Kayıtlar

yaprak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dut Yaprağı

Resim
                                                                                            Dut Yaprağı İmam-ı Şafii Rahmetullahi Aleyh'e: “- Allah Teâlâ'nın varlığına delilin nedir?” Diye sorduklarında: "- Dut yaprağıdır!" demiş. “- Çünkü aynı yaprağı koyun yer, süt yapar; arı yer, bal yapar; geyik yer, misk yapar; tırtıl yer, ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak ancak Allah Teâlâ'ya mahsustur.

Kurudu Dalında Soldu Yaprağım

Kurudu Dalında Soldu Yaprağım   Dar mı geldi sana Peyik Elleri, Bir daha açmıyor soldu gülleri… Mekân olmaz bana gurbet elleri, Kurudu dalında soldu yaprağım…   Tükenmek bilmiyor sıralı dertler, Bacım gelir diye yolumu bekler, Boşa gitti anam bunca emekler, Kurudu dalında soldu yaprağım…   Ellerin evine de yuva kurulmaz, Bu dünya fanidir burda kalınmaz, Bu deli gönülde söyler yarulmaz, Kurudu dalında soldu yaprağım…   Alın yazım benim böyle yazılmış, Kösallı köyüne mezar kazılmış, Üstüne de anam Güzelay yazılmış, Kurudu dalında soldu yaprağım…   (Alıntı)

İncitme

  İncitme   Gölgesinde otur amma Yaprak senden incinmesin. Temizlen de gir mezara Toprak senden incinmesin.   Yollar uzun, yollar ince Yol kısalır aşk gelince Yat kurban ol İsmail'ce Bıçak senden incinmesin.   Burdayım de ararlarsa Doğru söyle sorarlarsa Tabutuna sararlarsa Bayrak senden incinmesin.   İl göçsün göçtüğün vakit Yol yansın geçtiğin vakit Suyundan içtiğin vakit Kaynak senden incinmesin.   Toz konmasın sakın sana Hakkı geçer halkın sana Gücenmesin yakın sana Uzak senden incinmesin   Abdurrahim KARAKOÇ

Gül Yaprağı Olmak

Gül Yaprağı Olmak Uzakdoğu'da bir Budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki Budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırma

Nerede Kutlu Çağlar

Nerede Kutlu Çağlar   Dün gece müjdeli, bir rüya gördüm, Yeniden toplanmış, “O yüce divan...”   Yemyeşil ovada koca bir çınar, Masmavi göklere yükseliyordu.   Zümrüt yapraklarda, altın bülbüller, Tatlı bir nağmeyle ötüşüyordu...   Yüksek bir tepeye kurulmuş otağ, Ulu bir Hakan, haykırıyordu...   Nur simalı pirler divana gelmiş, "Garip halimizi" konuşuyordu...   Vadileri doldurmuş, binlerce yiğit, Tekbirlerle arzı titretiyordu...   Akıncılar mutlu uçacak gibi, Şahlanan atlarda haykırıyordu...   Divan, bir kararı tartışıyordu... Âlimler çok titiz çalışıyordu.   Son nokta konuldu, karar verildi. Bir nida inletti yer ve gökleri...   "Hedefimiz şudur: ‘İyi dinleyin!’ “İman ve Kur’an’da, tekrar dirilip;”   “Dünyada yeniden, süper güç olmak,” “Küfür ve zulümü silip, yok etmek...”   “İslâm’ın sesini tekrar yükseltmek;” “İnsanlığa hizmet edip yüceltmek…”   Erenler ruhları; yere inmişti. Divanın önünde, hep dizilmişti.   Hepsi de düşünceli küskün ve kızgın... Sustukça susuyor ço