Kayıtlar

Kulluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gençken Yapılacak En Güzel İş Kulluktur

Gençken Yapılacak En Güzel İş Kulluktur Kulluk, büyük bir şereftir Kulluk insana Cenab-ı Hak tarafından verilen büyük bir şereftir. Bütün peygamberler her şeyden önce kulluklarıyla şeref duyduklarını ifade etmişlerdir. Kelime-i şehadette: “abduhu ve rasulüh ” diyoruz. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, önce Allah’ın kulu, sonra resulüdür. Kulluk önce zikrediliyor. İnsanın yaratılış gayesini ayet-i kerimede “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım” (Zâriyât, 51/56) diye ifade edilir. “Ey insanlar Rabbinize kul olun…” (Bakara, 2/21) emrinden hareketle, kulluk bizim için en önemli payedir. Biz bu hakikati, günde en az kırk defa namazlarda okumuş olduğumuz Fatiha suresindeki: “Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha, 1/5) ayetiyle ilan ediyoruz. Niçin ibadet etmeliyiz? Kime ibadet etmeliyiz? Dinî duyarlılıkların zayıfladığı toplumumuzda, Allah’ın bizlere farz kıldığı ve mutlaka yerine getirmemiz gerektiği

Kulluğu Bu Köleden Öğren

Kulluğu Bu Köleden Öğren İbrahim Ethem Hazretleri azat etmek için bir köle almıştı. Köleye sordu: “– Adın nedir?” “– Ne diye çağırırsanız odur, efendim…” “– Ne yemek istersin?” “– Ne verirseniz onu yerim, efendim…” “– Ne iş yaparsın?” “– Ne emrederseniz onu yaparım, efendim…” “– Ne arzu edersin?” “– Kölenin arzusu olur mu? Efendinin dileği, kölenin arzusudur...” Bu cevaplar karşısında İbrahim Edhem Hazretleri hüngür hüngür ağlar ve kendisine şöyle der: “– Be hey miskin, kulluğu bu köleden öğren. Sen hiç ömründe Allahü Teâlâ’ya karşı böyle kul olabildin mi?”

Mü’minin Kulluk Hayatı

Mü’minin Kulluk Hayatı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (Hicr, 99) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" (Müslim, İmân 62; Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) Kays bin Ubâd (ra)ʼın naklettiği şu hâdiseyi zikredelim: “Medîne Mescid’inde oturuyordum. (Aralarında bulunduğum insanlar içinde Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in ashâbından bâzıları da vardı.) O esnâda yüzünde huşû eseri görülen bir zât içeri girdi. Cemaat: «‒Bu, Cennet ehlinden bir zâttır!» dediler. Bu zât, câiz olacak kadar kıraatte bulunarak hafifçe iki rekât namaz kıldı, sonra da çıkıp gitti. Ben de onu takip ettim. Kendisine: «‒Sen Mescid’e girdiğin vakit insanlar; senin Cennet ehlinden bir zât olduğunu söylediler.» dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: «‒(Sübhânallâh!) Vallâhi hiç kimseye bilmediği bir şeyi söylemesi yakış­maz. Bunu niçin söyledik

Hıristiyan Rum Nasıl Müslüman Oldu?

Hıristiyan Rum Nasıl Müslüman Oldu? Mevlâna Kuddise Sirrûh’a göre iman veya kullukta temel, korkudur: Bir gün Hıristiyan Rum usta, Mevlâna Kuddise Sirrûh’aun evini tamir ediyormuş. Müritlerden bazıları ona şaka yollu: - "Niçin Müslüman olmuyorsun? Dinlerin en iyisi İslâm dinidir" , demişler. Rum usta: - "Elli seneye yakındır ki İsa dinindeyim. Dinimi terk etmek için ondan korkuyor ve utanıyorum" , demiş. Bu sırada Mevlânâ içeri girmiş ve: - "İmanın sırrı korkudur. Her kim Allah’tan korkarsa, o, Hıristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir." diyerek asıl tehlikenin dinsizlik ve imansızlık olduğunu işaret etmişti. Bunu duyan Hıristiyan usta derhal iman etmiş ve Müslüman olmuştur.

Kullukta Noksanlık

Kullukta Noksanlık Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!” (Şûrâ, 48) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şükür, imânın yarısıdır…” (Süyûtî, I, 107) Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh şöyle demiştir: İki günün eşit olursa bil ki sen kullukta noksansın. Ona “bu nasıl olur?” denilince şöyle demiştir: Muhakkak Allah bugün sana nice nimetler vermiştir. Sen de bu nimetlere karşı şükrü artırmalısın. Allah Nemrut, Firavun vb. bazı insanlara uzun ömür ve bol nimet vermiş, sonra onlar her gün nankörlüklerini artırmışlardır. Sonuçta Allah adâletle muâmele edip onları en feci bir şekilde helâk etmiştir. İnsan fıtraten öyle bir özelliğe sahiptir ki, Allah on nefsiyle baş başa bıraktığı zaman, Allah’ın kendisine ihsan ettiği ilâhi nimetler, gaybî fetihler ve çeşit çeşit kerâmetlere şükretmez. Ki Allah o kimsey

Kulluk Vazifesi

Kulluk Vazifesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 99) Rasûlullah (sav) buyurdular: “İnsan, kulluk vazifelerini îfâda kusur gösterir, yani her ibadetini kâfî miktarda yapmayıp azaltırsa Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ kılar.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no: 6788) İnsan dâimâ Rabbine sığınmak, onunla beraber olmak ve zaman zaman da onunla konuşmak ister. Bu durumda O’nun kelâmı olan Kur’ân-ı Kerim ile meşgul olur. Bu sûretle kalben ferahlar, rûhen rahatlar, zihnen dinlenir ve mânen güçlenir. Okuduğu âyetlerden istikâmet alır, önceki insanların hâlinden ibret ve dersler çıkarır ve yoluna devam eder. En mühimi de, insan ibadetler sâyesinde rûhen yükselir ve hakîkî insanlık şerefine nâil olur. İbâdetlerle Allah’a yaklaşabildiği nisbette kâinatın gözbebeği olma vasfını elde eder. İnsanı üstün bir varlık olarak yaratan Allah Teâlâ, onun bu mevkiîni koruyarak rûhî yücelişini devam ettirebilmesinin ibadetler

Bir Hafızın Namazı

Bir Hafızın Namazı Tenha bir köşe bulup namaza durdu. O, zaten “hep musallî olanlardan” dı. Ellerini kaldırdı ve dünyayı bütün ağırlığına rağmen arkaya atıverdi. Tekbir aldı. “Allâhu Ekber” dedi. Allâh’ın büyüklüğü karşısında nahif olan bedeni, daldaki yaprak gibi titriyordu. Fâtiha’nın âyetleri, bir bir sıralandı gönül semasında.  “Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemîn” derken bütün zerrelerinin eridiğini hissetti. Yok oldu sanki… Damla deryaya gark oldu. Ve yoklukta asıl varlığı buldu.  “Rahman ve Rahîm olan”ın merhamet ummânına dalmışken bir anda silkiniverdi. Şimdi “din gününün sahibi”nin huzurunda, hesap için mahşere çıkmış gibi kıyamda idi. Her bir kul, bizzat Rabbi tarafından hesaba çekilecekti. Kulluğun mahcubiyetinin yanında Rabbi’nin kelâmına muhatab olmanın yakıcı sıcaklığını hissetti kalbinde… İhsan duygusu ile namaz kılmak ne güzel!  “Cibrîl hadîsi”nde olduğu gibi… “İhsan nedir?” diye sorunca Rûhu’l-Emîn, “Allah Teâlâ’yı görür gibi ibadet etmen!” diye buyurmuştu