Kayıtlar

beni etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bırakma Beni

  Bırakma Beni   "Hevâ"dan kaçmaya, ettim de yemin; Olmadım, yine de kendimden emin. Ey! Yüce Sahibim, Rabbül Âlemin, Nefsimle baş başa, bırakma beni!   Son buldu, kibirle büyük savaşım, Önünde eğildi, o mağrur başım. Gördün.. Beytullah’ta seldi gözyaşım, Rahmetinden mahrum, bırakma beni!   Kişi gâfil ise, kelâm nâfile, Kalpler mutmaindir, zikrullah ile. Şu fâni dünyada, bir nefes bile, Kur’ân’dan nasipsiz, bırakma beni!   İbâdet tahtımdır, hidâyet tâcım, Başka hiçbir tâca, yok ihtiyacım, Her an, her mekânda Sana muhtâcım, Kapında secdesiz, bırakma beni!   Artık avutmuyor, ne söz ne beste, Emrini bekliyor, ruhum kafeste. Vuslat kapısında, o son nefeste, Şehâdetten gâfil, bırakma beni!   Affın azâbından, bilirim yüce, Doksan dokuz ismin, dilimde hece. Sorgu sual, başlayınca o gece; Kabirde cevapsız, bırakma beni!   Yaklaşan bir gün var, şartları yaman; Kur’ân der ki; O gün, verilmez aman. Ey! Sıfatı Rahmân ve

Aldattın Kandırdın Beni

  Aldattın Kandırdın Beni   İnânmak yokmuş sana, ey dünyâ aldattın beni; Seni seven pişmân imiş, aldattın kandırdın beni…   Ben sanırdım bakidir o, meğerki o fâni imiş; Bildim şimdi ne olduğun, aldattın kandırdın beni…   Bir kez ibret almadım, yâ ben niçin aldandım; Pişmân oldum uyandım, aldattın kandırdın beni…   Her ne istersen verdin, ben sana kalırım derdin; Yüzüme güldün yürüdün, aldattın kandırdın beni…   Gel ey Sıddık dön Allah’a, uyma nefse şu cihana; Dünyâ sözün hep yalandır, aldattın kandırdın beni…

Ben beni

Şu yalan dünyaya kıldım nazarı Elli yıldır bulamadım ben beni Meydana kurulmuş gönül pazarı Bir sevdaya alamadım ben beni…   Kim ne yapsın böyle bahtı karayı, Viran olmuş zaten köşkü sarayı, Her gelen bağrıma açtı yarayı, Bir gönüle salamadım ben beni…   Melek mi şeytan mı nur muyum neyim? Hazreti Musa’ya Tur muyum neyim? Erenler içinde sır mıyım neyim? Aklım ermez bilemedim ben beni…   Yandım alev alev küle saydılar, Turnası olmayan göle saydılar, Dost bağında gonca güle saydılar, Dikenimden yolamadım ben beni…   Bir sevdaya düştüm naz eylediler, Yoldular tüyümü kaz eylediler, Derdinden inleyen saz eylediler, Telim koptu çalamadım ben beni…   Sel oldum bulanık aktım gölekten, Pay verdiler kavun diye kelekten, Değirmene girip ince elekten, Zannetme ki elemedim ben beni,   Yerlere serilmiş dergâh postuyum, Erenler, ozanlar garip dostuyum, Muazzam der! Gönlü kırık testiyim, Bir pınardan dolamadım ben beni…   Ramazan Ak

Aşkın Aldı Benden Beni

Aşkın Aldı Benden Beni   Aşkın aldı benden beni, Bana seni gerek seni, Ben yanarım dünü günü, Bana seni gerek seni   Ne varlığa sevinirim, Ne yokluğa yerinirim, Aşkın ile avunurum, Bana seni gerek seni…   Aşkın âşıkları öldürür, Aşk denizine daldırır, Tecelli ile doldurur, Bana seni gerek seni…   Aşkın şarâbından içem, Mecnûn olup dağa düşem; Sensin dün-ü gün endîşem, Bana seni gerek seni…   Eğer beni öldüreler, Külüm göğe savuralar, Toprağım orda çağıra, Bana seni gerek seni…   Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek, Mecnunlara Leyla gerek, Bana seni gerek seni…   Ne Tamuda yer eyledim, Ne Uçmakta köşk bağladım, Senin için çok ağladım, Bana seni gerek seni…   Cennet Cennet dedikleri Bir ev ile birkaç huri, İsteyene ver sen onu, Bana seni gerek seni…   Yusuf eğer hayalini, Düşte göreydi bir gece, Terk ederdi mülklerini, Bana seni gerek seni…   Yunus çağırırlar adım, Gün geçtikçe artar od

Beni Götürsün İnanmış Dört Adam

  Beni Götürsün İnanmış Dört Adam   Ben güzel bir günde ölmek isterim, Üşümesin cenazeme gelenler Ne ağıt isterim ne de gözyaşı Yasin okusun Yasin bilenler Olmasın ne çelenk ne top arabam Beni götürsün inanmış dört adam   Kısa olsun konuşmanız imamlar Temiz yıkayın cesedimi yuyanlar Uzak da olmasın benim mezarım Yorulmasın omuzuna alanlar Olmasın ne çelenk ne top arabam Beni götürsün inanmış dört adam   Bu sözlerimi sakın unutmayın Aldatıcı bu dünyaya tapmayan Günahları da olsa ölen insanlar Arkasından dedikodu yapmayın Olmasın ne çelenk ne top arabam Beni götürsün inanmış dört adam   Bu dünyadan bir şey anlamadım ki Hakka yarar bir iş yapamadım ki Nefisle kör şeytan aldattı beni Yaşımı da sormayın yaşamadım ki Olmasın ne çelenk ne top arabam Beni götürsün inanmış dört adam   Ağlamak gerekken güldüm halıma Günahtan başka ne geçti elime Muhammed ümmetin af eyle Ya rab bekletmeyin çabuk koyun kabrime Olmasın ne çelenk ne

Eyleme Beni

  Eyleme Beni   Sonu yok bu yalan dünyanın Yâ Rabb! Kula tapanlardan eyleme beni… Aldanıp dünyanın süslü haline! Yoldan sapanlardan eyleme beni…   Ne var ise sana gelmeye mahkûm! Ölmem sananlardan eyleme beni… Her zerrede senin mührün var iken! Gören görmezlerden eyleme beni…   Toprağın altına girdiğim zaman! Hesap vermezlerden eyleme beni… Rabb'in kim deyip de sorulduğunda! Lal olan kullardan eyleme beni…   Derdi çok bu yalan dünyanın Yâ Rabb! İsyan edenlerden eyleme beni… Ezeli ebedi bu dünya sanı! Seni bilmezlerden eyleme beni…   Ne var ise sana gelmeye mahkûm! Ölmem sananlardan eyleme beni… Her zerrede senin mührün var iken! Gören görmezlerden eyleme beni…   Toprağın altına girdiğim zaman! Hesap vermezlerden eyleme beni… Rabb'in kim deyip de sorulduğunda! Lal olan kullardan eyleme beni…

Beni, Bu Sevgime Bağışla!

Beni, Bu Sevgime Bağışla!           Kayseri’de metfun bulunan Seyyid Burhâneddîn Rahmetullahi Aleyh hazretleri, bir gün gusül abdesti alır ve hizmetçisine;           “- Ecel şerbeti bir bardağa konulmuş bana verilmek üzeredir. Beni yıkamaları için sıcak su hazırla. Ayrıca dışarıya çık ve:           “- Seyyid Burhâneddîn vefât etti!” diye seslen ki, cenazemde hazır bulunsunlar buyurur.           Sonra içeri girip iki rekât namaz kılar ve Allah’ü Teâlâya niyâzda bulunarak;           “- Ey her zaman hâzır ve nâzır olan Allah’ım! Bana bir emânet verdin. Nihâyet o emâneti benden geri alacaksın!” der ve Sâffât sûresinin 102. (İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın!) meâlindeki âyet-i kerîmesini okur.           Bundan sonra;           “- Yâ Rabbî! Seni ve Resûlünü çok seviyorum, sana kavuşmak arzum son haddine ulaştı. Beni bu sevgime ve arzuma bağışla. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah!” diyerek rûhunu teslim eder.

Beni, Hem Allah’ü Teâlâ; Hem İnsanlar Sevsin

Beni, Hem Allah’ü Teâlâ; Hem İnsanlar Sevsin Eshab-ı kirâmdan birisi, bir gün sevgili Peygamberimize Aleyhisselâm sorar: "- Bana öyle bir şey öğretin ki; onu yaptığımda hem Rabbim beni sevsin, hem de insanlar! " Cevap olarak buyurdular ki: "Dünyayı sevme Rabbimiz seni sever..." Rabbimiz dünyayı sevmiyor, sevenleri de sevmiyor. Dünyadan başka hiçbir yerde O'na isyan edilmez. Bundan dolayı dünyayı sevmez. "Başkasının elindekine de göz dikme, insanlar seni sever..." İnsanlar kendilerinden bir şey istenmesinden hoşlanmazlar. Dünya sevgisi, ahireti unutturur. Ne büyük aptallıktır! İnsan, bırakıp gideceği muhakkak olan dünyaya bu kadar önem veriyor, gidip kalacağı, muhakkak olan ahiretini ihmâl ediyor ve unutuyor. Servetinin artmasına seviniyor ama ömrünün azaldığına üzülmüyor... M. Said Arvas

Allah’ü Teâlâ’nın Huzurunda Beni Nasıl Gördün?

Allah’ü Teâlâ’nın Huzurunda Beni Nasıl Gördün? Mecnun bir gün çölde namaz kılan bir insanın önünden geçmiş. Adam da Mecnun’u yakasından tutmuş ve aralarında şöyle bir konuşma olmuş: -Bre deli ne diye koskoca çölde tam da benim önümden geçip namazımı bozdun? -Allah Allah sen şimdi beni gördün mü yani? -Elbette gördüm. Koskoca herifsin nasıl görmeyeyim? -Hayret… Ben Leyla'nın aşkından gözüm hiç bir şeyi görmezken sen Allah’ü Teâlâ'nın huzurunda beni nasıl gördün? Gerçekten çok hayret.

Gel Gör Beni Aşk Neyledi?

Gel Gör Beni Aşk Neyledi? Ben yürürüm yana yana aşk boyadı beni kana, Ne âkılem ne divâne gel gör beni aşk neyledi? Gâh eserim yeller gibi gâh tozarım yollar gibi, Gâh akarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi? Akarsu gibi çağlarım dertli ciğerim dağlarım, Şeyhimi anıp ağlarım gel gör beni aşk neyledi? Tut elimden kaldır beni yâ vaslına erdir beni, Çok ağlattın güldür beni gel gör beni aşk neyledi? Ben yürürüm ilden ile şeyh ararım dilden dile, Gurbette hâlim kim bile gel gör beni aşk neyledi? Bir mecnun olup yürürüm o yâri düşte görürüm, Uyanıp mahzun olurum gel gör beni aşk neyledi? Miskin Yunus bîçâreyim baştan ayağa yâreyim, Dost ilinden âvâreyim gel gör beni aşk neyledi?     Yunus Emre Rahmetullahi Aleyh

Allah Beni Affeder

Allah Beni Affeder    Adamın biri Şuayb peygambere:     - "Allah benim birçok günahımı ve hatamı gördüğü halde beni lütuf ve keremiyle cezalandırmıyor."    Allah-ü Teâlâ Şuayb'a şöyle vahyetti:    - "O kulum, ben bu kadar günah ettim de, Allah beni keremiyle cezalandırmıyor, diyor. Ona söyle ki: Ey doğru yolu bırakarak, yanlışa yönelmiş adam! Sen tersini söylüyorsun. Allah seni öylesine imtihan ediyor ve cezalandırıyor ki, senin günahtan kararmış simsiyah kalbin ve günahların etkisiyle zincirler içindeki bedenin bunu fark edemiyor. Fakat yine de Benden ümidini kesmesin. Bana sığınsın, Bana dönsün."    Şuayb aleyhisselam Allah'ın kendisine bildirdiği sözleri "Allah beni cezalandırmıyor" diyen kimseye söyleyince, o günahkâr kimse de güzel tesir uyandı. Şuayb aleyhisselama sordu:    - "Eğer beni cezalandırıyorsa hani belirtisi?"    Şuayb peygamber:    - "Ya Rabbi! O adam bu söze karşı savunmada bulunuyo

Allah’ım Beni Onun Gibi Yapma!

Allah’ım Beni Onun Gibi Yapma! Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. Oradan şahlanmış bir at üzerinde kılık kıyafeti güzel bir adam geçti. Onu gören kadın: "Allah'ım şu oğlumu bunun gibi yap!" diye dua etti. Çocuk memeyi bırakarak adama doğru yönelip baktı ve: "Allah’ım beni bunun gibi yapma!" diye dua etti. Sonra tekrar memesine dönüp emmeye başladı." Ebu Hureyre der ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı, şehadet parmağını ağzına koyup emmeye başlayarak, çocuğun emişini taklit ederken görür gibiyim." Rasulullah anlatmaya devam etti: "Sonra annenin yanından bir kalabalık geçti. Ellerinde bir cariye vardı. Onu dövüyorlar ve: "Seni zâni seni! Zina yaparsın, hırsızlık yaparsın ha!" diyorlardı. Cariye ise: "Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!" diyordu. Çocuğun annesi: "Allah’ım çocuğumu bunun gibi yapma!" dedi. Çocuk yine emmeyi bıraktı, cariyeye baktı ve: &qu

O Beni Dişi İle Isırdı!

 O Beni Dişi İle Isırdı! Köylü dayının biri, ormanda odun ihtiyacını karşılamakla meşgul iken, bir av köpeği üzerine hücum etmiş. Adamcağız baltayı vurunca köpeği ikiye bölmüş. Avcılar köylüyü mahkemeye vermişler. Mahkemede hakim, köylüye niçin baltanın sapı ile vurmadın da, keskin tarafı ile vurdun, Diye sorunca köylü dayı, “Hakim bey o beni kuyruğu ile ısırmadı ki, ben ona baltanın sapı ile vurayım” deyince, hakim köylü dayıyı beraat ettirmiş.  (Alıntı)

Beni Kafir Kabristanına Gömün

Beni Kafir Kabristanına Gömün Meşayihtan Ebûl Garip el-İsfehanî Hazretleri Tarsus'u çok severlerdi. Şiraz'da hastalandı, ölüm döşeğine yattı. Etrafına toplananlara: — Ben ölürsem beni burada kâfir kabristanına gömünüz. Ben bunu sizden Allah hakkı için istiyorum. Sizden başka hiçbir isteğim yok, dedi. Dostları şeyhin bu sözüne bir mânâ verememişlerdi. Hayret ederek: — Bu nasıl söz! Neden seni kâfir kabristanına gömeceğiz? Dediler. O şöyle buyurdu: — Hak Teâlâ'ya yalvarıp duruyorum. Eğer senin yanında benim bir kıymetim varsa beni Tarsus'ta vefat ettir, diyorum. Ama şimdi burada vefat ettiğime göre, demek ki yanında hiçbir kıymetim yokmuş... Ondan dolayı ben burada ölürsem kâfir kabristanına defnedin, dedi. Fakat ölümünün vukuunu beklerken o vefat etmedi, çok kısa zamanda biraz iyileşti ve Tarsus'a gelerek orada çok geçmeden vefat etti. Kabri şerifi Tarsus şehrindedir. (Alıntı)

Hz. Ali: “Fatma Radiyallahü Anha'yı mı, beni mi çok seversiniz?”

Hz. Ali: “Fatma Radiyallahü Anha'yı mı, beni mi çok seversiniz?” Hazreti Ali Radiyallahü Anh anlatıyor: — Hazreti Fâtıma Radiyallahü Anha ile evlendiğimizde yatağımız yoktu. Bir yaygımız vardı, onu gece yatak olarak kullanır, gündüz ise üzerine oturur minder olarak kullanırdık. Bir ara Ali Radiyallahü Anh, Zatı Saadetlerine: — Ya Resûlallah! Bizim ikimizden hangimizi çok seversiniz, (yani Fâtıma'yı mı, beni mi? ) demek istemişti. Hazreti Peygamberimiz: — Fâtıma'yı çok severim, ondan sonra da seni çok severim, buyurdular. (Alıntı)

Ya Rab Bela-Yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni

Yâ Rab Bela-Yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni Fuzûlî (1483 - 1556) Bu gazel Kays'ın aşk derdiyle dağlara çıkıp Mecnun'a dönüşmesinden sonra, ailesinin iyileşir umuduyla dua etmeye götürdüğü Kâbe'de, Mecnun'un ailesinin umutlarını boşa çıkaran duasıdır.                Bugünkü Türkçe İle orijinali Ya Rab aşk belasıyla beni içli dışlı et Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni Bir an bile beni aşk belasından uzak tutma. Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni. Dertlilerden iyiliğini, lütfunu eksik etme Az eyleme inayetini ehl-i dertten Yani beni çok belalara (aşk) bağımlı kıl. Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni. Var olduğum sürece, belaya olan saygımı alma Oldukça ben götürme belâdan iradetim Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister. Ben isterim belâyı çü ister belâ beni.

Kıl Beni Ey Namaz

Kıl Beni Ey Namaz Besmele Bişrî Hâfî yol kesici bir kimse olup yanında bir takım güzel sesli hafızları gezdirirmiş. Gittiği şehirlerde o hafızlara Kur’an-ı Kerim okutur ve bütün insanları bir yere toplarmış. İnsanlar Kur’an dinlemek için toplandığı ve herkesin aşk ve şevkle dinlemeye başladığı sırada, kendisi kalkıp şehirden dışarıya çıkar ve tenhada yakaladığı kimseleri soyarmış. Bir gün yol üzerinde ve toz toprak içinde bir kâğıt bulur. Bakar ki kâğıtta «Besmele-i Şerif» yazılıdır. Hemen alır, tozlarını temizler ve bir miktar da güzel kokular sürerek yüksekçe bir duvarın üzerine koyar. O diyarda zühd ve takvası ile meşhur olan bir zat, o gece rüyasında üç defa Hak Celle ve Âlâ Hazretlerini görür ve Hak Teâlâ Hazretleri O’na hitaben: – Ey kulum! Bişri Hâfî’ye git. O bizim ismimizi tazîmen kaldırdı, biz de O’nun ismini kaldırdık. O bizim ismimizi aziz etti, biz de O’nun ismini aziz ettik. O bizim ismimizi güzelleştirdi, biz de O’nun ismini güzel kıldık, böylece ken