Kayıtlar

tövbe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tövbeye Gel Tövbeye…

Tövbeye Gel Tövbeye…   Dünya’ya mağrur kişi, Tövbeye gel tövbeye… Uçmadan ömrün kuşu, Tövbeye gel tövbeye…   Ey halk içinde ulu, Olmuş nefsinin kulu, İşit hey yaman havli, Tövbeye gel tövbeye…   Sakalına baka bak, Kara iken oldu ak, Dünya sana kurdu fak, Tövbeye gel tövbeye…   Ulu kıyamet kopa, Düz ola dere tepe, Niceler yoldan sapa, Tövbeye gel tövbeye…   Kaça gide can kuşu, Kuru kala ten dahi, Yunus Emre en dahi, Tövbeye gel tövbeye…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Nasuh Tövbe Nedir?

                                                                     Nasuh Tövbe Nedir?   Kaynaklarımızda içten yapılan tövbenin Allah’ü Teâlâ tarafından kabul edileceği söylenir. Allah’ü Teâlâ: “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim Sûresi, 8)             Buyurarak, yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder. Ayeti Kerime’de geçen nasuh tövbe ise şu şekildedir: Allah’ü Teâlâ’ya karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah’ü Teâlâ’ya sığınmak ve pişman olmak. Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak. Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair kesin bir karar içerisinde olmak. Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek. Bir rivayette de “Nasuh Tövbe” şöyle tarif edilmiştir: 1- Günahlara pişmanlık. 2- Farz ibadetleri yapmak. 3- Zulüm ve düşmanlık yapmamak. 4- Kırgın ve kü

Tövbeye Gel Tövbeye

  Dünya’ya mağrur kişi, Tövbeye gel tövbeye! Uçmadan ömrün kuşu, Tövbeye gel tövbeye!   Ey halk içinde ulu, Olmuş nefsinin kulu, İşit hey yaman havli, Tövbeye gel tövbeye!   Sakalına baka bak, Kara iken oldu ak, Dünya sana kurdu fak, Tövbeye gel tövbeye!   Ulu kıyamet kopa, Düz ola dere tepe, Niceler yoldan sapa, Tövbeye gel tövbeye!   Kaça gide can kuşu, Kuru kala ten dahi, Yunus Emre sen dahi, Tövbeye gel tövbeye!   Yunus Emre Kuddise Sirrûh   Dünya’ya mağrur kişi, Tövbeye gel tövbeye! Uçmadan ömrün kuşu, Tövbeye gel tövbeye!   Ey halk içinde ulu, Olmuş nefsinin kulu, İşit hey yaman havli, Tövbeye gel tövbeye!   Sakalına baka bak, Kara iken oldu ak, Dünya sana kurdu fak, Tövbeye gel tövbeye!   Ulu kıyamet kopa, Düz ola dere tepe, Niceler yoldan sapa, Tövbeye gel tövbeye!   Kaça gide can kuşu, Kuru kala ten dahi, Yunus Emre sen dahi, Tövbeye gel tövbeye!   Yunus Emre Kuddise Sir

Günahkâr Gencin Tövbesi

Günahkâr Gencin Tövbesi Ebu Turab Nahşebi hazretleri anlatır: Bir gün caddede yürüyordum. Mahalle halkının, bir kadınla münakaşa ettiklerini gördüm. Kadın beni görünce dedi ki: “- Ey Ebâ Türab! Fasık, günahkâr bir oğlum var. Dün gece yine şarap içmek istedi. Akşamdan sonra, Allah’ü Teâlâ ona bir hastalık verdi. Şimdi yatıyor. Ancak oğlumu mahalleden atmak istiyorlar. Ne olur bize yardım edin!” Kalabalıktan rica ettim, hemen dağıldılar. Sonra gencin evine gittim. Genç beni görür görmez dedi ki: “- Hoş geldiniz yâ Ebâ Türab!”. Seher vaktinde: “- Yâ Rabbi! Sabahleyin ‘bana Ebû Türab hazretlerini görmeyi ve tövbe-i nasuh etmeyi nasip eyle!’ diye dua ettim. Tövbem kabûl olur mu acaba?” “- Ey genç! Allah’ü Teâlâ ziyadesi ile tövbeleri kabul edici ve mağfiret edicidir. Genç, gözyaşları içinde tövbe etti ve ben de oradan ayrıldım. Daha sonra genç, annesine demiş ki: “- Anneciğim sana vasiyetimdir. Beni bu yataktan, mezellet toprağına indir. Anlıyorum ki, benim ölümüm bu

Öyle Bir Tövbe Etti ki! (Gerçek Bir Sahabe Hikâyesi)

Öyle Bir Tövbe Etti ki! (Gerçek Bir Sahabe Hikâyesi) Sa'lebe bin Abdurrahman Radiyallahü Anh adında genç bir Sahabe vardı. Bir gün yolda giderken, bir evin açık kapısından içeri baktığında, bir kadının yıkandığını gördü. Sonra çok pişman oldu. Medîne'den çıkıp dağda yaşamaya başladı... Bir müddet sonra, Resûlullah efendimize Cebrâil aleyhisselâm gelip, durumu haber verdi. Peygamber Efendimiz de hazret-i Ömer ile Selmân-ı Fârisî Radiyallahü Anhüma hazretlerine onu bulup getirmelerini emretti. Bunun üzerine genci aramaya çıktılar... Dağda bir çoban, onları gencin bulunduğu yere götürdü. Genç, Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh'ı görünce hemen sordu: “- Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz benim günahımı biliyor mu?” “- Bilmiyorum. Ancak dün seni bulmamız için bizi gönderdi.” “- Yâ Ömer Radiyallahü Anh, beni Resûlullah efendimiz namaz kılarken veya Bilâl-i Habeşî Radiyallahü Anh ezan okurken içeri götürün!”             İstediği gibi hareket ettiler.

Tövbe Bir Hazînedir

Tövbe Bir Hazînedir Horasan´ın büyük velilerinden Ahmed Nâmıkî Câmî Rahmetullahi Teâlâ Aleyh hazretleri buyurdular ki: Ahmed Nâmıkî Câmî, ümmîydi gerçi fakat, Kitap yazıp herkese, ederdi çok nasihat. Tövbe etmek hakkında, buyurdu: “Ey insanlar, Büyük bir hazînedir, günahlara istiğfâr. Hak teâlâ buyurdu: “Tövbe edin hepiniz, Ancak tövbe etmekle, kurtulabilirsiniz.” Benim tövbe edecek, bir hâlim yoktur demek, Müslümana yakışan, bir söz olmasa gerek. Şöyle ki, rağbet etse, bir insan bu dünyâya, O, her bir nefesinde, her an girer günaha. Zîrâ Peygamberimiz, şöyle buyurmuşlardır: “Dünyâya düşkün olmak, günahların başıdır.” Bir saatte, bin nefes, insan alıp veriyor, Bu, yirmi dört saatte, yirmi dört bin oluyor. İşte bu nefesleri, kul alırsa gafletle, Yâni sarılmış ise, dünyâya muhabbetle. Ve bir günah işleyip, üzülmüyorsa şâyet, Onun her nefesine, yazılır bir mâsiyet. Bir günde yirmi dört bin, günah eder bu ise, Demek ki tövbe

Kısa Bir İstiğfar Duası

Kısa Bir İstiğfar Duası   أسْتَغْفِرُ اللهَ اَلْعَظِيمَ اَلْكَرِيمالَّذِي لآ إِلهَ   إِلَّا هُو اَلْحَيُّ الْققَيُّومُ وَاَتُوبُ اِليْهِ سُبْحَانَهُ Okunuşu: Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu. Anlamı: Azamet ve Kerem sahibi olan Azîm, Kerîm, kendisinden başka ilâh olmayan, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan Hayy ve her şeyi ayakta tutan Kayyûm olan Allah'dan mağfiret diliyor ve tevbe ediyorum. O bütün ayıp, kusur ve kötülüklerden münezzeh olan Sübhan'dır. (11 - 33 veya 100 defa okunur.)

Öyle Bir Tövbe Etti ki!

Öyle Bir Tövbe Etti ki! وَعَنْ أبي نُجَيْد بِضَم النُّونِ وَفَتْح الْجيِمِ عِمْرانَ بْنِ الحُصيْنِ الخُزاعيِّ رَضِي اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ امْرأَةً مِنْ جُهينةَ أَتَت رَسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَهِيَ حُبْلَى مِنَ الزِّنَا، فقَالَتْ: يَا رسول الله أَصَبْتُ حَدّاً فأَقِمْهُ عَلَيَّ، فَدَعَا نَبِيُّ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَليَّهَا فَقَالَ: أَحْسِنْ إِليْهَا، فَإِذَا وَضَعَتْ فَأْتِنِي فَفَعَلَ فَأَمَرَ بِهَا نَبِيُّ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فَشُدَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُها، ثُمَّ أَمَرَ بِهَا فرُجِمتْ، ثُمَّ صلَّى عَلَيْهَا. فَقَالَ لَهُ عُمَرُ: تُصَلِّي عَلَيْهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَقَدْ زَنَتْ، قَالَ: لَقَدْ تَابَتْ تَوْبةً لَوْ قُسِمَتْ بَيْن سبْعِينَ مِنْ أَهْلِ المدِينَةِ لوسعتهُمْ وَهَلْ وَجَدْتَ أَفْضَلَ مِنْ أَنْ جَادَتْ بِنفْسهَا للَّهِ عَزَّ وجَل؟» رواه مسلم Ebû Nüceyd İmrân İbni Husayn el-Huzâî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın Peygamber aleyhisselâm’ın huzuru

Tövbenin Kabul Olması İçin

Tövbenin Kabul Olması İçin Suriye’de yetişen evliyâdan Seyyid Abdülhakîm Hüseynî Rahmetullahi Teâlâ Aleyh hazretlerinin bir sohbeti sırasında tövbe ile ilgili olarak şöyle buyurdular: Tövbe geçmiş günahları pişmanlıkla terk etmek ve gelecekte yapmamaya azmetmektir. İşte bu hâl insana on güzel ahlâk ve hasleti kazandırır. Bu hasletlere tövbenin şartları denir. 1- İkinci bir seferde günah işlememektir ki farzdır. 2-  tutulduğu günahları terk etmek ve işlediği için üzülmektir. 3-  Allah’ü Teâlâ’ya yönelip kazası gereken ibadetleri kaza etmek, kefareti gerekenin kefaretini vermek, kul hakkına ait iadesi gerekeni yerine vermektir. Abdurrahman Tâgî hazretleri; “Utancından dolayı gasp ettiği ve çaldığı malı sâhibine iade etmeyen veya helâllaşmayanın zulüm ile ilgili tövbesi sahih değildir.” buyurdu. 4- Yaptığından pişmanlık duymak ve hata ağlayarak suçunu idrak etmektir. 5- İstikâmeti düzeltmek için bütün tedbirleri almak, bilfiil istikâmet yoluna girmek, ölünceye kada

Aslında Uyuyoruz, Ölünce Uyanacağız!

Aslında Uyuyoruz, Ölünce Uyanacağız! Bir anda uykudan kalktım. Çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı… Bir baktım saat gece fecir vakti peki gördüğüm bu kadar ışık nerden gelmekteydi?… Birden şaşırıp kaldım… Baktım ki elimin yarısı duvarın içinde hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum… Tekrar elimi duvara doğru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!! Bir gülümseme sesi duydum... Yüzümü kardeşime doğru çevirdim, yatıyordu… Korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim, âmâ cevap vermedi. Annemin odasına doğru gittim, babamı uyandırmaya çalıştım, birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu… Annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı uykudan uyandı ama benimle konuşmuyordu. “Bismillahirrahmanirrahim” diyordu ve İslam sembolü olan bu mübarek kelimeyi tekrarlıyordu… Babamı uyandırdı, “kalk, kalk, bir bakalım çocuklara dedi” annem. “Şimdi zamanı mı bırak uyuyayım yarın ola

Tövbe, Tövbeden Tövbe Etmektir!

“Tövbe, Tövbeden Tövbe Etmektir!” “Avamın tövbesi günahlardan, evliyânın tövbesi gaflettendir. Enbiyânın tövbesi ise, bulundukları yüksek derecelerden daha yükseğine kavuşamadıkları içindir.” Ahmed bin Ebî Bekr hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Yemen’in Terîm şehrinde doğdu. 1004 (m. 1595)’de aynı yerde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki: İnsana ilk lâzım olan şey, sağlam bir itikâda, yani Ehl-i sünnet itikâdına sâhip olmasıdır. Bu itikâdı elde ettikten sonra lâzım olan şey, ilmihâl bilgilerini öğrenmesi ve onlarla amel etmesi lâzımdır. Bunları elde eden kimsenin nefsin âfetlerini bilmesi, nefsin nasıl ıslâh edileceği, kötü huyların ne şekilde düzeltileceğini ve şeytanın kurduğu tuzakların neler olduğunu, dünyâ fitnesini ve bunlardan korunma yollarını bilmesi gerekir. Bu ilme “Hikmet ilmi” denir. “Havâtır” hatıra gelen şeyler dört çeşittir: Allahü teâlâdan gelen, melekten gelen, nefisten gelen, şeytandan gelen. Allahü teâlâdan gelen, kulu uyarmak içindir. Melekten g

“Böyle Korkunç Rüya” Görülmedi

“Böyle Korkunç Rüya” Görülmedi Murat iyi kalpli dürüst birisi idi. Çok dindar değildi ama çoğu zaman namazlarını kılar, Cuma namazlarını kaçırmazdı. Fakir babasının aşırı gayretleri sayesinde öğretmen olmuştu. Hayalindeki mesleğe kavuşan Murat; Anadolu’nun bir köyünde göreve başlamış, köylüler onu çok sevmiş, o da köylüleri çok sevmişti. Atandığı ilk yıl aşkla çalışmaya başladı. İkinci yıl sanki biraz gevşemişti. Çevre köy öğretmenleriyle tanışan Murat onların haftalık köy pazarlarında okulu tatil ettiğini gördü. Her Çarşamba beş altı köyün merkezi bir köyde “Yöresel Pazar” kuruluyordu. Köylüler o gün hayvanlarını ve ürünlerini satıyordu. Yöre Pazarını bilen yakın şehirlerdeki esnaflardan da gelenler oluyor herkes ihtiyacını karşılıyordu. O gün Yöresel pazarın kahveleri dolup taşıyor boşta gezer insanlar hatta öğretmenlerin çoğu iskambil, okey oynuyordu. Murat oyun oynamazdı. Fakat arkadaşlarının yanına gide gele o da alışmıştı. Çayına kahvesine derken iş büyümüş Murat’ta d