Rüyasında Kıyametin Dehşetini Gördü Tevbe Etti! (Gerçek Hikâye)
Rüyasında Kıyametin Dehşetini Gördü Tevbe Etti! (Gerçek Hikâye)
Günlerden bir gün
evlenmeyi arzuladım ve bir çocuk sahibi olmayı da murat ettim...
Evlendim, bir
çocuğum oldu... Adını Fatma koydum...
Peygamberim Hz.
Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in kızı gibi olsun diye. İsmen ve ahlaken
ona benzesin diyerek... Onu çok sevdim... Ve Fatma büyüdükçe kalbimdeki iman da
onunla büyüdü... Kalbimdeki isyan da azaldı onunla...
Elimde içki
kadehini içme isteğiyle doldurmuştum Fatma onu devirdi... Daha iki yaşında bile
değildi...
Sanki ona bunu
yaptıran Allah'ü Teâlâ’ydı! O büyüdükçe kalbimdeki iman da onunla büyüdü... Allah'ü
Teâlâ’ya yaklaştığım her bir adımda içinde olduğum isyanlardan uzaklaştım biraz
biraz...
Ta ki Fatma 3
yaşına basana kadar... 3 yaşını bitirdiğinde Fatma öldü!
Kızım Fatma
ölünce durumum vaziyetim eskisinden daha da kötü oldu...
Çevremdeki Müslümanlar’da
olan ve beni bu büyük üzüntüye karşı dayanmamı sağlayacak sabrım da yoktu... Her
şey çok kötüye gidiyor... Şeytan durmadan benimle oynuyordu...
Ta ki o gün geldi
ve şeytan bana dedi ki:
"- Bugün
öyle bir sarhoş olacaksın ki daha önce hiç böyle sarhoş olmadın!"
Ve ben o gece
içmeye ve sarhoş olmaya azmetmiştim...
“- Gece boyu
içtim... İçtim... İçtim! Öyle bir duruma gelmiştim ki rüyalar beni birbirine
atıyordu... Ta ki o rüyayı görene kadar…”
“- Rüyamda
kıyamet günündeydim! Güneş kararmış, denizler ateşe çevrilmiş, depremler
oluyordu durmadan...
İnsanların hepsi
kıyamet günündeydi... İnsanlar zümre zümre... Grup gruptu... Ve ben o
insanların arasındaydım... Sesler duyuyordum birisi sesleniyordu”:
“- Ey Filan oğlu
filan! Cabbar'a hesap vermeye haydi!” diyordu...
Ve o çağrılan insanın yüzünün rengi simsiyah olmuştu duyduğu o
korkudan...
Birçok insan çağrıldı...
Ta ki kendi ismimi duyana kadar... Ses beni çağırıyordu...
“- Haydi,
Cabbar'a hesap vermeye!” Diyordu...
O an çevremdeki o
insan kalabalığından kimse kalmamıştı... Kıyamet günü... Mahşer yeri bomboştu...
Sonra bir anda
karşımda bir yılan gördüm, çok büyüktü dev gibiydi… Çok vahşi ve çok
saldırgandı. Çok güçlüydü... Ağzı açık bana doğru koşuyordu... Ben de duyduğum
korku ve dehşetten dolayı ondan kaçmaya başlamıştım...
Kaçarken bir anda
karşımda oldukça yaşlı ve zayıf bir adam gördüm ve ona seslendim:
“- Ahh! Beni bu dev yılandan kurtar!”
Bana dedi ki:
“- Oğlum Ben çok
zayıfım seni ondan kurtaracak gücüm yok. Ama şu yönde koş eminim
kurtulabilirsin...”
Ben onun dediği
yöne doğru koşmaya başladım... Dev yılan hala arkamdaydı beni kovalıyordu... Ve
karşıma cehennemin ateşi çıktı... Yüzümde hissediyordum o dehşetli sıcaklığı!!!
Yılan ile Cehennem
arasında sıkışmıştım...
Ve kendi kendime
dedim ki o an... Ben bu yılandan ateşe düşmek için mi kaçıyorum!
Ve koşa koşa bana
bu yolu tarif eden o zayıf adama doğru koşmaya başladım... Yılan da peşimdeydi
gittikçe yaklaşıyordu bana, çok korkuyordum!
Adamın yanına
geri geldim ve ona dedim ki:
“- Allah aşkına
beni bu yılandan kurtar yalvarırım!”
Ve yaşlı adam
benim halime ağlıyordu...
Bana dedi ki:
“- Beni görüyorsun
ben çok zayıfım güçsüzüm benim seni kurtaracak halim yok... Ama bu sefer şu
yönde koş! Bu sefer inşallah kurtuluşa ereceksin.”
Adamın dediği
yönde koştum deli gibi...
Yılan hala
kovalıyordu bir adım arkamdan koşuyordu... Beni ısıracaktı az kalmıştı… Ta ki
karşımda o dağı görene kadar… O dağın üstünde bir sürü bebek vardı... Ve o
dağın üzerinde bulunan çocukların hepsi ağlıyorlardı... Hepsi de aynı şeyi
söyleyerek ağlıyor haykırıyorlardı...
Diyorlardı ki:
“- Ey Fatma!
Babana bak! Babana Bak!
Malik ibnu Dînar
dedi ki:
O an o çocuğun
kızım Fatma olduğunu anlamıştım...
Ve o an 3 yaşında
onu dünya zindanından Cennete alan Rabbim beni sevindirmişti... Çok sevinmiştim...
Beni bu dehşetli korkudan (yılanden) kurtarıp Cennete sokacaktı…
Kızım beni sağ
eliyle tuttu ve kurtardı… Ve sol eliyle yılanyi itti... Ben o an korkudan ölü
gibiydim...
Sonra tıpkı
dünyadayken olduğu gibi onu kucağıma oturttum!
Bana:
“- Ey Babacığım!”
Deyip şu ayeti okudu:
اَلَمْ
يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ
Meali: İman edenlerin Allah'ı
anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi
mi? (Hadîd Suresi 16 Ayet)
Ona dedim ki:
"- Kızım! Bu
yılan neydi bana anlat!"
Dedi ki: O yılan
senin dünyada iken işlediğin kötü amellerindi... Onu sen besledin büyüttün ve
onun seni yiyebilecek büyüklüğe sen ulaştırdın!”
“- Ey Babacığım! Sen
bilmiyor musun ki dünyada işlenen ameller, Ahirette kıyamet gününde mücessem, cisimleşerek
karşımıza çıkar!”
Ona dedim ki:
"- Peki, o
zayıf adam, da kimdi?"
Dedi ki:
"- O yaşlı
ve zayıf adam senin dünyada işlediğin güzel amellerindi... Sen onu böyle zayıf,
böyle güçsüz, böyle çaresiz bıraktın... Onu kendi haline ağlattın... Seni
kurtarmasına izin veremeyecek duruma sen koydun!"
Eğer ben
doğmasaydım ve küçük yaşta günahsız olarak ölmeseydim seni bu dehşetten
kurtaracak başka bir şeyin yoktu!”
“- O an uykudan
ağlaya ağlaya uyandım! Ağzımdan çıkan şu kelimelerle:”
"- Evet,
Allah'ım vakti geldi... Evet, Allah'ım artık vakti geldi!”
Hemen gusül
abdesti alıp giyinip camiye koştum sabah namazına…
Günahlarımdan
arınmak kendime cennet yolunu çizmek... Tövbe etmek Allah'a yalvarmak için…
Camiye girdiğim
an imamın okuduğu o ayet!!!
Rüyamda kızımın
beni kurtardığında okuduğu ayetti!
اَلَمْ
يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ
Meali: İman edenlerin Allah'ı
anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi
mi? (Hadîd Suresi 16 Ayet)
Malik bin Dinar Radiyallahü
Anh insanlar arasında geceler boyu ağlamasıyla bilinirdi…
Ve derdi ki:
"- Allah'ım!
Kimin cennete gireceğini, kimin cehenneme gireceğini sadece sen bilirsin... Ben
bunlardan hangisiyim?”
“- Allah'ım! Beni
cennet ehlinden eyle! Cehennem ehlinden eyleme!"
Âmin!
Malik Bin Dinar Radiyallahü
Anh büyük bir tövbe etti... Ve insanlar arasında şöyle meşhur oldu:
Caminin kapısına
giderdi ve insanlara seslenirdi...
Derdi ki:
"- Ey asi
insanlar ey günahkâr insanlar… Allah'ınıza dönün! Gafil insanlar… Allah'ınıza
dönün!" Ey Allah'tan kaçan kullar... Allah'ınıza dönün! Rabbiniz size gece
gündüz sesleniyor! Sizi çağırıyor:”
"- Bana bir
karış yaklaşana ben bir dirsek yaklaşırım... Bana bir dirsek yaklaşana ben bir kulaç
yaklaşırım… Bana yürüyene ben koşarım!"
Okuduysanız, paylaşalım
bu güzel kıssayı herkes okusun!
(Sait Davran)
Yorumlar
Yorum Gönder