Kayıtlar

gökler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir Karınca İçin Gökler Mateme Boğuldu

Bir Karınca İçin Gökler Mateme Boğuldu Ferîdüddîn Attâr Hazretleri de, Mahlûkata karşı sahip olunması gereken gönül hassâsiyetini, naklettiği bir kıssada, temsîlî bir üslûb ile şöyle ifade etmektedir: Hazret-i Ali Radıyallahu Anh bir gün yolda aceleyle giderken farkına varmadan bir karıncayı incitti. İncinen karınca, acılar içinde yerde çırpınmaktaydı. Hazret-i Ali Radıyallahu Anh, karıncanın içine düştüğü durumu görünce pek üzüldü. O Allah’ın arslanı, bir karıncanın incinmiş hâlinden dolayı perişan oldu. Karıncanın kendine gelip yürümesi için bir hayli emek sarf etti, birçok çareye başvurdu. Fakat nafile… O gece Hazret-i Ali Radıyallahu Anh, rüyasında Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi Vesellem Efendimiz’i gördü. Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem ona şöyle buyurdular: “Ey Ali! Yolda acele etme! İki gündür bir karınca yüzünden gökler mateme boğuldu. Buna da sen sebep oldun. Yoldaki karıncayı incittin. Öyle bir karıncayı incittin ki, o Allah’ın nârin ve hassas bir mahlûkuydu.

Arş-ı Ala ve Yedi Kat Yeri ve Gökleri Titreten Çok Güçlü Dilek Duası

Arş-ı Ala ve Yedi Kat Yeri ve Gökleri Titreten Çok Güçlü Dilek Duası أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ. بِسْـمِ اللهِ الرَحْمٰنِ الرَحِيْمِ اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ حَمْدًا يُوَافِي نِعَمَهُ، وَيُكَافِئُ مَزِيدَه. اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ. نَاصِرِ اْلحَقِّ بِالْحَقِّ وَاْلهَادِى إِلٰى صِرَاطِكَ المُسْتَقِيمِ. وَعَلٰى اٰلِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الأَحَدٍ الاعَزَّ وَأَدْعُوكَ. اَللَّهُمَّ بِاسْمِكَ العَظِيمِ الوِتْر وَأَدْعُوكَ. اَللَّهُمَّ بِاسْمِكَ الْكَبِير المُتَعَال الَّذِي مَلَاَ الْأَرْكَانَ كُلَّهَا أَنْ تَكْشِفَ عَنِّي مَا أصْبَحْتُ وَمَا أمْسَيْتُ فِيهِ  [Burada hacetinizi ister aşağıdaki salâtı yapar âmin dersiniz!] اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مَا اخْتَلَفَ اْلمَلَوَانِ وَتَعَاقَبَ اْلعَصْرَانِ وَكَرَّرَ اْلجَدِيدَانِ واسْتَقْبَلَ الْفَرْقَدَانِ وَبَلِّغْ رُوحَهُ و

MÜJDE YİĞİDİM

Müjde Yiğidim Hak yolu rehber edip, batıla tapmadıysan; Sünnetleri yaparak, bidate sapmadıysan; Şeytan, nefse uymayıp; günahlar yapmadıysan; Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin! Zamanlara sığmayıp, tüm çağları aştıysan; Engelleri atlayıp, uzaylardan uçtuysan; Aşkullah’a dalarak, hizmetlere koştuysan; Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin! Haramlardan kaçarak tüm farzları tuttuysan, Kötülüğü terk edip, iyilikler yaptıysan, Günahlara acilen, nasuh tövbe yaptıysan, Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin. Her nefes Allah deyip, Rabb’ini zikrettiysen, Her anı fırsat bilip, eserler ürettiysen, Gafletten uzaklaşıp, hizmetlere gittiysen, Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin. Hak için düşman olup, hak namına sevdiysen, Darda kalan mümine, yardımlar sağladıysan, Boşa geçen ömrüne, dövünüp üzüldüysen, Müjde yiğidim müjde en güzel cennet senin! Kâfir-zalim zulmünü, cihadla önlediysen, Mazlumların yaşını, hep severek

Nerede Kutlu Çağlar

Nerede Kutlu Çağlar   Dün gece müjdeli, bir rüya gördüm, Yeniden toplanmış, “O yüce divan...”   Yemyeşil ovada koca bir çınar, Masmavi göklere yükseliyordu.   Zümrüt yapraklarda, altın bülbüller, Tatlı bir nağmeyle ötüşüyordu...   Yüksek bir tepeye kurulmuş otağ, Ulu bir Hakan, haykırıyordu...   Nur simalı pirler divana gelmiş, "Garip halimizi" konuşuyordu...   Vadileri doldurmuş, binlerce yiğit, Tekbirlerle arzı titretiyordu...   Akıncılar mutlu uçacak gibi, Şahlanan atlarda haykırıyordu...   Divan, bir kararı tartışıyordu... Âlimler çok titiz çalışıyordu.   Son nokta konuldu, karar verildi. Bir nida inletti yer ve gökleri...   "Hedefimiz şudur: ‘İyi dinleyin!’ “İman ve Kur’an’da, tekrar dirilip;”   “Dünyada yeniden, süper güç olmak,” “Küfür ve zulümü silip, yok etmek...”   “İslâm’ın sesini tekrar yükseltmek;” “İnsanlığa hizmet edip yüceltmek…”   Erenler ruhları; yere inmişti. Divanın önünde, hep dizilmişti.   Hepsi de düşünceli küskün ve kızgın... Sustukça susuyor ço

GÜLÜMSEME

GÜLÜMSEME Sular güneşe gülümsedi; Güneş ışıttı, ısıtıverdi… Buharlaşıp göklere uçtular, Kümelenip bulutlara dönüştüler... Gökyüzü, bulutlara gülümsedi; Bulutlar sevinçten yayıldılar… Pamuk tarlaları oluşuverdi… Soğuk hava bulutlara gülümsedi; Bulutlar yağmur olup boşanıverdi… Damla damla, yeryüzüne düştüler... Çatlamış yerler, yağmurlara gülümsedi; Kara toprak, yeşilliğe dönüşüverdi... Altın başaklar, meyveli ağaçlar oluşuverdi. Bitkiler, hayvanlar, insanlar gülümsedi; Bitkiler yeşilleşti, güzelleşti, Hayvanlar cıvıldadı, koşuştu, İnsanlar neşelendi, gülüştü… Yeryüzünde gülen, canlı cansız ne varsa; Bitkiler, hayvanlar, insanlar, hepsi, hepsi… Zikirle şükürle doldu. Güzelleşti, olgunlaştı, mutlu oldu… İnançsızlar, inkârcılar, maddeciler, gülmediler; Gülümsemediler, gülümsetemediler; Sarardılar, karardılar, soldular… Her şeyde hata arayıp durdular… Allah’ın yarattığı her şeyde kusur buldular… Acılarla kıvrandılar, mutsu