Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ben Ona Aşık Oldum

Ben Ona Aşık Oldum Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kur’an-ı Kerim’i okurken, Peygamber efendimizin ismi geçince hemen o mübarek isme sevgiyle, saygıyla Salâvat-ı Şerife getirmeli. Çok nimete kavuşulur. Musa Aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allah’ü Teâlâ Musa Aleyhisselam’a emretti, benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa Aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, Allah’ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor. Definden sonra Musa Aleyhisselam adamın evine geldi; - Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı? Kadın dedi ki: - Ya Rasulallah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı biri, bunun iyi bir ameli yoktu. - İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var. Kadın yine; - Hiç bir iy

Salevat Getirmek

Salevat Getirmek Sual:  Peygamber efendimizin ismi geçince salevat getirmek lazım mıdır? CEVAP Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır  (Redd-ül-muhtar)  Resul-i ekrem efendimizin ismini söyleyince, işitince, yazarken ve okurken Ona salevat getirmek hürmete ve sevap kazanmaya sebep olmaktadır.  Salevat, salat kelimesinin çoğuludur. Salat, dua demektir. Peygamber efendimiz için yapılan dualara salevat getirmek denir. Kur'an-ı kerimde,  (Allah ve melekleri, Resule salat ediyor. Ey iman edenler, siz de salat edin)  buyuruluyor. (Ahzab 56) Hadis-i şerifte de,  (Bana bir salat getirene, Allah ve melekleri 70 salat getirir)  buyuruldu (İ. Ahmed)  Allah’ın salat etmesi rahmet, meleklerinki dua, müminlerinki ise Onun şefaatini taleptir Salevat kısaca,  Allahümme salli ala Muhammed ve ala âli Muhammed  demektir. Peygamber

Onlara Benzemeyin!

Onlara Benzemeyin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara, 120) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." (Ebu Davud, libas 4) Gayr-ı Müslimlere benzemek ve onlarca kutsal sayılan gün ve vakitlerde onlar gibi hareket etmek dinimizce bid'at kabul edilir. Nitekim cahil Müslümanlardan birçoğu Hristiyanların en büyük bayramı olan Paskalya'da ve Noel (yılbaşı)de ateş yakmak, mum gibi vb. şeyler hazırlamak suretiyle Hristiyanlara katılır, yaptıklarını yapmaya özenirler. Amr b. Şuaybin babasından, onun da dedesinden yaptığı rivayete göre Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz. "Bizden başkasına benzemeye çalışan,

Güzel Bir Dua

Güzel Bir Dua بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ العَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينْ Allah’ım bana hayır kapılarını aç! اَللَّهُمَّ اَفتَحْ لي أَبْوَابَ الخَيْر Selâmet kapılarını aç, beni koru! وَأَبْوَابَ السَّلَامَه Sıhhat kapılarını aç! Sağlık ver! وَأَبْوَابَ الصِّحَّه Nimet kapılarını aç! Nimet ver! وَأَبْوَابَ النِّعمَه Bereket kapılarını aç! Bereket ver! وَأَبْوَابَ البَرَكَه Kuvvet kapılarını aç! Güçlü kıl! وَأَبْوَابَ القُوَّه Sevgi kapılarını aç! Sev ve sevdir! وَأَبْوَابَ المَوَدَّه Rahmet kapılarını aç! Merhamet eyle! وَأَبْوَابَ الرَّحْمَه Rızık kapılarını aç! Rızkımı artır! وَأَبْوَابَ الرِّزْق İlim kapılarını aç! Anlayışımı artır! وَأَبْوَابَ العِلْم Mağfiret kapılarını aç ve beni bağışla! وَأَبْوَابَ المَغْفِرَه C

Dünya ve Ahiret Efendimiz

Dünya ve Ahiret Efendimiz Bir ulü'l-emr idin emrine girdik; Ezelden bîatlı Hakanımızsın. Az idik, sâyende murada erdik, Dünya ve âhiret Sultanımızsın. Unuttuk İlhan'ı, Kara Oğuz'u; İşledik seni gözbebeğimize, Bağışla ey Şefi' kusurumuzu Bin küsûr senelik emeğimize. Suçumuz çoksa da sun'umuz yoktur. Şımardık müjde-i sahabetinle. Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur, Doyarız bir lokma şefaatinle. Nedense kimseler dinlemez, eyvah! O kadar saf olan dileğimizi Bir ümmî isen de yâ Resûlallah, Ancak Sen okursun yüreğimizi. Suları tükendi gülâbdanların, Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet Külleri soğudu buhurdanların Aşkınla bağrını yakmada millet. Ne kanlar akıttık hep Senin için O ulu Kitab'ın hakkıçün aziz... Gücümüz erişsin ve erişmesin, Uğrunda her zaman döğüşeceğiz. Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz, Can verir, cânânı vermez Türkler. Ebedî hâdimü'l-Haremeyniniz, Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler.

Gel Ey Âşıkı Sadık

Gel Ey Âşıkı Sadık Gel ey âşıkı sadık, dilersen vaslı cananı; Ara kâmil insanı, kabul kıl canla anı… Kim koysa başı dergâhına, azâd etmez asla anı; Terk eyle kıl ü kali bulasın vaslı cananı... Budur maksûdî aslî, budur âşîka sermaye; Âşıkı sadık ola gör sayın ola meşkûr... Feyzullah Efendi Hazretleri

Ahi Evran

Resim
Ahi Evran Büyük velîlerden. Kelam, tefsîr, tasavvuf ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi, tabib. Anadolu’daki Ahîlik esnaf teşkilâtının kurucusu. Asıl ismi Mahmûd bin Ahmed’dir. Herkesin korkup kaçtığı evran denen büyük bir yılanın onu görünce sakinleşmesi ve itâat etmesi dolayısıyla “Evran” diye anılmıştır. 1171 (H.567) yılında İran’da Batı Âzerbaycan taraflarındaki Hoy kasabasında dünyâya geldi. İmâm-ı Fahrüddîn Râzî’den çeşitli ilim dallarında dersler aldı. Ahmed Yesevî hazretlerinin talebelerinin ders ve sohbetlerine devâm ederek tasavvuf yolunda ilerledi. Büyük İslâm âlimi Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Hac yolunda Evhadüddîn Hâmid Kirmânî ile tanışıp, onun talebelerinden oldu. Evhadüddîn Kirmânî’nin vefâtına kadar da yanından ayrılmadı. Konya’daki Anadolu Selçuklu Devleti idârecileri arasında büyük nüfûz sâhibi olup, Bağdat’a elçi gönderilmiş olan Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin babası, Mecdüddîn İshak’ın dâveti üzerine, Muhyiddîn ibni Arabî

Peygamberin Etrafında Pervane Olan Gençler

Peygamberin Etrafında Pervane Olan Gençler Yüce Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir hadislerinde, "Size hayırlı gençleri tavsiye ederim. Çünkü, onların kalbi daha incedir. Allah beni doğrulukla ve müsamahayla gönderdi. Bana gençler yanaştı, ihtiyarlar muhâlefet etti" buyurdu ve şu mealdeki âyeti okudu: "Zaman uzadı da kalpleri katılaştı. Onların çoğu fâsıktırlar." (Hadîd Sûresi: 16) Gerçekten de bu hadis çok büyük bir gerçeği ifâde etmektedir. Peygamberimizin etrafında Mekke ve Medineli gençler pervane olmuş, ihtiyarlar ise karşı çıkmış, onun dâvâsını yok etmeye çalışmıştır. Erkekler içinde ilk Müslüman olma şerefine erişen Hz. Ali Radiyallahü Anh Efendimiz, henüz 10 yaşındaydı. Bir gün sahabeler içinde Resulüllah, hicrete ve savaşa mâruz kaldığında, kendisini kimin koruyacağını sormuştu. Hz. Ali, "Ben korurum" diye haykırdığında 12 yaşında bir gençti. 15 yaşında Müslüman olan Zübeyir bin Avvam, "Her peygamberin bir havaris

Alay Etmenin Cezâsı

Alay Etmenin Cezâsı Gavs-ül-Memdûh hazretleri, bir gün dergâhın önünde otururken Abdürrahîm Efendiyi huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Şam'a gidip gitmediğini sordu. O da; "Gitmedim efendim" deyince; "Şu tarafa bak bakalım ne göreceksin?" buyurdu. İşâret ettiği yöne baktığında, yemyeşil bahçeleriyle, Şam'ın karşısında durduğunu hayretle gördü. Şam'ı merakla seyrettiğini gören Gavs-ül-Memdûh; "Abdürrahîm! Boşi köyü buradan uzakta mıdır görülebilir mi?" buyurunca, rüyâdan uyanır gibi Şam gözlerinden silindi ve hocasına; "O köy buraya uzaktır, görünmez efendim." diye cevap verdi. Bunun üzerine; "Doğu tarafına bak!" buyurdu. O anda küçük bir tepenin yamacında kurulmuş olan Boşi köyü gözünün önüne geldi. O anda köyün bir kenarında, Gavs-ül-Memdûh'un talebelerinden birkaç tânesi oturmuş sohbet ediyorlardı. Köy bekçisi de yanlarında sırt üstü uzanmış yatıyor, talebelerle alay ediyordu. Gavs-ül-Memdûh; "

İnsanların En Çok Tevbe Edeni: Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem

İnsanların En Çok Tevbe Edeni: Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem hiç günahı olmadığı halde günde yetmiş kere istiğfar ederdi… Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bütün güzel hasletlerde olduğu gibi istiğfar etmekte de en önde olup ümmetine rehber olmuştur. “Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem kendileri istiğfara devam etmiş, ümmetini de teşvik etmiştir.” (Buhârî) “Muhakkak kötü arzular kalbime gelir de bu yüzden günde yetmiş defa istiğfar ederim.” (Müslim) Ebu Hureyre’den Radiyallahü Anh rivayet edilen bir hadis-i şerife göre Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: "Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum." buyurmuştur. Başka bazı hadislerde Hz. Peygamberin Sallallahü Aleyhi Vesellem günde yüz defa istiğfar ettiği belirtilir. (Müslim) Bu nedenle Ebu Hureyre Radiyallahü Anh: "Peygamberden daha çok istiğfar edeni görmedim." demiştir. (El-Kurt

Tosyalı Hafız RECEP Ese Efendi Kuddise Sirrûh’un Veda Vasiyetnamesi

Tosyalı Hafız RECEP Ese Efendi Kuddise Sirrûh’un Veda Vasiyetnamesi Şu vasiyetname; Hak Teâlâ’nın varlığına ve birliğine cümle noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarıyla muttasıf (nitelikli) olduğuna ve Muhammed Aleyhisselâm’ın Hak Peygamber olup canib-i manevisinden haber verdiği şeylerin cümlesine kalp ile inanıp dil ile ikrar eden Hüseyin Oğlu Recep ESE’nindir. Ey kardeşlerim! Bu fani dünyaya aldanmayın. Zira her doğan ölecektir, her gelen gidecektir. Bu yolculuk bize de vardır. Fırsat elde, vücut sıhhatte iken tövbe istiğfar edip, Hakkullah’ı ve Hakkı İbadiyi (kul hakkını) üzerinizden giderin. Benim gibi gafil olmayın. “Ölüm zamanında Allah’ü Teâlâ’ya hüsnü zan ederek can veriniz.” diyen peygamberimizdir.             İnsan, hayatında korkusu ümidinden; ölüm zamanında ise ümidi korkusundan çok olmalıdır. Allah’ü Teâlâ’nın af ve mağfireti sonsuzdur. Rahmetin deryası andan çok büyüktür, gam yemem diye ümidvâr olmaya çalışmalı. Hadis-Şerifte geldi ki “Bir mü’mi