Kayıtlar

Mayıs 16, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Peygamberimiz Kur’ân’ı Kerim’i Nasıl Okurdu?

Peygamberimiz Kur’ân’ı Kerim’i Nasıl Okurdu? Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak, Peygamberimizin Kur’ân’ı nasıl okuduğunu ve Kur’an tilâvetlerinde öne çıkan vasıfları anlattı. İşte rivâyetler ışığında nebevî tilâvetin vasıfları… Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem âlemlere rahmet olarak gönderilmiş [1] ve O’na en büyük mûcize olarak Kur’ân-ı Kerîm verilmiştir [2]. Karanlıklara ışık [3], doğru yola rehber [4] ve müminlere rahmet [5] olan Kur’ân-ı Kerîm, doğruyu eğriden ayıran bir kelâm olarak [6] sözlerin en güzeli [7] ve en doğru yola iletenidir [8]. O Kur’an ki hakîkatin kesin bilgisi [9], mübârek bir zikir [10]ve büyük bir haberdir [11]. Bütün bir âleme ve özellikle doğru varmak isteyene öğüt [12], apaçık bir nûr [13] ve gönüllere şifadır [14]. Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok vasfı içinde ön çıkan bir hususiyeti de “el-Kur’ân” ismiyle ‘okunan kitap’ olması ve daha da ötesi okunması ibâdet telakki edilmesidir. Onu ilk olarak Allah Celle Celâlüh meleklere okumuş ve ta’lim etmiştir

Halime Çavuş

Resim
Halime Çavuş Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi. (Alıntı)

Hafız Selman İzbeli

Resim
Hafız Selman İzbeli Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu'daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle "Cumhuriyet kadını" idi. Kurtuluş Savaşı sonrasında kastamonu'daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti. Varlıklı bir aileden geliyordu.Asker kastamonuya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkce harflerle okuma yazmayı öğrenmişti. Hafız Selman hanıma milletvekilliği de önerilmişti. "Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam" diyerek kabul etmemişti. (Alıntı)

Sabır Timsali Hanımlar

Sabır Timsali Hanımlar Seminerlerimden birinde; hanımlar eşlerinden şikâyet ediyorlardı. Bir hanımefendi, şikâyet eden hanımları dinledikten sonra hiçbirine hak vermedi ve dedi ki: "10 senedir felçli ve yatalak hâlde bulunan eşime bakıyorum. Sabrediyorum, hiç şikâyet etmiyorum. Bu hanımlar, nelerden dertleniyorlar, doğrusu çok şaşırdım. Lütfen, bu hanımlar, minicik dertlerini dev bilmesinler; bir damla yağmuru sel sanmasınlar." O hanımı dinleyince sabır kahramanlarından birkaç örneği kaleme almak istedim. Çünkü aileyi, dolayısıyla toplumu ayakta tutan sevgi ve şefkat kahramanı hanımlar arasında, çok sabırlı olanlar var. Çok şükür ki hâlâ varlar. Rabb'im sayılarını çoğaltsın... Vehbi Vakkasoğlu 

Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi

Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi Üç çocuk anası bir hanımefendi, Ahmet Şahin Hoca'mızın yanına geliyor ve "Hocam, derdim derindir, bana bir yol gösterin!" diyerek yardım istiyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Kocam, içki bağımlısı; gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye, hemen kalkıp ka­pıyı açıyorum. "Buyur, deyip saygıyla karşılıyorum. Bazen, gecenin o saatinde yemek istiyor. Akşamdan hazırladığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş, bana yeniden yemek yap, diyor. "Çocuklar okula gidecekler, uyanıp da rahatsız olmasınlar diye, yine mutfağa giriyor, yeniden yemek yapmaya başlıyorum. Arkamdan geliyor, hazırladığım yemeğe bakıyor, 'Ben bunları yemem, başka yemek yok mu?' diye bağırıp çağırmaya başlıyor. Ben de 'Kazanabildiğim parayla, ancak böyle yemek yapabiliyorum; sen yardımcı olursan istediğini ya