (onu gıybet edene karşı) savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennem ateşinden uzak tutar. Ahmed bin Hanbel, VI, 449-450

۲٦) حُرِمَ لِبَاسُ اْلحَرِيرَ والذَّهَبِ عَلَى ذُكُورِ أُمَّتِي، وَ أُحِلَّ لِإِنَاثِهِمْ.
26- İpek giymek ve altın kullanmak; ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına ise helal kılındı. Ebû Dâvûd, Libâs 11. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 40; İbni Mâce, Libâs 19

۲۷) صَلاَةُ اْلجَمَاعَةِ أَفْضَلُ مِنْ صَلاَةِ اْلفَذِّ بِسَبْعِ وَ عِشْرِينَ دَرَجَةً
27- Cemaatle toplu bir şekilde eda edilen namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece efdaldir.

۲۸) إِنَّ اللهَ تَعَالَى لاَ يَنْظُرُ إِلَى أَجْسَامِكُمْ ولاَ إِلَى صُوَرِكُم، ولَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ
28- Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar. Müslim,Birr 33

۲۹) لَوْ أنَّ لابن آدَمَ وَادِيًا مِنْ ذَهَبٍ أَحَبَّ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَادِيَانِ، ولَنْ يَمْلَأَ فَاهُ إِلاَّ التُّرَابُ اللهُ عَلَى مَنْ تَابَ
29- İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. Buhari rikak 10, Müslim zekat 116-119

۳۰) مَا يُصِيب الْمُسْلِمَ مِنْ نَصَبٍ وَ لاَ وَصَبٍ، وِلاَ هَمٍّ وِلاَ حَزَنٍ، وِلاَ أَذًى وِلاَ غَمٍّ حَتَّى شوْكَةُ يُشَاكُهَا إِلاَّ كَفَّرَ اللهُ بِهَا مِنْ خطَايَاهُ
30- Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar. Buhârî, Merdâ, 1, 3; Müslim, Birr, 49

۳۱) لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبُّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
31- Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz. Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 

۳۲) مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْلَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَظْعَفُ اْلإِمَانِ
32- Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle onu hoş görüp kabullenmesin ki, bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17

۳۳) اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ: لاَ يَظْلِمُهُ ولاَ يُسْلِمُهُ، مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ كَانَ فِى للهُ حَاجَتِهِ، وَمِنْ فَرَّجَ عنْ مُسْلِمٍ كُرْبَاةً فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَاةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، ومَنْ سَتَرَ مُسْلِمً سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ.
33- Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılardan birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter. [Buhârî, Mezâlim 3]

۳٤) أَنَا وَكَافِلُ الْيَتِمِ في الْجَنَّةِ هَكَذَا وأَشَارَ بِسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى وفَرَّجَ بَيْتَهُمَا
34- Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi. Buhârî, Talâk 25, Edeb 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Birr

۳٥) كُلُّكُمْ رَاعٍ، وكُلُّكُمْ مَسْؤُلٌ عَنْ رَعيَّتِهِ، والأمراع، وَالرَّجُلُ رَاعٍ علَى أَهْلِ بَيْتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ علَى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ وَمَسْؤُلٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ
35- Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Amir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadında evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibarıyla hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz. Buhârî, Cum’a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâret 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27

۳٦) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيُحْسِنْ إِلَى جَارِهِ، وَ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِااللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَلْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَسْكُتْ
36- Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimsen komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun. Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Hikak 23; Müslim, İman 74, 75; Tirmizî, Kıyamet 50; İbn Mace, Edeb 4.

۳۷) تُنْكَحُ اْلمَرْأَةُ لِأَرْبَعٍ لِمَالِهَا، وَ لِحَسَبِهَا، وَ لِجَمَالِهَا، وَ لِدِنِيهَا، فَاظْفَرْ بِذَاتِ الدِّينِ تَرِبَتْ يَدَاكَ
37- Kadın dört sebepten biri için alınır. Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı... Sen dindar olanı seç. (Aksi halde sıkıntıya düşersin.) Buhârî, Nikâh 15, Müslim, Radâ 53. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 2

۳۸) ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهَا وَجَدَ حَلاَوَةَ اْلإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللهُ ورُسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُهَا، وأَنْ يُحِبَّ اْلمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلهِ، وأَنْ يَكْرَهُ أَنْ يَعُودَ فِي اْلكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
38- Üç özellik vardır; Bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar. Allah ve Resulünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek... Sevdiğini Allah için sevmek. Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek… Buhârî, Îmân, 9; Müslim, Îmân, 67

۳۹) إِذَا وُضِعَتِ اْلجِنَازَةُ وَاحْتَمَلَهَا النَّاسُ أَوْ الرِّجَالُ عَلَى أَعْنَاقِهِمْ فَإِنْ كَانَتْ صَالِهَةً قَالَتْ قَدِّمُونِي قَدِّمُونِي، وإِنْ كَانَتْ غَيْرَ صَالِحَةٍ قَالَتْ يَا وَيْلَهَا! أَيْنَ تَذْهَبُونَ بِهَا؟ يَسْمَعُ صَوْتَهَا كُلُّ شَيْءٍ إِلاَّ اْلإِنْسَانَ ولَوْ سَمِعَهُ لَصَعِقَ
39- Ölü tabuta konulup da insanlar (veya erkekler) onu omuzladığı zaman, eğer iyi bir kişi ise beni çabuk götürünüz, beni çabuk götürünüz! Diye seslenir. Eğer iyi olmayan biri ise, Eyvah! Bu tabutu nereye götürüyorsunuz? Der. O cenazenin sesini insandan başka her şey duyar. Eğer insan bu sesi duysaydı bayılırdı. Buhârî, Nesâî

٤۰) سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللهُ فِي ظِلِّهِ يَوْمَ لاَ ظِلَّ إِلاَّ ظِلُّهُ: إِمَامٌ عَادِلٌ، وشَابٌّ نَشَأَ فِي عِبَادَةِ اللهِ، ورَجُلٌ قَلْبُهُ مُعَلَّقٌ فِي اْلمَسَاجِدِ، ورَجُلاَنِ تَحَابَّا فِي اللهِ اِجْتَمَعَا عَلَيْهِ وتَفَرَّقَا عَلَيْهِ، ورَجُلٌ دَعَتْهُ إِمْرَأَةٌ ذَاتُ مَنْصِبٍ وجَمَالٍ فَقَالَ إِنِّي أَخَافُ اللهَ، ورَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةٍ فَأَخْفَاهَا حَتَّي لاَ تَعْلَمَ شِمَالُهُ مَا تُنْفِقُ يَمِينُهُ، ورَجُلٌ ذَكَرَ اللهَ خَالِيًا فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ
40- Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşını gölgesinde barındıracaktır. Âdil devlet başkanı, Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, kalbi mescitlere sevgi ile bağlı Müslüman, birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan, güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr-i meşru davetine ben Allah’tan korkarım diye yaklaşmayan yiğit, Sağ elinin verdiğini sol elinin bilmeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi... Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2

٤۱) اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ) يَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ (قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ
41- (Allah Rasûlü) Din nasihattir/samimiyettir buyurdu Kime Yâ Rasûlallah? diye sorduk O da; Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara diye cevap verdi. (Müslim, İmân, 95)

٤۲) يَسِّرُوا وَلاَتُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَتُنَفِّرُوا
42- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
(Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6)

٤۳) إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ: إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ
43- İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de: Utanmadıktan sonra dilediğini yap! Sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6)

٤٤) لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ
44- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez.) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63)

٤٥) إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ
45- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334)
٤٦) اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لا إله إِلاَّ اللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ
46- İman, yetmiş küsur derecedir En üstünü Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur) sözüdür. En düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58)

٤٧) عَيْنَانِ لا تمسه ما النار: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
47- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12)

٤٨) لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا
48- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56)

٤۹) لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ
49- Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Bir Müslüman’a, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helâl olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58)

٥٠) إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى الْبِرِّ وَإنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا وَإنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَإنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إلَى النَّارِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا
50- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de Cennet’e götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de Cehennem’e götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104)

٥١) لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ
51- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58)

٥۲) تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ
52- (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36)

٥۳) رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ
53- Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3)

٥٤) ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِي هِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ
54- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. (İbn-i Mâce, Dua, 11)

٥٥) مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ
55- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33)

٥٦) اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَا لِاْليَتِيمِ وَالتَّ وَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ
56- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir? Ya Resulullah, dediler. Bunun üzerine; Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144)

٥۷) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَ هُوَ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ
57- Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin! Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun! Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun! (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)

٥۸) مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
58- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)

٥۹) اَلسَّاعِي عَلَى ال أرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ
59- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden; veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir.
(Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78)

٦۰) كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ
60- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Birr, 33

٦۱) عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرً الَهُوَ إِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ
61- Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
(Müslim, Zühd, 64; Dârim, Rikâk, 61)

٦۲) لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ
62- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) Cennet’e giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79)

٦۳) أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ
63- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4)

٦٤) مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـأكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ
64- Bir Müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır.
(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

٦٥) إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ
65- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107)

٦٦) اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ وَأطِيعُوا ذَا أمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّـكُمْ
66- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekâtını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum’a, 80)

٦۷) تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا مَسَكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
67- Size iki esas bırakıyorum; onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resulü’nün sünneti.

٦۸) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مَنْ تَابَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ
68- Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Güneş batıdan doğmazdan önce kim tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder. (Müslim, Zikir 43)

٦۹) إنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ لَوْ أَنَّ لاِبْنِ آدَمَ وَادِيًا مِنْ ذَهَبٍ أَحَبَّ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَادِيَانِ وَلَنْ يَمْلَأَ فَاهُ إِلاَّ التُّرَابُ وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ تَابَ
69- İbn Abbâs ve Enes bin Mâlik (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Adem oğlunun bir vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder. (Buhârî, Rikâk 10; Müslim Zekat 116 119)

۷۰) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُصِبْ مِنْهُ
70- Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Allah hayırını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için onu sıkıntıya sokar. (Buhârî, Merda 1)

۷۱) إنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ
71- Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:Güçlü kimse insanları güreşte yenen kimse değil, öfkelendiği zaman kendine hâkim olan kimsedir. (Buhârî, Edeb 102; Müslim, Birr 106)

۷۲) قَالَ رَسوُلُ اللهِ نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ اَلصِّحَّةُ وَالْفَرَاغُ
72- İbn Abbâs (Allah Onlardan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: İki nimet vardır ki; insanların pek çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmışlardır: SIHHAT ve BOŞ VAKİT. (Buhârî, Rikâk 1)

۷۳) رَسُولُ اللَّهِ يَتْبَعُ الْمَيِّتَ ثَلاَثَةٌ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ فَيَرْجِعُ اثْنَانِ وَيَبْقَى
وَاحِدٌ يَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ
73-Enes (Allah Ondan razı olsun) ’den Rasûlullah (sallallahu aleyhivesellem) ’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ölüyü kabre kadar üç şey takib eder; çoluk çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, ameli ölüyle baş başa kalır. (Buhârî, Rikak 42)

۷٤) قاَلَ رَسوُلُ الله: حَقُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ سِتٌّ : إِذَا لَقِيتَهُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَإِذَا دَعَاكَ فَأَجِبْهُ وَإِذَا اسْتَنْصَحَكَ فَانْصَحْ لَهُ وَإِذَا عَطَسَ فَحَمِدَ اللَّهَ فَشَمِّتْهُ وَإِذَا مَرِضَ فَعُدْهُ وَإِذَا مَاتَ فَاتْبَعْهُ
74- Resulullah (a.s.) şöyle buyurdu: Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman ona selam ver, seni davet ederse davetine git, nasihat isterse nasihat et, aksırır da Allah’a hamdederse yerhamukallah de, hastalandığında onu ziyaret et, vefatında cenazesinin ardından git. (Müslim, Selam)

۷٥) قَالَ رَسُولُ الله: اَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ اِيمَانًا اَحْسَنُهُمْ خُلُقًا، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ
75- Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun) den bildirildiğine göre Rasulullah(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Mü’minlerin iman bakımından en iyi olanları ahlaken en iyi olanıdır. Hayırlınız hanımlarına karşı hayırlı olanlardır. (Tirmizi, Rada 11)

۷٦) النَّبِىُّ قَالَ: كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَاْلأَمِيرُ رَاعٍ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ
76- İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun) ’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Amir memurlarının çobanıdır. Erkek, aile ve çocuklarının çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuklarının çobanıdır. O halde hepiniz birer çobansınız ve hepiniz idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz. (Buhari, Cuma 11, Müslim, İmara 20)

۷۷) عَبْداللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ سَأَلْتُ النَّبِيَّ أَيُّ الْعَمَلِ أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ قَالَ الصَّلاَةُ عَلَى وَقْتِهَا قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ قَالَ بِرُّ الْوَالِدَيْنِ قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
77- Ebu Abdurrahman Abdullah ibni Mes’ud (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ’e Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir ? diye sordum. -Vaktinde kılınan namazdır, buyurdular. Sonra hangisi gelir dedim. -Ana babaya iyilik ve itaat etmek buyurdu. Daha sonra deyince: -Allah yolunda cihad etmektir, buyurdular. (Buhari, Mevakıt 5, Müslim, İman 137)

۷۸) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ
78- Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun) 'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinize sevgi ve saygınızın artacağı bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı ve selamlaşmayı yayınız. (Müslim, İman 93)

۷۹) قاَلَ رَسُولُ اللَّهِ خَيْرُ النَّاسِ مَنْ طَالَ عُمُرُهُ وَحَسُنَ عَمَلُهُ
79- Ebû Safvân Abdullah ibn Büsr el Eslemî (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: İnsanların en hayırlısı ömrü uzun olup ameli güzel olandır. (Tirmîzî, Zühd 21)

۸۰) قال النَّبِيُّ لاَ تَحْقِرَنَّ مِنَ الْمَعْرُوفِ شَيْئًا وَلَوْ أَنْ تَلْقَى أَخَاكَ بِوَجْهٍ طَلِيق
80- Ebû Zerr (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) bana şöyle dedi: Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme! (Müslim, Birr 144)

۸۱) النَّبِىُّ قَالَ: لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأِخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
81- Enes (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdular: Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe iman etmiş olamaz. (Buhari, İman, 7, Müslim, İman 71)

۸۲) إنَّ النَّبِيَّ قَالَ إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمُ لِلنَّاسِ فَلْيُخَفِّفْ فَإِنَّ فِيهِمُ الضَّعِيفَ وَالسَّقِيمَ وَالْكَبِيرَ، وَاِذَا صَلَّى اَحَدُكُمْ لِنَفْسِهِ فَلْيُطَوِّلْ مَا شَاءَ
82- Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman hafif tutsun (acele kıldırsın) , çünkü cemaat arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın. Başka bir rivayette: İş güç sahibi olanı vardır. (Buhari, İlim 28)

۸۳) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَخُونُهُ وَلاَ يَكْذِبُهُ وَلاَ يَخْذُلُهُ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ عِرْضُهُ وَمَالُهُ وَدَمُهُ التَّقْوَىهَا هُنَا بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْتَقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِم
83- Abdullah İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun) ’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, Müslüman, Müslüman’ın başına gelen musîbette terk etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah’ta ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse Allah’ta onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim de bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse Allah’ta kıyamet günü o kimsenin ayıp ve kusurunu örter. (Buhari Mezalim 3, Müslim, Birr 58)

۸٤) قالَ رسُولُ الله لَوْ تَعْلَمُونَ ما أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلاً وَلَبَكَيْتُمْ كثِيرًا
84- Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz mutlaka az güler çok ağlardınız. Buhârî, Tefsîru sûre (5) , 12; Müslim, Fezâil 134

۸٥) وعن أبي سعيدٍ الخدريِّ، قال: جَلَسَ رسولُ الله عَلى المِنْبَرِ، وَجَلَسْنَا حَولَه، فقال: إن مِمّا أخافُ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِي مَا يُفْتَحُ عَلَيْكُمْ مِن زَهْرَةِ الدُّنْيَا وزينَتِهَا
85- Ebu Said el Hudrî (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) minber üzerine oturmuş biz de onun etrafında dizilmiştik. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve güzelliklerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptıracağınızdan korkuyorum.” (Buhari, Zekat 47, Müslim, Zekat 121)

۸٦) النبيّ قال: لَيسَ الغِنَى عَن كَثرَةِ العَرَضِ، وَلكِنَّ الغنَى غِنَى النَفْسِ
86- Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Gerçek zenginlik malın fazla olması değil, kalb zenginliği gönül tokluğudur. (Buhari, Rikak 15, Müslim, Zekat 130)

۸۷) قالَ النبيِّ البِرُّ حُسنُ الخُلُقِ، وَالإثمُ ما حاكَ في نَفْسِكَ، وكَرِهْتَ أَنْ يَطَّلعَ عَلَيْهِ النَّاسُ
87- Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Gerçek Müslüman olmak demek; güzel ahlaklı olmak demektir. Günah ise, kalbini tırmalayıp rahatsız eden (tereddüt uyandıran) ve insanların bilmesini istemediğin her şeydir. (Müslim, Birr 14)

۸۸) عن ابن عمر قال: قال رسول الله (صلى الله عليه وسلم) : ’كلوا جميعا ولا تفرقوا، فإن طعام الواحد يكفي الاثنين وطعام الاثنين يكفي الأربع
88- Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : ‘Sizler yemeğinizi topluca yiyiniz, ayrı ayrı yemeyiniz. Kuşkusuz bir kişinin yemeği iki kişiye kifayet eder, iki kişinin yemeği de dört kişiye kifayet eder’ buyurdu. (Tabarani (7440–el–Evsat) Albani (2691–Sahiha) El–Manahi (3/91)

۸۹) وعنْ أبي ذَرٍّ رضي اللَّه عنهُ عنِ النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ: «ثَلاثةٌ لا يُكلِّمُهُمْ اللَّه يوْمَ القيامةِ، ولا يَنْظُرُ إليْهِمْ، ولا يُزَكِّيهِمْ وَلهُمْ عذابٌ أليمٌ » شَيْخٌ زانٍ، وَمَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِلٌ مُستكْبِرٌ
89- Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Üç grup insan var ki Allah onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz. Bu sebeble onlara büyük azab hazırlanmıştır. Bu kimseler, zina eden ihtiyar, yalancı (veya zalim) hükümdar, kibirlenen fakirdir. (Müslim, İman 172)

۹۰) قال رسُولُ الله الأمِيرَ فَقَدْ: مَنْ أَطَاعَنِي فَقَدْ أَطَاعَ اللهَ وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ عَصَى الله، وَمَنْ يُطعِ الأمِيرَ فَقَدْ أَطَاعَني، وَمَنْ يَعْصِ الأمِيرَ فَقَدْ عَصَانِي
90- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. İslam devletinin başındaki Müslüman idarecilere itaat eden, bana itaat etmiş olur, onlara karşı gelen ise bana karşı gelmiş olur. (Buhari, Cihad 109; Müslim, İmara 32)

۹۱) وعن عائشة رضي اللَّه عنها قالت: كان كلامُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كلاماً فَصْلا يفْهَمُهُ كُلُّ مَن يَسْمَعُهُ . رواه أبو داود
91- Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık seçikti. (Ebu Davud, Edeb 18)

۹۲) قالَ رسولُ الله: إذا أَكَلَ أَحَدُكُمْ فَلْيَذْكُرِ اسْمَ الله تعالى، فإنْ نَسِيَ أَنْ يَذْكُرَ اسْمَ الله تَعَالَى في أوَلِهِ، فَلْيَقُلْ: بِسْمِ الله أَوَّلَهُ وَآخِرَهُ
92- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Biriniz yemek yerken besmele çeksin, şayet yemeğe başlarken besmeleyi unutursa, =bismillahi evvelehu ve ahirehu desin. (Ebu Davud, Et’ıme 15, Tirmizi, Et’ıme 479)

۹۳) قَالَ: أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِسَبْعٍ: بِعِيَادَةِ الْمَرِيضِ، وَاتِّبَاعِ الْجَنَائِزِ، وَتَشْمِيتِ الْعَاطِسِ، وَنَصْرِ الضَّعِيفِ، وَعَوْنِ الْمَظْلُومِ، وَإِفْشَاءِ السَّلَامِ، وَإِبْرَارِ الْمُقْسِمِ،
93- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize şu yedi şeyi emretti: 1. Hasta ziyaretini 2. Cenazeye katılmayı 3. Aksırana Elhamdülillah derse Yerhamükellah demeyi 4. Zayıfa yardım etmeyi 5. Mazluma yardımcı olmayı 6. Selamı yaygınlaştırmayı 7. Yemin eden kimsenin yeminini yerine getirmesini temin etmeyi.

۹٤) قَالَ رَسُولُ اللهِ: إِذَا قَالَ الرَّجُلُ لِأَخِيهِ: يَا كَافِرُ، فَقَدْ بَاءَ بِهَا أَحَدُهُمَا، فَإنْ كَانَ كَمَا قَالَ وَإلاَّ رَجَعَتْ عَلَيْهِ
94- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Bir adam Müslüman kardeşine Ey Kâfir derse bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylendiği gibi ise bu söz yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner. (Buhari, Edep, 73; Müslim, İman, 111)

۹٥) يقولُ: اللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، أَذْهِب الْبَأسَ، واشْفِ أَنْتَ الشَّافي لا شِفَاءَ إلا شِفَاؤُكَ، شِفاءً لا يُغادِرُ سَقَماً
95- Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururdu: Allahım! Sen bütün insanların hayatlarını programlayansın, Rabbimizsin. Bu hastanın ıstırabını gider, şifa ver, şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa verecek yoktur. Buna hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ver. (Buhari, Merda 20, Müslim, Selam 46)

۹۲) أنَّ رَسُولَ اللهِ قَالَ: لَا تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ مَقَابِرَ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْفِرُ مِنَ الْبَيْتِ الَّذِي تُقْرَأُ فِيهِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ.
96- Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Evlerinizi kabirler haline getirmeyiniz (Ölüler gibi kuran okumayı terk etmeyiniz) . Şüphe yok ki şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. (Müslim, Müsafirin 212)

۹۷) رَسُولُ اللهِ يَقوُلُ: مَنْ حَجَّ، فَلَمْ يَرْفُثْ، وَلَمْ يَفسُقْ، رَجَعَ كَيَوْمَ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ
97- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Zina vb. büyük küçük günah işlemeden hac yapan kimse annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak evine döner. (Buhari, Hacc, 4; Müslim, Hacc, 438)

۹۸) أنَّ رَسُولَ اللهِ قَالَ: أَقْرَبُ ماَ يَكُوُنُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ سَاجِدٌ، فَأَكْثِرُوا الدُّعَاءَ.
98- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. Orada çok dua ediniz. (Müslim, Salat, 215)

۹۹) أَنَّ النَّبِيَّ قَالَ: لَا تَبَاغَضُوا، وَلَا تَحَاسَدُوا، وَلا تَدَابَرُوا، وَلَا تَقَاطَعُوا، وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَاناً، وَلَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ
99- Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: Birbirinize kin tutmayınız, birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize sırt çevirip alakanızı kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Bir Müslümanın Müslüman kardeşine üç günden fazla dargın durup selam vermemesi helal değildir. (Buhari, Edeb, 57; Müslim, Birr, 23)


۱۰۰) ثلاثة لا يكلِّمهم الله يوم القيامة ولا ينظر إليهم ولا يزكِّيهم ولهم عذاب أليم: الْمُسْبِل إزارَه والمنّان الذي لا يعطي شيئاً إلا مَنَّه، والمنفِق سِلْعته بالحَلِف الكاذب 100- Üç zümre vardır ki, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Ve onlara can yakıcı bir azap vardır. Elbiselerini sürüyerek yürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve malına yalan yeminle revaç verip satmaya çalışan” [1] (İmam Müslim)

۱۰۱) اِذاَ اَنْفَقَ الرَّجُلُ عَلىَ اَهْلِهِ يَحْتَسِبُهاَ فَهُوَلَهُ صَدَقَةٌ
101- “Bir kişi Allah’ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa harcadıkları onun için birer sadaka olur.” Buhârî, İman: 41; Müslim, Zekat: 49; Nesâî, Zekat: 60.

۱۰۲) مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ والْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فيِ أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ
102- “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” Buhari, Savm, 8

۱۰۳) قَالَ رَسُولُ اللهِ: اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، أَذْهِبِ الْبَأْسَ، وَاشْفِ أَنْتَ الشَّافيِ لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لَا يُغادِرُ سَقَماً.
103- Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururdu: “Allahım! Sen bütün insanların hayatlarını programlayansın, Rabbimizsin. Bu hastanın ızdırabını gider, şifa ver, şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa verecek yoktur. Buna hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ver.” (Buhari, Merda 20, Müslim, Selam 46)

۱۰٤) قَالَ رَسُولُ اللهِ: اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي، وَأَلْحِقْنِي باِلرَّفِيقِ الأَعْلَى
104- Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) diyor ki:: “Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et ve beni Refiki A’la’ya = Yani yüce dostun makamı olan kendi katına kavuştur” (Buhari, Merza 19)

۱۰٥) قَالَ رَسُولُ اللهِ: لَا تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ مَقَابِرَ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْفِرُ مِنَ الْبَيْتِ الَّذِي تُقْرَأُ فِيهِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ.
105- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Evlerinizi kabirler haline getirmeyiniz(ölüler gibi kuran okumayı terketmeyiniz) . Şüphe yok ki şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar.” (Müslim, Müsafirin 212)

۱۰۲) قَالَ رَسُولُ اللهِ: مَنْ حَجَّ، فَلَمْ يَرْفُثْ، وَلَمْ يَفْسُقْ، رَجَعَ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ.
106- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Zina vb. büyük küçük günah işlemeden hac yapan kimse annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak evine döner.” (Buhari, Hacc, 4; Müslim, Hacc, 438)

۱۰۷) قَالَ رَسُولُ اللهِ: أَقْرَبُ ماَ يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَسَاجِدٌ، فَأَكْثِرُوا الدُّعَاءَ
107- Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. Orada çok dua ediniz." (Müslim, Salat, 215)
۱۰۸) إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَيَثْبُتَ الْجَهْلُ وَيُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا
108- “İlmin kalkması, cehaletin yerleşmesi, şarabın içilmesi, zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir.” Buhârî, İlim: 31; Müslim, İlim: 8; Tirmizi, İlim: 5.

۱۰۹) قَالَ رَسُولُ اللهِ : "نَضَّرَ اللهُ اِمْرَأً سَمِعَ مَقَالَتِي فَوَعَاهَا وَحَفِظَهَا وَبَلَّغَهَا، فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلىَ مَنْ هُوَأَفْقَهُ مِنْهُ."
109- Rasûlullâh Efendimiz (s.a.) şöyle buyurdu: “Sözümü işiten, iyice belleyen, ezberleyen ve insanlara ulaştıranın Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.” Tirmizî, İlim, 7; İbn Mâce, Mukaddime, 18.

۱۱۰) قَالَ رَسُولُ اللهِ : "مَثَلُ الَّذِى يَذْكُرُ رَبَّهُ وَالَّذِى لاَ يَذْكُرُ مَثَلُ الْحَىّ وَالْمَيِّتِ."
110- Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: “Rabbini zikreden kişi ile zikretmeyen kişinin misali diri ile ölü gibidir.” Buhârî, Deavât, 66.

۱۱۱) مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً وَاحْتِسَاباً، غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
111- “Kim inanarak ve sevabını da Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” Buhari, İman, 28; Müslim, Sıyam, 203

۱۱۲) "اِغْتَنِمْ خَمْسًا قَبْلَ خَمْسٍ: حَيَاتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ، وَفَرَاغَكَ قَبْلَ شُغْلِكَ، َغِنَاكَ قَبْلَ فَقْرِكَ، وَشَبَابَكَ قَبْلَ هَرَمِكَ، وَصِحَّتَكَ قَبْلَ سَقَمِكَ."
112- "Beş şeyden önce beş şeyi ganimet bil: Ölümünden önce hayatını, meşguliyet anından önce boş vaktini, fakirliğinden önce zenginliğini, ihtiyarlığından önce gençliğini ve hastalığından önce sıhhatini.” İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VII, 77


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis