Kayıtlar

felâket etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Felâkete Götüren 10 Huy

Felâkete Götüren 10 Huy   01- Kibir, 02- Cimrilik, 03- Kendini beğenme, 04- Riya, 05- Haset (kıskançlık), 06- Kızgınlık – Öfke, 07- Çok yemek hırsı, 08- Çok söz söyleme hırsı, 09- Mal sevgisi, 10- Makam sevgisi,   İmam Gazali Rahmetullahi Aleyh - Kimya-yı Saadet

Küçük Hatalar Felâkete Sebep Olabiliyor…

Küçük Hatalar Felâkete Sebep Olabiliyor… Ebu Cafer Sem’anî Kuddise Sirrûh'nin yolu Lübnan dağına düşüyor. Orada kendinden geçmiş, Allah ehlinden bir topluluğa tesadüf ediyor. Bir delikanlı da onlara hizmet etmekte... Delikanlı, dere-tepe, dağ, bayır dolaşmakta, bulduğu şeyleri getirmekte, hazırlamakta ve pişirmekte ve kendilerine takdim etmekte. Sem’anî Kuddise Sirrûh üç gün, onlarla bir arada kalıyor. Dördüncü gün kendisine diyorlar ki: - Aramızdaki ahengi gördün! Haydi, sen de yoluna git ki, nasibin bu ahenk değildir. Ve Sem’anî Kuddise Sirrûh'ye dua ediyorlar. Sem’anî Kuddise Sirrûh çıkıb gidiyor. Aradan yıllar geçiyor. Bir gün Sem’anî Kuddise Sirrûh Bağdat sokaklarında dolaşıyor iken bakıyor ki bir genç pazarda tellallık etmekde. Evet bu genç, Lübnan dağındaki Allah ehline hizmet eden delikanlı... O’nun ta kendisi! Gayet laubali ve yırtık bir eda ile tellallık ediyor ve yakışıksız sözler söylüyor. Münasebetsiz haller gösteriyor. Sem’anî Kuddise Sirrûh hayretler iç

Korkunç Bir Felâketle Gelen Kurtuluş!!!

Korkunç Bir Felâketle Gelen Kurtuluş!!! Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarmasını için Allah'ü Teâlâ’ya yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu, ne giden… Daha sonra rüzgârdan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu. Günler hep aynı şekilde geçiyordu. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'ü Teâlâ’ya dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü. Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı. "Allah'ım, bunu

Sömüren, Sömürülen!!!

Resim
Sömüren, Sömürülen!!! “Beyaz adamlar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi.” (Jomo Kenyatta) Yaklaşmakta olan küresel kriz, sizi kendi adınıza korkutuyor ama aç Afrika için ne düşünüyorsunuz? "Dünya genelinde artan gıda krizi, tehlikeli boyutlara ulaşmak üzere..." "Birçok ülkede gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan ayaklanmalar meydana geldi." "Çatışmaların bölgesel savaşlara dönüşmesinden korkuluyor..." Bunların hepsini, günlerdir duya duya hafızalarınıza nakşetmiş durumdasınız... Kendinizin aç kalacağınızdan korkuyorsunuz, tedbir alıyorsunuz. Ama yaklaşmakta olan küresel kriz, sizlere, hiç Afrika’yı hatırlatıyor mu? Ya da bundan sonra hatırlatacak mı? İşte açlığın pençesinde, açlıkla imtihan edilen o Afrikalı çocuk... O çocuğun rızkın

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar Milletimizi millet yapan değerler her gün yıkıma uğruyor. Sorumluluk sahipleri kara kara düşünüyor. Tuzu kuru azınlık bir kesim ise kapitalizmin, acımasızca yaptıkları sömürünün getirisinden sarhoş ne yaptıklarını bilmiyor. Ancak üzücü felâketler kapıyı çalınca “Of, of…” çekmeye başlıyor. Felâketin nereden geldiğini düşünmek bile istemiyor. Sadece dünyevi sebepleri sorguluyor. Nerede hata yaptım deyip özeleştiri yapmıyor. Toplumu çatırdatan bu acıların en büyük sebebi; “Çocukların ebeveynlerin sevgilerinden mahrum olarak manevi ve milli eğitimden yoksun olarak yetişmesi” diyebiliriz. Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketleri, Müslümanların manevi değerlerine gereği gibi sahip çıkmayışları bizi bu hale getirdi. Batasıca batı kendi düştüğü dünyevileşme çukuruna bizi de çekiyor. Bazen düşüp bazen kalkıyoruz. Bazen yarı yerimiz pisliğe batıyor yarı yerimizi kurtarıyoruz. Şu haberlere bakar mısınız? Kesikbaş cinayetleri, bir annenin bebeği