Kayıtlar

dost etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cennette Merak Edecek Dostun Var mı?

Cennette Merak Edecek Dostun Var mı?   Bu soruyu kendine samimi bir şekilde sor! “- Bu kadar arkadaşım var, acaba cennette bile beni özleyecek kadar samimi bir dostum var mı?"   Peygamber Efendimiz Sâllallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “- Adam cennete girince şöyle der: ‘Acaba falan arkadaşım ne halde?’ Hâlbuki o arkadaşı cehenneme düşmüştür…”   Allah’ü Teâlâ şöyle buyurur: “Bu kişinin arkadaşını bunun hatırı için, arkadaşını aradığı, özlediği için, samimi olduğu için cehennemden çıkarın!"   Bunun üzerine cehennemde ki diğer kimseler şöyle der: “Bizim için bir şefaatçi yok! Ne bir dost ne de bir samimi bir arkadaşımız var!” (Şuara Sûresi, 100-101)   Cehennemdekiler, bu kişinin cennetteki bir dostunun şefaati ile kurtulduğunu görünce derin bir ah çekerler. Adam cennette ama yine de dostunu arıyor. Keşke bizim de cennetlik bir dostumuz olsaydı!   Düşünsenize bazılarının cennete giren hiçbir dostu dahi olmayacak! Ne...

Gerçek Dost ve Akrabalar…

Gerçek Dost ve Akrabalar…   Bir adam koca bir danayı kurban kesti ve büyük bir ateş̧ yaktı ve kızına dedi ki: “- Kızım, sevdiklerimizi ve komşularımızı çağır ve gelip bizimle oturup et yesinler...” Kızı bağırdı: “- Evimizde yangın çıktı yetişin ahali Evimizdeki bu yangını söndürmemize yardım edin!”. Bir kaç̧ dakika içinde bunu duyan bir grup insan yangın söndürmek için yardım etmeye koşup evlerine geldiler. Diğer komşular akrabalar bu feryadı duymamış̧ gibi davrandılar feryada kulak tıkadılar. Yardıma gelenler Kurban kesen ailenin kurban etinden yiyip içtiler, karınlarını doyurdular giderken de ellerine birer parça et verildi. Baba şaşkındı kızına döndü̈ ve dedi ki: “- Kızım Gelen insanları, tanımam, daha önce hiç̧ görmedim, Kızım yangın var dedin bağırdın peki sevdiklerimiz, dostlarımız ve meslektaşlarımız nerede?” Kızı gözleri dolu dolu dedi ki: “- Evimizdeki yangını söndürmeye yardım etmeye gelmeyenler bizi yangına terk ederler. Bizim dostumuz arkadaşımız...

Ey Dost Sana Geldim

Ey Dost Sana Geldim   Cennetler gönüller itminan için, Cehennem nankörden intikam için, Bu dünya fanidir, imtihan için, Zorluklara göğüs, germeye geldim… Bu dünya fanidir, imtihan için, Hak edip rızana, ermeye geldim…   Gafile zorluklar, usanç yeridir, Bize zelil hayat, utanç yeridir, Dünya ahiretin, kazanç yeridir, Kapında kıtmirim, ölmeye geldim… Dünya ahiretin, kazanç yeridir, Can verip Canana, ermeye geldim…   Hep Seni anlatır, bu ayetlerin, Seni hatırlatır, tüm nimetlerin, İhsan ikramındır, hep ziynetlerin, Bin Esma tecellin, görmeye geldim… İhsan ikramındır, hep ziynetlerin, Saadet güllerin, dermeye geldim…

Her Kim Bana Düşman İse

  Her Kim Bana Düşman İse   Her kim bana düşman ise, Hak Allah yâr olsun ona! Her nereye varırsa, Bahar bağı olsun ona!   Bana zehir sunan kişi, Şeker balı olsun aşı, Gelsin kolay cümle işi, Eli erir olsun ona!   Önümce kuyu kazanı, Hak tahtına yükseltsin onu, Ardımca taşlar atanı, Güller saçılsın ona!   Acı dirliğim isteyen, Tatlı derlesin dünyada, Kim ölümüm isterse, Bin yıl ömür versin ona!   Her kim diler ben aşağı olam, Düşman elinde ağlayan olam, Dostları sevinçli ve düşmanının, Dostu yabancı olsun ona!   Her kim diler ise benim, O dostumdan ayrıldığım, Gözlerinden utanç gitsin, Allah’ın güzel yüzü görünsün ona!   Miskin Yunus’un dünyada, Güldüğünü işitmeyin, Ağladığımı isteyene, Gözüm pınar olsun ona!   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Dost Yoluna Gidenlere

  Dost yoluna gidenlere, İdem nice gitmek gerek. Kimin ile yoldaş olup, Kimleri terk etmek gerek…   Evvel mürşid elin tuta, Kalmaya dünyâ âhrete. Hiç demeye hâlim nite, Bildiğin unutmak gerek…   Çeke bu yolun zahmetin, Râhat bile her mihnetin, İki cihân se'âdetin, Cümle hiçe satmak gerek…   Nefsine zecr ide katı, Hiç anmaya âkıbeti. Dosta bulmağa vuslatı, Dünü güne katmak gerek…   Meşgul ola riyâzete, Bel bağlaya ibâdete. Müştâk olan ol hazret'e, Ne uzanıp yatmak gerek…   Şol kim geçe kendinden, Ne cânın ana ne hod ten. Cânsız gider dosta giden, Dahî diyem n'itmek gerek…   Cânlılar varamaz yola, Cânım diyen yolda kala. Cân terk edip dostu bula, Cândan sefer etmek gerek…   Eşrefoğlu rûmî yârı, Sevenlerin budur kârı. Ol dost için âgûları, Şeker gibi yutmak gerek…   Eşrefoğlu Rûmî Kuddise Sirrûh    

Dostun Gül Cemali

  Dostun gül cemali cennettir bana Ne çare ayrılık zamanı geldi İstemem ayrılmak senden sultanım Ne çare ayrılık zamanı geldi   İstemem ayrılmak senden sultanım Gül cemalin aşık ile nalanım Çıkarma gönlünden dinim imanım Ne çare ayrılık zamanı geldi   Kul Fakir'im aşık aşka yanandır Hak Erenler birbirine kanandır Dosta doymak olmaz, kanan erkandır Ne çare ayrılık zamanı geldi.   (Kul Fakir-Hacı Bayrak)

Dostun Cemâlin Arzular

  Dostun Cemâlin Arzular   Yine seyreyledi gönlüm dostun cemâlin arzular. Hicre katlanmaz gönül dostun cemâlin arzular.   Her kim uğrarsa bu derde bulur himmeti erde. Açılıverecek perde dostun cemâlin arzular.   Kim ki gerçek mirîd ola bel bağlayıp gelsin yola. Şol yürekteki dert ola dostun cemâlin arzular.   Dostum beni deli kıldı aklımı fikrimi aldı. Hayâli gözümde kaldı dostun cemâlin arzular.   Evvel derdi gönlüm bana atlar donlar gerek bana. Mevlâ’m bir dert verdi bana dostun cemâlin arzular.   Yunus’un sözü erince iniler cânın verince. Tâ ölüp sine girince dostun cemâlin arzular.   Yunus EMRE

Dostun Attığı Gül Yaralar Bizi

  Dostun Attığı Gül Yaralar Bizi   Hallac-ı Mansur Kuddise Sirrûh, cezbe ve sekir halinde söylediği ve mazur bulunduğu Ene’l-Hak cümlesi yüzünden idama mahkûm edilir. Onu asılacağı meydana getirdiklerinde etrafta mahşerî bir kalabalık vardır. Hallac-ı Mansur Kuddise Sirrûh darağacını görünce güler ve kalabalık arasında gördüğü dostu Şibli’den seccade isteyerek iki rek’at namaz kılar. Ardından şöyle duâ eder: “Allah ım burada senin dinin uğruna gayrete düşüp beni öldürmek için toplananların suçlarını affet.”   Bu esnada kalabalık içinden özellikle düşmanları, fırsat bu fırsat diye Hallac-ı Mansur’a taşlar atarlar. Hallac-ı Mansur Kuddise Sirrûh bunlara ah bile demez hatta tebessüm eder, ama dostu Şibli ağlayarak kırmızı bir gül atınca Hallac-ı Mansur Kuddise Sirrûh inler ve şöyle der: “Taş atanlar avam takımı, bilmiyorlar, halden anlamazlar. Onların taşı bizi incitmez ama halden anlayan bir dostun attığı gül bile bizi incitti, canımızı acıttı.”   İnsan...

Ey İman Edenler! Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinmeyin

Resim
  Ey İman Edenler! Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinmeyin يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿سُورَةُ الْمَائِدَةِ ۵۱ ﴾   “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez”. (Mâide Sûresi, 51) Allah Celle Celâlüh dostlarını dost, düşmanlarını düşman edinmek, imanın temellerinden olan vela/dostluk, bera/düşmanlık akidesinin gereklerindendir. İslam ve müminler aleyhine faaliyet gösterenlere sözlü, fiilî veya maddi yardımda bulunarak onlarla dostluk kuranlar için Kur’ân-ı Kerim şu ifadeleri kullanır: ·         Dost edindikleriyle aynıdırlar. (Bk. Mâide, 51) ·         Münafıktı...

Dost

  Dost   Bakıp cemal-i yare çağırırım dost dost, Dil oldu pare pare çağırırım dost dost…   Aşkın ile dolmuşum zühdümü yanılmışım, Mest-i müdam olmuşum çağırırım dost dost…   Mescid ü meyhanede, hanede viyranede, Ka'be'de büthanede çağırırım dost dost…   Sular gibi çağ çağ dolaşırım dağ dağ, Hayran bana sol u sağ çağırırım dost dost…   Geldim cihane garib, oldum güle andelib, Herdem ciğerler delip çağırırım dost dost…   Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp Aşk ile daim uçup çağırırım dost dost…   Aradığım candadır, canda ve hem tendedir, Bilir iken bendedir çağırırım dost dost…   Gah düşerim mutlak'a, gah asl u geh mülhak'a, Bakıp kamudan Hakk'a çağırırım dost dost…   Dolunmaz ol hal ü had min-el ezel ta ebed, Unulmaz asla bu derd çağırırım dost dost…   Hep görünen dost yüzü andan ayırmam gözü, Gitmez dilimden sözü çağırırım dost dost…   Derya olunca nefes parel...

Hakiki Dostun Gözyaşları

  Hakiki Dostun Gözyaşları   Büyük zatlardan biri, evinde otururken birden kapısı çalındı. Aşağı indi, kapı aralığından baktığında, kapının önünde bekleyen adamın eski tanıdıklarından biri olduğunu gördü. Adam, Allah rızası için sadaka istemeye gelmişti. Bu güzel insan, eski dostunu mahcup etmek istemediği için kendisine görünmedi. Hemen içeri koşup sandıkta eline ne geçerse, hepsini getirip kapı aralığından uzattı. Kesesinde olan altınlardan vermeyi de ihmal etmedi. Adam, bol bol dua ederek gittikten sonra o zat hüngür hüngür ağlamaya başladı. Karısı:   “–   Verdiklerin gözüne çok göründü, yaptığın cömertliğe pişman oldun da, onun için mi ağlıyorsun” diye sordu. “–   Hayır! Aklına gelen yanlış! Ben verdiğimi para için değil, uzun zamandan beri görmediğim bir dostumun halini sorup araştırmadığım için, onun dilenmeye mecbur olacak duruma gelişinden haberdar olup ona el uzatamadığıma ağlıyorum!”

Gel Dosta Gidelim Gönül

Gel Dosta Gidelim Gönül   Bir nazarda kalmayalım Gel dosta gidelim gönül; Hasret ile ölmeyelim, Gel dosta gidelim gönül…   Hakkın haberin gelmeden Ecel yakamız almadan, Azrail hamle kılmadan, Gel dosta gidelim gönül…   Gel gidelim can durmadan, Suret terkini urmadan, Araya düşman girmeden, Gel dosta gidelim gönül…   Hakkın haberin gelmeden, Ecel yakamız almadan, Azrail hamle kılmadan, Gel dosta gidelim gönül…   Terk edelim ili şarı, Dost için kılalım zarı, Ele geçirelim yâri, Gel dosta gidelim gönül…   Hakkın haberin gelmeden, Ecel yakamız almadan, Azrail hamle kılmadan, Gel dosta gidelim gönül…   Bu dünya olmaz payidar, Aç gözünü canın uyar, Olgıl bana yoldaş u yâr, Gel dosta gidelim gönül…   Hakkın haberin gelmeden, Ecel yakamız almadan, Azrail hamle kılmadan, Gel dosta gidelim gönül…   Gerçek âşıkı bulalım, Hakk’ın haberin soralım, Yunus emre’yi alalım,...