Kimseyi Hor Görme!

Kimseyi Hor Görme!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay hâline!” (Hümeze, 1)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Saçı-sakalı birbirine karışmış, eski-püskü elbiseler içinde, kimsenin îtibâr etmediği niceleri vardır ki, Allâh’a yemin etse, Allah onun yeminini boşa çıkarmaz.” (Tirmizî, Menâkıb, 54/3854)

“Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bilmek” düsturunu, hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıyız. Zira kulların Allah katındaki değerini, Allahʼtan başkası bilemez. Cenâb-ı Hak, kıymet ve üstünlüğü “takvâ” şartına bağlamıştır. Takvâ ise kalptedir. Kalbin pencereleri sadece Allâh’a açıktır. İnsanların kalplerindekileri bilmek mümkün olmadığından, Hak katında kimin daha üstün olduğu da bilinemez. Bu bakımdan ibâdullâhʼı istikār, yani Allâhʼın kullarını hor görmek, dolaylı yoldan kendini üstün görmek mânâsına gelir ki, bu hâl, İslâm ahlâkıyla aslâ bağdaşmaz.
Rasûlullah (sav) Efendimizʼin şu beyanları da, bu hususta mühim bir ölçü mâhiyetindedir:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin ehemmiyet vermediği, fakat «şöyle olacak» diye yemin etseler, isteklerini Allâh’ın gerçekleştireceği kimselerdir…” (Buhârî, Eymân 9, Tefsîr 68/1, Edeb 61; Müslim, Cennet, 47)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Latîf: Sonsuz lütuf be kerem sahibi, bütün işleri en ince teferruatına kadar bilen, her şeyin derinliğine nüfuz eden, mahlûkatının ihtiyaçlarını en ufak detayına kadar bilen ve en mükemmel şekilde karşılayan, ince, sezilmez yollarla kullarına çeşitli faydalar ulaştıran demektir.

Kısa Günün Kârı
Müslümanın vazifesi, -kim olursa olsun- Allâh’ın kullarına karşı hüsn-i zan beslemek, edepli olmak ve güzel muâmelede bulunmaktır.

Lügatçe
hüsn-i zan: Bir kimsenin veya bir hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdâni ve iyi kanaat. İyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmek.
îtibâr: Saygınlık.
takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
mâhiyet: Bir şeyin içyüzü, aslı, esası. Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı.
Her Hâlde Hakk’a Yönelmek
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“...Allâh onlardan râzıdır, onlar da Allâh’dan râzıdır.” (Beyyine, 8)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
"Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve güven içinde)dir." (Müslim, Cennet 27. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331)

Câfer-i Sâdık Hazretleri, başına gelen musîbetler karşısında Hakk’ın takdîrine büyük bir rızâ ve teslîmiyet gösterirdi. Öyle ki küçük çocuğu kucağında vefât ettiğinde, rızâ hâlinden başka bir tavır sergilemedi. Babalık şefkatiyle gözlerinden yaşlar süzüldü. Fakat Cenâb-ı Hakk’ın diğer nîmetlerini düşündü ve:
“-Bir nîmetini aldıysan, pek çok nîmet lûtfetmeye devam ediyorsun! Bir defa iptilâya uğrattıysan, devamlı âfiyet veriyorsun!” diye ilticâ ve niyazda bulundu.
Sonra da çocuğunu alıp hanımının ve diğer akraba kadınların yanına götürdü. Kadınlar, küçük yavrunun vefât ettiğini görünce feryâda başladılar. Câfer-i Sâdık Hazretleri onlara, kesinlikle feryâd ile ağlamamaları hususunda tembihlerde bulundu.
Yavrusunu defnetmeye giderken de rızâ zirvelerindeki kalbinden şu samimî ifâdeler dökülüyordu:
“Evlâdımızı alan Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh ederim; bizim O’na karşı ancak muhabbetimiz artmıştır!”
Yavrusunu toprağa verdikten sonra da şöyle buyurdu:
“Biz öyle bir kavmiz ki, sevdiğimiz kişilere sevdiğimiz şeyleri ihsân eylemesi için Allah Teâlâ Hazretleri’ne duâ ederiz, O da bize lûtfeder. Eğer, sevdiğimiz kişiler hakkında sevmediğimiz şeyler takdîr ederse, ona da râzı oluruz.” (Muhammed Ebû Zehra, el-İmâmu’s-Sâdık, s. 80.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Adl: Çok adil olan, asla zulmetmeyen, kullarına da âdil olmayı, adaletle davranmayı emreden demektir.

Kısa Günün Kârı
Yüksek ruhları mâneviyat ufuklarında zirveleştiren sır, iâhî imtihanın en ağır tecellîleri karşısında dahî şikâyet ve sızlanmayı bir kenara bırakıp, daha da artan bir rızâ, teslîmiyet, hamd, şükür ve muhabbet ile Hakk’a yönelebilmektir.

Lügatçe
rakîk: Çok ince, nazik, narin.
iltica: Sığınma, barınma.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis