Öyle Bir Tövbe Etti ki! (Gerçek Bir Sahabe Hikâyesi)
Öyle Bir Tövbe Etti ki! (Gerçek Bir Sahabe Hikâyesi)
Sa'lebe bin
Abdurrahman Radiyallahü Anh adında genç bir Sahabe vardı. Bir gün yolda
giderken, bir evin açık kapısından içeri baktığında, bir kadının yıkandığını
gördü.
Sonra çok pişman
oldu. Medîne'den çıkıp dağda yaşamaya başladı...
Bir müddet sonra,
Resûlullah efendimize Cebrâil aleyhisselâm gelip, durumu haber verdi. Peygamber
Efendimiz de hazret-i Ömer ile Selmân-ı Fârisî Radiyallahü Anhüma hazretlerine
onu bulup getirmelerini emretti. Bunun üzerine genci aramaya çıktılar...
Dağda bir çoban,
onları gencin bulunduğu yere götürdü.
Genç, Hazret-i
Ömer Radiyallahü Anh'ı görünce hemen sordu:
“- Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem efendimiz benim günahımı biliyor mu?”
“- Bilmiyorum.
Ancak dün seni bulmamız için bizi gönderdi.”
“- Yâ Ömer Radiyallahü
Anh, beni Resûlullah efendimiz namaz kılarken veya Bilâl-i Habeşî Radiyallahü
Anh ezan okurken içeri götürün!”
İstediği gibi
hareket ettiler. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz namaz kılarken
mescide girdiler. Genç, Resûlullah efendimizin sesini duyunca, hemen bayıldı.
Namazdan sonra Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimize:
"- Sa'lebe'yi
getirdik" dediler. O arada o da ayıldı.
Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem efendimiz sordu:
“- Yâ Sa'lebe
seni benden uzaklaştıran nedir?”
“- Günâhımdır.”
“- Sana
öğretmedim mi? Allahü Teâlâ hata ve günahları bağışlıyor.”
“- Yâ Resûlallah
benim günahım büyüktür.”
Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem efendimiz, Allahü teâlânın rahmetinin çok olduğunu beyân
buyurarak, evine gitmesini söyledi... O da gitti. Ancak üzüntüsünden
hastalandı.
Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem efendimize, gencin durumu bildirildi. Bunun üzerine Peygamber
efendimiz;
“- Kalkınız
Sa'lebe'ye gidelim”, buyurdu.
Evine varınca,
Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, gencin başını kucağına aldı.
Fakat, genç başını hemen çekti. Resûlullah efendimiz:
“- Niçin başını
kucağımdan çektin?” Buyurunca;
“- Yâ Resûlallah Sallallahü
Aleyhi Vesellem o baş sizin mübârek kucağınıza lâyık değildir!”, dedi.
Sonra Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem efendimiz sordu:
“- Ne arzû ediyorsun?”
“- Rabbimin
mağfiretini.”
“- Cebrâil
aleyhisselâm şimdi geldi ve "Ey kardeşim, Rabbin sana selâm ediyor ve
şâyet kulum yer dolusu hatâ ile bana kavuşursa, ben de onu yer dolusu mağfiret
ile karşılarım!" buyuruyor, dedi.
Peygamber
efendimiz bu haberi verir vermez, genç:
"- Allah!"
diye feryât edip hemen vefât etti.
Cenâze namazından
sonra, Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz, parmak uçlarına basarak
yürüyordu. Sebebi sorulduğunda buyurdu ki:
“- Sa'lebe Radiyallahü
Anh'ı karşılayan meleklerin sayısı o kadar çoktu ki, onların kanadına
basmayayım diye bu şekilde yürüyorum.”
Cenab-ı Hakk
buyurur ki:
"Ey iman
edenler, Allah'a kesin bir tövbe ile tövbe edin. Olabilir ki, Allah sizin
kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah,
Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları,
önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar."
Derler ki:
"Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz sen, her şeye güç
yetirensin."
Kul, fıtratı
gereği günaha düşebilir. Önemli olan yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık
duyması ve bir daha yapmayacağına dair azmedip tövbe etmesidir. Elimizde fırsat
varken, tövbeye koşmalıyız. Tevbe kapısını terk etmek, nefsimize
zulmetmektir...
"Aşk ve
muhabbet ehli nice Allah dostlarının hikmet dolu eserlerini, sadra şifa
sözlerini aciz bir dille istifadelerinize sunmak ve gönüllerimize bu deryadan
damlalar bırakabilmektir derdimiz.
Derdimize ortak
olanlar buyursun...
"Eğer göğün
yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, 'AŞK'tan güzel merdiven bulamazsın. Eğer
'AŞK'ı bulmaksa niyetin, aramadan duramazsın..."
Yorumlar
Yorum Gönder