Kayıtlar

üzüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor

Resim
  Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor              Hz. Ali Radiyallahü Anh bir Hristiyan’a misafir oldu. Adam üzüm getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Haramdır.” Hristiyan dedi ki: “- Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki ikisi de aynı şeylerden yapılıyor.” Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Eşin var mı?” Dedi: “- Var.” “- Kızın var mı?” Dedi:             “- O da var.” “- İkisi de gelsin buraya.” Eşi ve Kızı gelince: Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Bu Kız bu Anneden’dir, Ama görüyorsun ki Allah’ü Teâlâ annesini sana helâl, kızını ise haram kılmıştır.” Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın elinden öpüp Müslümanlığı kabul etti!

Bir Salkım Üzüm

  Bir Salkım Üzüm   Avrupa Hristiyanları, Papa’nın kışkırtması ile bir araya gelip Osmanlı topraklarına saldırmaya teşebbüs edince, yeryüzünün sultanı Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çıktı. Tarihlere şan veren ordu ağır ağır ilerliyor, hedefine bir an önce ulaşmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice ısınmıştı. Bir Hristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olması sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm bağlarından yürümek mecburiyetinde kaldı. Olgunlaşan üzümler susuzluktan dudağı çatlamış askerlere; “Al beni, ye beni” dercesine duruyordu. Askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye koyduğu parayı bağladı. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi. Ordunun arkasından, kan ter içinde Hristiyan bir köylünün geldiği görüldü. Köylüyü komutana götürdüler. Çok heyecanlı olan köylü, komutanın eline mi, ayağına mı kapanacağını bilemedi. Bir asker, kendi bağından kopardığı üzümün yerine para bırakmıştı. Bağında

İki Salkım Üzüm Tanesi

İki Salkım Üzüm Tanesi 1500 lü yıllarda, İstanbul'da Topkapı surlarının dibinde küçük bir kulübede fakir bir takkeci yaşarmış. Geçimini Namaz takkeleri örüp, bunları satarak temin edermiş. Fakir olmasına rağmen, gönlü zengin, takva sahibi bir zatmış İbrahim Efendi. En büyük arzusu bir camii yaptırmakmış. Onun bu isteğini bilen arkadaşları bazen ona takılırlarmış. İbrahim Efendi, neyle yaptıracaksın camiyi? Ekmeğini zor kazanıyorsun derlermiş Fakat Takkeci İbrahim Efendi hiçbir zaman ümidini yitirmez, devamlı dua edermiş: Umulur ki derya tutuşa, dermiş. Cami yaptırma sevdası yüreğinde kor gibi yanarmış. Bir gün İbrahim Efendi rüyasında bir zat görür. Bu kişi İbrahim Efendiye: “Rızkın iki salkım üzümdedir, Bağdat’a git” der. Heyecanla uyanmış İbrahim Efendi, "Hayırdır inşallah!" demiş. Fakat rüyasına bir mana verememiş. Ertesi gün sabah namazından önce aynı rüyâyı, açık seçik bir şekilde yine görmüş. "Hayırdır inşallah!" demiş. Acaba gitsem mi

Bu Kış Günü Üzüm Olur mu?

Bu Kış Günü Üzüm Olur mu? Aziz Mahmud Hüdayinin yükselmesi bazı talebelerin kıskançlığına yol açtı. Durumu sezen Üfteda Hazretleri Aziz Mahmut Hüdayinin büyüklüğünü göstermek istedi. O sırada mevsim kış idi. Dışarıda kar yağıyor ve fırtına esiyordu. Hazreti Üfteda talebeleri ile yemek yiyordu. Sofraya pilav konulunca Üfteda Hazretleri: "Şimdi bağdan taze kopmuş üzüm olsa bu yemekle ne güzel giderdi." dedi. Bu söz üzerine talebeler içlerinden "Bu kış günü bağda üzüm ne gezer?" dediler. Aziz Mahmud Hudayi de kendi kendine madem hocam söyledi mutlaka bir hikmet vardır diyerek ayağa kalktı ve müsaade ederseniz ben getireyim dedi. Bursa’nın Çekirge mevkiindeki bağa gitti. Bağ karlar altında idi. Asma çubuğunun üzerinden karları temizlediğinde salkım salkım üzümlerin olduğunu gördü. Hemen sepetini üzümlerle doldurdu. Sepeti omzuna alıp Üfteda Hazretlerinin yanına giderken bir çukura düştü. Çıkmaya uğraştı ama çukurdan bir turlu çıkamadı. Aklına Üfteda Hazret

Yarının Geleceği Belli Değil

Yarının Geleceği Belli Değil Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş. O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala: - Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki! Deyivermiş. Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş. Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak: - Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? Diye sormuş. Köle söyle cevap vermiş: - Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem. Çünkü dudak ile bardak ara