Kayıtlar

mülk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir

                                                   Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir               Âriflerden birine sormuşlar: "- Akıllı ve bilgili insanlar hep yerlerde sürünürken, câhiller ve ahmaklar hep en yüksek mevkilerde bulunuyor. Hâlbuki bunun tam tersi olması gerekmez mi? Bunun hikmeti nedir?" demişler. Hazret şu cevâbı vermiş: "- İnsanlar, akıllarına ve ilimlerine güvenmesinler, her şeyin hep takdîr-i ilâhî ile olduğunu bilsinler ve sadece Allah’ü Teâlâ 'ya güvensinler diye böyledir!" demiş. İmâm-ı Şâfî Rahmetullahi AleyhHazretleri de bu hususta şöyle buyurmuştur: "- Kazâ ve kaderin delillerinden biri de, akıllıların sefâlet içinde, ahmakların şatafat içinde yaşamasıdır." Âyât-ı Kur`ân ile sâbitdir ki, Allah’ü Teâlâ 'ya mülkü dilediğine verir. Dilediğine dilediği vakit dilediği mülkü veren Allah’ü Teâlâ dilediği vakit dilediğinden o mülkü geri alır. Allah’ü Teâlâ dilediğini dilediği vakit azîz, dilediğini dilediği v

Ne Kadar Malım Mülküm Çok Olsa da…

    Hasan efendi adıyla meşhur bir ihtiyar vardı. Yaratılış gayesini iyi bilirdi. Ömrünü dinine hizmet etmekle geçirmişti. Mum dibine ışık vermez misali oğluna ne kadar nasihat etmişse de oğlu söz dinlememişti. Ölüm döşeğindeyken oğlunu çağırıp der ki: “- Oğlum bugüne kadar hiç bir nasihatimi dinlemedin. Son bir arzum var onu bari yerine getir!” Oğlu merakla sorar: “- Son arzun nedir baba?” Ben ölünce yıkandıktan sonra daha kefenlenmeden hocadan müsaade iste babamın vasiyeti var de ayaklarıma çorap giydir? “- Baş üstüne babacığım. Bir çift çorabın ne kıymeti var. Söz veriyorum vasiyetini yerine getireceğim.” İhtiyar baba sevdiği bir arkadaşını da çağırıp ona der ki: “- Bu mektubu ben ölüp defnedildikten sonra oğluma vermeni rica ediyorum.” Arkadaşı kabul ederek mektubu alır. Gün gelir ihtiyar Hasan Efendi fâni dünyadan baki âleme göç etmek üzere vefat eder. Meyyit yıkanıp kefenleneceği zaman oğlu elinde bir çift çorapla gelir. Hoca efendiye babasının vasiyetini an

Nûşinrevân Ve Delikanlı

  Nûşinrevân Ve Delikanlı   Tarihte adâletiyle meşhur olan Nûşirevan, bir gün avda iken beraberindeki arkadaşlarından ayrıldı ve yolu bir bahçeye vardı. Orada bulunan bir delikanlıya:   “– Bana bir nar verir misin?” dedi. Delikanlı da verdi.   Nûşirevan, narın tanelerinden bolca su çıkarıp susuzluğunu giderdi ve bu hâl çok hoşuna gitti, âdeta mest oldu. İçinden;   “– Böylesine lezzetli meyvesi olan bu bahçe mutlakâ benim olmalı. Ben ne yapıp edip bu nar bahçesini almalıyım.” diye düşündü.   Ardından bir nar daha istedi. Fakat bu defa aldığı nar, kuru ve ekşi çıktı. Bunun sebebini sorunca, o firâset sahibi delikanlı:   “– Sultânım, herhâlde gönlünüz haksızlığa meyletti. Güç ve kudretinizle bu bahçeyi benden almayı düşünmüş olmalısınız.” dedi.   Bunun üzerine Nûşirevan, bahçeyi cebren alma düşüncesinden vazgeçip içindeki kötü niyetten pişman oldu, tevbe etti. Sonra bir başka nar daha isteyince, birinciden çok daha sulu ve tatlı bir nar geldi.   Hayretler i

Adalet Mülk'ün Temelidir

Resim
Adalet Mülk'ün Temelidir Zamanın birinde bir çoban varmış. Emanet koyunları güdermiş. Gel zaman git zaman, her gün sürünün içinden bir koyun eksilir olmuş. 2 tane de davar köpeği varmış. Fakat ne havlama ne başka bir tepki. Çoban mahcup düşüyor tabi. Emanet aldığı hayvanların sahiplerine. İzah da edemiyor. Önüne de geçemiyor olayın. Bir gün niyet etmiş, uyumayacağım diye. “- Uyur gibi yapacağım bu  köpekler ne yapıyor? Göreyim”… Gece olmuş, sırtını ağaca yaslayıp, gözlerini kapamış. Bir zaman sonra köpekler yaklaşmışlar; birisi hafifçe burnunu koklamış çobanın, diğeri burnuyla çobanın ayaklarına dokunmuş hafiften. Bakmışlar ses soluk yok. Sanmışlar ki çoban uyudu… Koştur koştur karşıki dağa gitmişler. Kurtlarla çakallarla birleşmişler. Oynaşıp eğlenmişler. Sonra da birlikte sürünün içine dalmışlar. En semizinden 1 tane koyun seçip, çekmişler kenara. Kurtlar parçalamış koyunu. Köpekler yalaka yalaka, kenarda durmuşlar. Kurtlar yiyip, yol almışlar… Çoban bütü

Gâh Olur Mülk-İ Cihana Hân İder Gönlüm Beni

Gâh Olur Mülk-İ Cihana Hân İder Gönlüm Beni Gâh olur mülk-i cihana hân ider gönlüm beni, Geh döner şehr-i gama derbân ider gönlüm beni. (Zaman olur dünya mülküne sultan eder gönlüm beni, Bazen de döner gam şehrine kapıcı eder gönlüm beni.) Gâh olur can mülkünü ma’mur ider mimar-ı dil, Geh harab idüb yıkar viran ider gönlüm beni. (Zaman olur gönül mimarı can mülkünü mamur eder, Bazen de yıkar viran eder gönlüm beni.) Gâh vaslı fikri der gâhi dönüp hicran anar, Gâh şâd ider gehi giryân ider gönlüm beni. (Zaman olur kavuşmayı düşünür, bazen dönüp ayrılıktan söz açar, Bazen sevindirir, bazen de ağlatır gönlüm beni.) Gâh olur anlar rumûzı kâinatı serteser, Gâh olur bir nutkı yok hayvan ider gönlüm beni. (Zaman olur kâinatın sırlarını baştan başa anlar, Bazen de sözü olmayan hayvan eder gönlüm beni.) Gâh olur bir katre eyler belki kem bir katreden, Geh telâtumlar urup umman ider gönlüm beni. (Zaman olur bir damla eyler, belki de küç

Mal ve Mülk Sevdası

Mal ve Mülk Sevdası Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.” (Tevbe, 75-76) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır…” (Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 370-372.) Medîne müslümanlarından olan Sâlebe'nin, mala-mülke karşı aşırı derecede hırsı vardı. Zengin olmak istiyordu. Bunun için Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem'den duâ istedi. Onun bu talebine Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle cevap verdi: "-Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır..." Bu ifâde üzerine isteğinden vazgeçen Sâlebe, bir müddet sonra hırsının yeniden depreşmesi ile tekrar Ra

Zaman Ve Mülk

Zaman Ve Mülk Mısır’lı Büyük Bir Bey ’in ömrüne ecel askerlerinin hücum ettiğini duydum. Çok geçmemiş, parlak yanağındaki güzellik gitmiş, gün bitimi sararan güneşe dönmüş. Şehrin önde gelenleri, ecele çare olmadığını bildiklerinden ‘eyvah beyimiz elden gidiyor’ diye yakınıp ağlamaya başlamışlar. Oysa her taht, saltanat bir gün bitecektir; bitmeyecek tek saltanat Allah’a aittir. Artık son nefesinin iyice yaklaştığını anlayan bey titreyen sesiyle; ’Mısır’da benim kadar büyük birisi daha yoktu. Gör ki sonum geldi, anladım ki her şey boşmuş. Dünyanın her türlü nimetini toplayıp yığdım ve fakat meyvesinden yiyemedim. Şimdi hepsini ardımda bırakıp düşkünler gibi çıplak gideceğim’ diye yakınmış. Aklı başında olan kimse; dünyayı kendisine toplar, hem yer, hem bağışlar. Hayırlı şeyler yap ki, öldükten sonra peşini bırakmasın. Çünkü kazandıkların senin değildir. Ölüm döşeğindeki insan geride bıraktıklarının hasretiyle tutuşurken, ziyan korkusuyla yanar. Zengin kişi, hayatını çürüten

Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken…

Resim
Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken… Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerekiyor, bunlardan birincisi;  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Allah’ü Teâlâ olduğunu bilmemiz gerekiyor. Rabbimize diyoruz ki ancak sana ibadet eder ancak senden yardım dileriz. Eğer o anda aklımızda Allah’ü Teâlâ değil de başka bir şey varsa o zaman ona ibadet etmiş ondan yardım dilemiş oluruz. Bu da büyük bir şirktir. Çünkü Rabbimiz bizi huzuruna kabul etmiş biz de  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] diyoruz. Hem burada Allah’ü Teâlâ ile kul arasında yetmiş bin perde kalkar, yalnız bir beşeriyet perdesi kalır. Bir de Tahiyyat duasında “esselâmü aleyke eyyühen nebiyyü” [selâm senin üzerine olsun Ey Nebi!] Derken Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Selleme selâm verdiğimizi tasavvur etmemiz gerekiyor. Zira bur