Kayıtlar

Şubat 19, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yirmi Saniyede

Yirmi Saniyede     Şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri'nin yanına gidip gelmişti. Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona istediklerini yaptırmaya muvaffak olamamıştı. Bir gün:     - Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Dedi.     Hazreti Cüneyd:     - Sen lanetli İblissin. İlk geldiğin andan beri seni tanıyorum, buyurdu.     Şeytan:     - Ey Sultanü'l Muhakkikin! Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zat tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmaya muvaffak olamadım, dedi.     - Defol mel'un! Şimdi de beni kendini beğenme hastalığına düşürerek mahvetmek mi istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın? Yıkıl karşımdan! Diye bağırdı. İnsanın en zayıf damarı "Sensin!" denilerek, koltuğunun altına girmektir. Nice cahil, günahkâr, kendisini âlim ve faziletli zannederek bu şekilde İslam'a zarar vermiş, verdirilmiştir. Günüm

Merhamet

Merhamet     Tabiînden âlim, fazıl, muhaddis ve sûfî Abdullah bin Mübarek (Rahmetullahi Aleyh), haccı ifa ettikten sonra Mekke'de Harem'de yakaza halinde iken semadan iki melek gelir. Biri diğerine:     " – Bu sene 600 bin kişi haccetti. Hepsinin haccı, Şam'da Ali bin Muvaffak ismindeki bir ayakkabı tamircisinin yaptığı amelin hürmetine makbul oldu. Bu kişi hacca gitmeğe niyet etti, lakin gidemedi. Onun yaptığı bir amel hürmetine bu kadar hüccacın haccı kabul edildi." der.     Abdullah bin Mübarek uyku ile yakaza arası olan bu halden uyanınca, merak ve hayret içinde kalıp Şam kervanı ile Şam'a gitti. O zatı bulup sordu:     " – Sen hacca gitmediğin halde ne amel işledin?"     Ali bin Muvaffak, Abdullah bin Mübarek gibi meşhur bir zatı karşısında görünce şaşırdı. Heyecanından bayıldı. Kendisine geldiğinde şöyle anlattı:     " – Otuz sene hacca gitmeyi arzu eder dururdum. Eskicilikten 300 dirhem para biriktirdim. Hac yolculuğun

Rüyada Bildirilen Beş Sır

Rüyada Bildirilen Beş Sır Önceki Peygamberlerden birisi, bir gün bir rüyâ görür. Rüyâsında kendisinden, sabahleyin kalkınca karşısına ilk çıkan şeyi yemesi, ikinci olarak karşılaştığı şeyi gizlemesi, üçüncü olarak karşılaştığı şeyi kabûl etmesi, dördüncü olarak, karşılaştığını yeise, ümitsizliğe düşürmemesi, beşinci olarak karşılaştığından da kaçması istenir. Sabah olur. O peygamber aleyhisselâm kalkınca, karşısında gözüne ilk çarpan büyük ve kapkara bir dağ olur. Bu manzara karşısında duraklar, hayrete düşer ve kendi kendine, "Rabbim bana onu yememi emretti. Rabbim bana, gücümün yetmeyeceği şeyi emretmez" diye düşünür. Onu yemeğe azmederek oraya doğru yürür. Fakat yanına yaklaşınca dağ birden küçülür, küçülür ve baldan daha tatlı bir lokma hâline gelir. Peygamber onu yiyerek yola koyulur. Biraz gidince karşısına altın bir tas çıkar. Hemen bir çukur açarak onu toprağa gömer ve tekrar yola koyulur. Fakat biraz gittikten sonra dönüp arkasına baktığında altın tasın t

Her Şeyi Bilmek

Her Şeyi Bilmek Her Şeyi bilmek iyi mi? Adamın biri Musa Aleyhisselâm'a: — Ya Musa, ben bütün hayvanların dilinden anlamak istiyorum. Tur'u Sina'ya gittiğin zaman Allah’ü Teâlâ’dan iste de benim duamı kabul etsin, diyordu. Musa Peygamber: — Her şeyi bilmek iyi olmaz. Senin hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir. Bu sevdadan vazgeç, dediyse de, adam illâ öğrenmek istiyordu. Bir gün Musa Aleyhisselâm Tur'a çıktığı zaman Cenab-ı Allah’ü Teâlâ Musa Aleyhisselâm'a: — “Ya Musa! O kulumun duasını kabul ettim, bundan sonra bütün hayvanların dilinden anlayacak. Yalnız her şeye ehemmiyet vermesin, sonra onun için iyi olmaz.” buyurmuştu. Musa Aleyhisselâm, Tur'u Sina'dan geldikten sonra durumu bildirip her şeyle fazla ilgilenmemesini söyledi. Kendisine selâhiyet verilen adam, akşam ahıra hayvanlarını yemlemeye girmişti. Orada eşekle öküzün konuşmalarına şâhid oldu. Onlar aralarında şöyle konuşuyorlardı: Öküz: — Yahu eşek kardeş, senin işin