Kayıtlar

Beyaz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Beyaz Dilekçe

  Beyaz Dilekçe   Rahman ve rahim olan adına sığınarak Açtım iki elimi kor gibi iki yaprak Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç İşte dünya önünde benim ruhum sana aç Bu seyriyen ellerle Senden Seni isterim Senden Seni isterken canımdan çıkar tenim Sana âşık ruhumdur merceği yakan ışık Gözlerim Cemalini görmeden de kamaşır Bir miras yediyim ben iflasın eşiğinde hep sabrım ölçülüyor ihlas bileşiğinde kimim kimlik ararken hem güler hem ağlarım yükseklerden dökülen sular gibi çağlarım. Çok tuzlu bir denizim her anım med ve cezir sana aşık olanım yüreğim kutla esrir döşeğim kara toprak yorganım kara bulut ben seninle doluyken vurgun yapamaz kunut her insan günah işler senden saklanır mı sır tövbe dilekçesiyle sırdan kalkar bu nasır kainatı yarattın donattın rızk verdin kimine sonsuz körlük kimine ışık verdin yanlış adım atmayın diye indi her kitap sana açılan eli geri çevirmesin Rab ulu bir silsileden peygamberler gönderdin gök yüzüne yıldızlar yere çiçekler

Beyaz Bulutlar Altında

Beyaz Bulutlar Altında Açmayın yüzünü ölünün O üstünde yatıyor şimdi Vakitsiz solmuş gülünün Ağlatmayın kızını ölünün Melekler kalıbını alıyor şimdi Kanatları yolunmuş dilinin Silmeyin izini ölünün Melekler kalıbını alıyor şimdi Üstüne serilecek halının Çalmayın sazını ölünün O bütün notaları unuttu şimdi Tılsımı bozuldu elinin İri kanatlı kuşlar götürdü yazını ölünün O sonsuza bakan bir başak gibi Kilidi sökülmüş yolunun Bahattin Karakoç

Kaç Kişi Böyle Sevebilir?

Kaç Kişi Böyle Sevebilir? Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler. Basamakları geçti. Boş olduğu söylenen koltuğu el yordamı ile buldu. Oturdu. Çantasını kucağına aldı. Bastonu koltuğa yasladı. 34 yaşındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke... Kızgınlık... Kendine acıma... Hayatta tek dayanağı artık kocası Mark’tı... Mark Hava Kuvvetleri’nde subaydı. Susan’ı bütün kalbi ile seviyordu. Susan gözlerini kaybedince, Mark karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen fark etmişti. Ona yeniden güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardım etmeliydi. Susan gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Susan’ı işine dönmeye ikna etti. Peki, ama evden işe nasıl gidecekti? Genelde otobüsle giderdi. Ama şimdi koca kenti bir uçtan ötekine tek başın

Beyaz At Ve Hükümdar

Beyaz At Ve Hükümdar Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin (kendi adamlarının) hazır bulunduğu bir sırada: - “Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bana kriz geçirtebilir,” demiş. Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. -“Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek,” der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar: - “Hükümdarım!” der. - “Sizin beyaz at var ya!” - “Evet!” der, Hükümdar. Seyis başı: - “O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor”, der. Hükümdar: - “Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!” Seyis