Kayıtlar

tevazu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak…

Bir derviş, mübarek bir zata bağlanır. O zatın dergâhına gidip gelmeye başlar. Fakat yine dergâha gittiği bir gün, dergâhtaki büyük bir köpek, önüne çıkar, havlamaya başlar ve onu içeri bırakmaz. Mübarek zat da, merakla pencereden bakar. Köpek içeri almayınca, talebe köpeğe bağırır: “- Ey köpek, yeter yahu! Sen de bu dergâhın köpeğisin, ben de… Köpeğin köpeğe bunu yapması reva mı?” Der. Köpek kuyruğunu indirip gider. Talebe içeri girince hocası, onu ve diğer bütün eski talebelerini çağırır. “- Bana kâğıt kalem getirin!” Der. İcazetini yazıp, o talebenin eline verir. “- Evladım, senin işin tamam. Benim vekilimsin. Artık benim sana verecek bir şeyim kalmadı!” Buyurur. Herkes şaşırır, çünkü dergâha intisap edeli henüz çok az bir zaman olmuştur. O talebe, bunun üzerine: “- Efendim, ben bir şey bilmiyorum. Bu icazeti neye istinaden verdiniz?” Diye sorar. Hocası buyurur ki: “- Evladım, bu dergâhın vazifesi, insanlara tevazuyu öğretmek, onları kibirden kurtarmaktır. Se

Yüksekliği Tevazuda Buldum!

  Yüksekliği Tevazuda Buldum!   Veysel Karani Kuddise Sirrûh Hazretleri hayatını soranlara kendi ifadesiyle şöyle özetler: “- Yüksekliği tevazuda buldum!” “- Liderliği nasihatte...” “- Nesebi takvada buldum!” “- Şerefi kanaatte... “ “- Rahatlığı zühdde buldum!” “- Zenginliği tevekkülde...” Rabbim bizleri bu güzel sözlerden hakkıyla istifade edenlerden eylesin!” Allahümme Âmîn!  

Ben Sizin Hizmetçinizim, Ben Hepinizden Aşağıyım!

Ben Sizin Hizmetçinizim, Ben Hepinizden Aşağıyım! Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine: “- İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin!”, dedi. Müritlerinden biri: “- Efendim, sizde büyük bir ayıp var!”, diye cevap verdi. Ayıbını talebesine soracak kadar kendini aşmış bu mütevazı insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu: “- Söyle dedi, kardeşim, o ayıbım nedir?” Talebe gözleri dolu dolu: “- Bizim gibilerin size talebe olması!”, dedi. Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece; “- Ben sizin hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım!” diyebildi.

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak…

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak… Biri, mübarek bir zata bağlanır. O zatın dergâhına gidip gelmeye başlar. Fakat yine dergâha gittiği bir gün, dergâhtaki büyük bir köpek, önüne çıkar, havlamaya başlar ve onu içeri bırakmaz. Mübarek zat da, merakla pencereden bakar. Köpek içeri almayınca, talebe köpeğe bağırır, “- Ey köpek, yeter yahu! Sen de bu dergâhın köpeğisin, ben de… Köpeğin köpeğe bunu yapması reva mı?” Der. Köpek kuyruğunu indirip gider. Talebe içeri girince hocası, onu ve diğer bütün eski talebelerini çağırır. “- Bana kâğıt kalem getirin!” Der. İcazetini yazıp, o talebenin eline verir, “- Evladım, senin işin tamam. Benim vekilimsin. Artık benim sana verecek bir şeyim kalmadı!” Buyurur. Herkes şaşırır, çünkü dergâha intisap edeli henüz çok az bir zaman olmuştur. O talebe, bunun üzerine, “- Efendim, ben bir şey bilmiyorum. Bu icazeti neye istinaden verdiniz?” Diye sorar. Hocası buyurur ki: “- Evladım, bu dergâhın vazifesi, insanlara

Tevazu

Tevazu Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyormuş. Durumu Hacı Bektaş Veli 'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi Dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmediğini söyler. Mevlana 'ya bunun sebebini sorar. Mevlana şöyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir, öyle her leşe konmaz, o yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş Dergâhına gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Vel

Kula Lazım Olan 24 Esas

Kula Lazım Olan 24 Esas Muhammed Emin Er Beyan ettiği hasletlere yapışmakla insanın, fitne zamanlarında kafa karışıklığına düşmekten korunacağını, düşmüşse bunlara yapışmakla düştüğü yerden kalkacağını anlatmıştır. Bismillah. Merhum Seyda Er hoca, İnsanın kul olabilmesi için gerekli olan 24 esasını açıklıyor. Beyan ettiği hasletlere yapışmakla insanın, fitne zamanlarında kafa karışıklığına düşmekten korunacağını, düşmüşse bunlara yapışmakla düştüğü yerden kalkacağını anlatmıştır. Hayırlı okumalar. Doğru yolun esası, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini tutmak, yasaklarından sakınmak, imtihanlara sabır etmek, takâta göre (güç yettiğince) nafile ibadetler yapmak ve kişinin kuvvet ve mertebesine göre usûl çerçevesinde herkesi Allah’a davet ederek, Allah-u Teâlâ’ya kulluk etmektir. Kulluk görevini hakkıyla yapabilmek için önem sırasına göre aşağıda zikredeceğim 24 temel esası bilmek ve tatbik etmek gerekir. Seyda Muhammed Emin Er Hoca 01- İlim Ehlisünnet itikadını öğrenmek,

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir...

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir... Kendilerinden önceki öncü, dev insanlara saygı duymayanlar, kendilerine saygı duyulmasını bekleyemezler. Bunlar, kibri tavan yapan acınası cücelerdir. Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Oysa tarih, tevazu'nun kanatlarında yükselir. Ancak tevazu sahibi olan insanlar, mevzi'lerini / hadlerini bilirler, mevzu'larını / izini sürerler. Kurucu kaynaklarını yitiren toplumlar, nereye, ne'yle, nasıl ve niçin gitmeleri gerektiğini bilemezler... İnsanlığa, dikkate değer hiç bir şey veremezler. Bırakınız insanlığa dikkate değer bir şeyler verebilmelerini, önlerini bile göremezler, geleceğe emin adımlarla yürüyemezler. “Fikriyat” olmadan “külliyat”, “külliyat” olmadan da “medeniyet” olmaz!” Medeniyet, hissiyatla kurulmaz, fikriyatla kurulur; fikriyatın oluşturduğu külliyatın dalga dalga yaydığı, yeşerttiği, yemiş verdiği diriltici ruhla... Fikriyat, insanlığın hakikatle buluşmasını sağlar... Külliyat, hakikatin hayat

Tevazu

Tevazu Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine: - İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin, dedi. Müritlerinden biri: - Efendim, sizde büyük bir ayıp var, diye cevap verdi. Ayıbını talebesine soracak kadar kendini aşmış bu mütavazi insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu: - Söyle dedi, kardeşim, o ayıbım nedir?  Talebe gözleri dolu dolu: - Bizim gibilerin size talebe olması, dedi.  Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece;  - Ben sizin hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım diyebildi.  Evet, keşke insanlar tabi olanlara bakıp, tabi olanlarda, tabi olunanı aramasalardı... Zira hem dün, hem bu gün o altın halkayı temsil eden büyüklerin etrafındaki insanlar, ne denli nezih olurlarsa olsunlar, onları gösterebilmekte çok acizdirler. Bugün dahi, bir büyük gönül erinin yanına gelip giden insanlar

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak…

İnsanlara Tevazuyu Öğretmek, Onları Kibirden Kurtarmak… Biri, mübarek bir zata bağlanır. O zatın dergâhına gidip gelmeye başlar. Fakat yine dergâha gittiği bir gün, dergâhtaki büyük bir köpek, önüne çıkar, havlamaya başlar ve onu içeri bırakmaz. Mübarek zat da, merakla pencereden bakar. Köpek içeri almayınca, talebe köpeğe bağırır, -Ey köpek, yeter yahu! Sen de bu dergâhın köpeğisin, ben de… Köpeğin köpeğe bunu yapması reva mı? Der. Köpek kuyruğunu indirip gider. Talebe içeri girince hocası, onu ve diğer bütün eski talebelerini çağırır. -Bana kâğıt kalem getirin! Der. İcazetini yazıp, o talebenin eline verir, -Evladım, senin işin tamam. Benim vekilimsin. Artık benim sana verecek bir şeyim kalmadı! Buyurur. Herkes şaşırır, çünkü dergâha intisap edeli henüz çok az bir zaman olmuştur. O talebe, bunun üzerine, -Efendim, ben bir şey bilmiyorum. Bu icazeti neye istinaden verdiniz? Diye sorar. Hocası buyurur ki: -Evladım, bu dergâhın vazifesi, insanlara tevazuyu öğr

Hz. Mevlâna’dan Güzellikler 1

Ol! “Sevgide; güneş gibi ol! Dostluk ve kardeşlikte; akarsu gibi ol! Hataları örtmede; gece gibi ol! Tevazuda; toprak gibi ol! Öfkede; ölü gibi ol! Her ne olursan ol! Ya olduğun gibi görün! Ya göründüğün gibi ol!” Diyor Hz. Mevlana Rahmetullâhi Aleyh

Adalet ve Tevazu

Adalet ve Tevazu Emevi halifelerinin büyüğü Ömer Bin Abdülaziz Hazretleri, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet hususunda çok titiz davranırdı. Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı. Bunlardan birini kendi özel işleriyle ilgili notları yazarken kullanır, öbürünü ise devlet ve millet işleriyle ilgili yazışmalarda kullanırdı. Halife, birden fazla gömleği olmayan, varlıksız biriydi. Yakınlarından birisi Ömer Bin Abdülaziz’e bir elma hediye göndermişti. O da elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine geri gönderdi. Elmayı geri götüren görevliye şöyle dedi: – Ona de ki, elma yerini bulmuştur. Fakat görevli itiraz edecek oldu: – Ey müminlerin başkanı! Rasulullah Aleyhisselâm hediye kabul ederdi. Bu elmayı gönderen de senin yakınlarındandır. Halife cevap verdi: – Evet, ama Rasulullah Sallallahü Aleyhi Aleyhisselâm’a verilen hediye idi. Bize gelince, bize verilen hediyeler rüşvet olur. Valilerin maaşlarını çok bol verirdi. Sebebini şö

Böylesi Tevazu Ve İncelik

Böylesi Tevazu Ve İncelik Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Bir neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.) Durumu Hacı Bektaş-ı Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş-ı Veli, 'Helâl değildir' diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlâna'ya anlatır. Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-ı Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlâna şöyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. O, öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin Dergâhına gider. Ve Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Mevlâna'nın kurbanı kabul

Mevlana’da Sevgi

Mevlana’da Sevgi: Hamdım, pi ş tim, yand ı m! 1.    Cömertlik veya yardım etmede akarsu gibi ol! 2.    Ş efkat ve merhamette, g ü ne ş gibi ol! 3.    Ba ş kalar ı n ı n kusurunu ö rtmede gece gibi ol! 4.    Hiddet ve asabiyette, ölü gibi ol! 5.    Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol! 6.    Ho ş g ö r ü l ü kte deniz gibi ol! 7.    Ya oldu ğ un gibi g ö r ü n, ya da g ö r ü nd ü ğ ü n gibi ol! “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ”