Kayıtlar

Şimdi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şimdi Herkes Cenâzelerin Başında Gülüp Eğlenmektedir

  Şimdi Herkes Cenâzelerin Başında Gülüp Eğlenmektedir   A’meş diyor: “Gittiğimiz cenâzelerde herkes hüngür hüngür ağladığı için şaşırır ve cenâzenin asıl sâhibinin kim olduğunu bulup tâziye edemezdik.” İşte eskilerin ölümden korkuları böyle idi. Ne yazık ki, şimdi herkes cenâzelerin başında gülüp eğlenmektedir. Konuştukları, vereselerine bıraktıkları mallar hakkındadır. Hiç kimse kendisinin de aynı şekilde öleceğini ve ne olacağını düşünmez. Bütün bu gafletin sebebi isyandan doğan kalp katılığıdır. Bu sûretle Allah’ı, âhireti ve önümüzdeki müşkil durumları unutarak, gaflet içinde boş şeylerle vakit geçiriyoruz. Bu gibi gafletten uyanmayı Allah’tan dileriz... İmâm Gazâlî İhyâu Ulûmi’d-Din

Bu Adam Öldü Şimdi Dirilse Ne Yapar?

Bu Adam Öldü Şimdi Dirilse Ne Yapar? Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh, bir ölüyü defnettikten sonra mezarın başına oturdu. Yanında kalan adama dönüp dedi ki: Bu adam öldü şayet şimdi dirilse sence ne yapar? Adam dedi ki: Şayet dirilirse hemen tövbe eder, namaz kılar, oruç tutar (kadınsa tesettürü kuşanır, tesettürü bozuksa düzeltir), haramlardan uzak durur ve her türlü hayrı yapardı. Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh adama dedi ki: "Ondan geçti artık; bari senden geçmeden kalk ve dediklerini yap..."

Fidanlar Şimdiden Meyve Verdi

Fidanlar Şimdiden Meyve Verdi Bir hükümdar maiyetiyle birlikte gezintiye çıkmıştı Yolu üzerindeki bir köyde çok yaşlı bir adamın tarlasına fidan dikmekle meşgul olduğunu gördü, gayreti hoşuna gitti, yanına gelip latife yapmak istedi: - Baba, sen ne diye fidan dikmeye uğraşıyorsun? Maşallah yaşını yaşamışsın, bu diktiğin fidanların meyvesinden belki de yiyemezsin. İhtiyar cevap verdi: - Bu diktiğim fidanların meyvesini bizim yememiz şart değil evlat. Biz nasıl bizden öncekilerin diktiği fidanların meyvesinden yiyorsak, bizim diktiğimiz fidanların meyvesini de bizden sonrakiler yer. Bu cevap hükümdarın hoşuna gitti ve mükafat olarak ihtiyara bir kese altın verilmesini emretti. İhtiyar bu ihsanı tebessümle karşıladı: - Gördün mü evlat, bizim diktiğimiz fidanlar şimdiden meyve verdi. Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti, bir kese daha altın verilmesini emretti. Yaşlı köylü güldü: - Evlat herkesin diktiği fidan yılda bir defa meyve verir, bizim diktiğimiz fidan yılda iki de

Şimdi Sus Gönlüm!

Şimdi Sus Gönlüm! Şimdi sus gönlüm! Sus ve teslim ol! Fani umutlarla tükenmekten vazgeç... Dünya buna değmeyecek kadar kısa... Sabır zamanı kısa... Bir şimşek parıltısı kadar kısa! Unutma ey gönül, Burası dünya! Sefası da fani, cefası da... Ne olur gözlerin yaşarsa da, Dilin ancak rabbinin razı olduğu söz söylesin. Sabret gönlüm! Pes etme! Mevlâna Rahmetullahi Aleyh

Ağla Oğlum Ağla... Erkekler Gibi Savaşmadın Şimdi Otur Kadınlar Gibi Ağla!

Ağla Oğlum Ağla... Erkekler Gibi Savaşmadın Şimdi Otur Kadınlar Gibi Ağla! Bozguncular ve korkaklar İslam medeniyetinin yıkılmasına cesurlar ve halis Müslümanlar ise İslam medeniyetinin kurulmasına vesile olmuştur. Tarık bin Ziyad İspanya'ya çıkar çıkmaz gemileri yaktırarak askerlerinin geri dönme umudunu kırdı. Askerlerine şu tarihi sözleri söyledi: “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır.” diyen cesur komutan İspanya'yı fetih etti ama bozguncular yüzünden tek tek topraklarımızı kaybettik. İspanya'daki son İslam kalesinin işgal edilmesinin 700 yıllık İslam Medeniyetinin Yıkılışına Korkaklar Sebebiyet Vermiştir. Gırnata emirliğinin son sultanı EBU ABDULLAH (12. Muhammed) şehrin anahtarlarını savaşmadan İspanyol kral ve kraliçesine

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye Şimdi dinleyeceğiniz olay yüzde yüz gerçektir. Ben doğduktan 2 gün sonra annem ve babam benim de içinde bulunduğum bir araba ile kaza yapmışlar. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti benim burnum bile kanamazken annem ile babam maalesef hakkın rahmetine kavuşmuşlar. Beni dedem ve nenem büyüttü. Onlar benim her şeyimdi, Annem ve babam olsalar ancak öyle severdim. Ama Çok kötü bir şey oldu. Dedem şeker hastası oldu ve git gide çok kötü oluyordu. O zamanlar durumumuzda iyi değildi. Maddi olarak şehirde bir tane devlet hastanesi vardı ve onlarda doğru düzgün ilgilenmiyordu bile. Gözlerimin önünde ölüme gidiyordu adeta dedem. Ve maalesef büyük Marmara depreminden 2 saat önce 17 ağustos 1999’da kaybettik dedemi. Adeta dünya başıma yıkılmıştı. Aynı günün sabahı köye defnettiler. Abartısız 1 hafta her gece köydeki akrabamızın evinden kaçarak dedemin mezarına gidiyordum ve onun toprağına sarılıp yatıyordum. Her gün de dayım sabah ezanına karşı bazen daha e

Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Ne Demek?

Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Ne Demek? Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş; "Efendim, “Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat” bu dört kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlatır mısınız?" "Şimdi git, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım." Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla karşılık vermiş. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradan’a güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anla