Kayıtlar

Hor etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Harâbât Ehlini Hor Görme Sakın

Harâbât Ehlini Hor Görme Sakın   Meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır... Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider... Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar... Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını. Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan...             Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar... Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile... İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar... İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki: “- Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?” Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama m

Beni Hor Görme Gardaşım

Beni Hor Görme Gardaşım   Beni hor görme gardaşım, Sen altınsın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz, Sen gümüşsün ben sac mıyım?   Ne var ise sende bende, Aynı varlık her bedende, Yarın mezara girende, Sen toksun da ben aç mıyım?   Kimi molla kimi derviş, Allah bize neler vermiş, Kimi arı çiçek dermiş, Sen balsın da ben çeç miyim?   Topraktandır cümle beden, Nefsini öldür ölmeden, Böyle emretmiş yaradan, Sen kalemsin ben uç muyum?   Tabiata Veysel âşık, Topraktan olduk kardaşık, Aynı yolcuyuz yoldaşık, Sen yolcusun ben baç mıyım?   Âşık Veysel  

Ne Hor Gör, Ne De İncit!

  Ne Hor Gör, Ne De İncit!   Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı (hâkim) olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem aşkı ile dolu olan bir genç bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek, hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar vermiş. Gündüz okulda, gece evinde ders çalışıp gayret sarf etmiş ve başarmış. Bir de adak adamış: “- Eğer okulumu birincilikle bitirip, Medine’ye hâkim olursam, yolda ilk karşıma çıkıp, yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim…” diye. Neticede okulu birincilikle bitirip Medine’ye hâkim olmaya hak kazanır. Tayini yapılır ve yola çıkar. Şam'a gelince Emevi Camii’nde namazını kılıp, Allah’a hamdeder. Ve tekrar yola koyulur. Bir an önce Medine'ye kavuşmak ister. Camiden çıkarken gözleri dolar ve bir an Rasûlullah Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e kavuşmuş gibi bir hâl zuhur eder. Ağlar bir halde camiden çıktığında bir meczup karşısına geç

Kimseyi Hor Görme!

Kimseyi Hor Görme! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay hâline!” (Hümeze, 1) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Saçı-sakalı birbirine karışmış, eski-püskü elbiseler içinde, kimsenin îtibâr etmediği niceleri vardır ki, Allâh’a yemin etse, Allah onun yeminini boşa çıkarmaz.” (Tirmizî, Menâkıb, 54/3854) “Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bilmek” düsturunu, hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıyız. Zira kulların Allah katındaki değerini, Allahʼtan başkası bilemez. Cenâb-ı Hak, kıymet ve üstünlüğü “takvâ” şartına bağlamıştır. Takvâ ise kalptedir. Kalbin pencereleri sadece Allâh’a açıktır. İnsanların kalplerindekileri bilmek mümkün olmadığından, Hak katında kimin daha üstün olduğu da bilinemez. Bu bakımdan ibâdullâhʼı istikār, yani Allâhʼın kullarını hor görmek, dolaylı yoldan kendini üstün görmek mânâsına gelir ki, bu hâl, İslâm ahlâkıyla aslâ bağdaşmaz. Rasûlullah (sav) Efendimizʼin şu beyanları da, bu hususta mühim bi