Nerede Kutlu Çağlar

Nerede Kutlu Çağlar

 

Dün gece müjdeli, bir rüya gördüm,

Yeniden toplanmış, “O yüce divan...”

 

Yemyeşil ovada koca bir çınar,

Masmavi göklere yükseliyordu.

 

Zümrüt yapraklarda, altın bülbüller,

Tatlı bir nağmeyle ötüşüyordu...

 

Yüksek bir tepeye kurulmuş otağ,

Ulu bir Hakan, haykırıyordu...

 

Nur simalı pirler divana gelmiş,

"Garip halimizi" konuşuyordu...

 

Vadileri doldurmuş, binlerce yiğit,

Tekbirlerle arzı titretiyordu...

 

Akıncılar mutlu uçacak gibi,

Şahlanan atlarda haykırıyordu...

 

Divan, bir kararı tartışıyordu...

Âlimler çok titiz çalışıyordu.

 

Son nokta konuldu, karar verildi.

Bir nida inletti yer ve gökleri...

 

"Hedefimiz şudur: ‘İyi dinleyin!’

“İman ve Kur’an’da, tekrar dirilip;”

 

“Dünyada yeniden, süper güç olmak,”

“Küfür ve zulümü silip, yok etmek...”

 

“İslâm’ın sesini tekrar yükseltmek;”

“İnsanlığa hizmet edip yüceltmek…”

 

Erenler ruhları; yere inmişti.

Divanın önünde, hep dizilmişti.

 

Hepsi de düşünceli küskün ve kızgın...

Sustukça susuyor çok fazla üzgün:

 

Birden haykırdılar: “Ne bu haliniz?”

“Öldünüz mü artık, yok mu canınız?”

 

“Nerede koskoca muhteşem devlet?”

“Hani şehit verilen, bunca topraklar?”

 

“Nedir bu laçkalık, yokluk, yoksulluk;”

“Sapıklık, bidatler, bozuk fırkalar,”

 

“Sefalet, tembellik, gaflet, miskinlik...”

 “Sefahat, cehalet, cahil kafalar...”

 

“Müslüman zulümde, ne bu haksızlık;”

“Nedir bu rezillik, ne bu suskunluk?”

 

“Kadınlar açılmış, acayip olmuş;”

“Sokaklar cahiliye devrinden kötü...”

 

“Ar hayâ kalmamış edep yok olmuş!”

“Helâl haram bilmez bir nesil gelmiş...”

 

“Neden cihat eden yiğitler sustu?”

“Hani mücahitler, nereye pustu?”

 

“Üç buçuk soysuza, geçmez sözünüz,”

“Memleket gidiyor, kör mü gözünüz?”

 

Herkes duygulanmış, çok utanmıştı.

Sessizce bakışıp, donakalmıştı.

 

Bütün millet şaşkın, bakışıyordu;

Başlar yere eğik ağlaşıyordu...

 

Yemyeşil bir ışık, gökte parladı,

Simsiyah gece, birden nurlandı.

 

Mahzun mahzun bakan, kalpler ürperdi.

Tam koro halinde, bir ses yükseldi.

 

“Maziyi unuttuk, kâfire kandık,”

“Şeytana aldanıp, dünyaya daldık...”

 

“Geri kaldık, suçluyuz; hem ihmalkârız;

“Halimiz perişan, pek günahkârız.”

 

“Şükürler olsun ki, artık uyandık,”

Müjdeler olsun ki, tam şuurlandık.”

 

“Çok çalışacağız, yeminler olsun,”

“Tekrar geliyoruz, tüm dünya bilsin!”

 

“Bir gençlik gelecek hem çok yakında...”

“Bir kara gecenin, ak şafağında.”

 

“Kalpleri fethedip, şaha kalkacak;”

“Karanlığı yarıp, arşa çıkacak!”

 

“Bütün zulümleri, boğacak akın!

“Eski kutlu çağlar, doğacak yakın...”

 

“Yiğit mücahitler, bayrak açacak;”

“Osmanlı kurulup, nurlar saçacak…”

 

“Yeryüzü ışıyıp, İslâm gelecek,”

“Küfür temizlenip, zulüm bitecek...”

 

“Küllerinden doğacak “Şanlı Osmanlı!”

“Dünyaya hükmedecek; “Ebed-i Müddet…”

 

Yaşar Akkaş


28- 09-2002           Yaşar AKKAŞ
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)