Kayıtlar

Şubat 3, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En Değerli İnsan

En Değerli İnsan Seversiniz bazen... Bir kuşu beslemek misali, Karşınızdaki insanı sevginizle beslersiniz. Farklıdır sevmesi insanların... Kimi kafese tıkar kuşunu öyle besler, Alır özgürlüğünü elinden, seviyorum sanır. Öyle sandıkça sıkar karşısındakini, bunaltır. Ufacık bir fırsat bulsa kaçmak, Kurtulmak ister artık kuş. Aslında korkularından yapar insan bunu, karşısındaki insana anlatamaz, anlatmasını bilmez. Bir başka insana gitmesini istemez. Her koca devin koca korkuları vardır, kimse bilmez. Kimi de serbest bırakır kuşunu. Salıverir gökyüzüne, Döner gelir elbet der, döner gelir seviyorsa. Alır riski çekinse de bir şeylerden. Bilir ki; koysa kafese bir gün kesin kaçıp gidecek, Bir gün kesin terk edecek. Serbest bırakır! Döner gelir o da karnı acıktıkça, Yüreği sevgiye acıktıkça. Ne kadar çekinse de bilir geri döneceğini adam. Bilir başka yerlere, başka kişilere gitse de bir gün, bir şekilde geri döneceğini... Kuş ta bilir daha iyisinin olmadığ

Mutlu olmak için 8 Özel Armağan

Mutlu olmak için 8 Özel Armağan 1- Dinleme... Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabı düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin. 2- Sevgi... Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi sağlayabilir. 3- Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikâyeleri paylaşın. Bu armağanınız "Seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir. 4- Yazılı bir not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır. 5- İltifat... Basit, içtenlikle söylenen bir söz "Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir iş çıkardın", "Yemek nefis olmuş" gibi… Karşınızdakinin içini aydınlatır. 6- İyilik... Her gün, rutininizi kırıp birisine hoş, nazik bir şey yapın. 7- Yalnızlık... Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktı

Günlük Yaşama Değer Katmak

Resim
Günlük Yaşama Değer Katmak               Epiktetos yirmi asır önce demiştir ki: "Kader önünde sonunda, şöyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder, ektiğini biçer." Bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddî-manevî engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir. Düşmanlarınızı düşünmek için ayıracağınız bir dakika bile düşmanlarınızdan daha değerlidir. Nefret ve intikam hissi size büyük zararlar verir. Aristo şöyle diyor: "İdeal insan iyilik yapmaktan zevk alır. Kendisine iyilik yapılırsa mahcubiyet duyar. Çünkü iyilik yapmak üstünlük işareti, bir iyiliğe muhtaç duruma düşmek zaaf işaretidir." Karşılaşacağımız nankörlükten dolayı üzülmemek için hazırlıklı olalım. Karşılık beklemeden iyilik yapalım.

Değer Ölçüsü

Değer Ölçüsü Bir gün Newyork'ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar. Gruptan biri Kızılderili'dir. Yolda yürürken insan kalabalığı siren sesleri yolda çalışma yapan işçilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna sesleri arasında ilerlerken; Kızılderili kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyler. Ve aranmaya başlar. Arkadaşları bu gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler. Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla birlikte aramaya devam eder. Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşı da arkasından takip eder. Ve o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliği arasında gerçekten bir cır cır böceği bulurlar. Arkadaşı Kızılderili’ye senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun? Diye sorar. Kızılderili ise bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili

Hızır Aleyhisselâm Duası

Hızır Aleyhisselâm Duası Denildiğine göre Hızır Aleyhisselâm ile İlyâs Aleyhisselâm her mevsimde buluşurlar ve aşağıdaki duayı yapmadan ayrılmazlarmış… بِسْمِ اللهِ مَا شَاءَ اَلله! لَا قُوَّةَ إِلَّا بِالله! مَا شَاءَ اَلله! كُلُّ نِعْمَةٍ مِنَ اَللهِ، مَا   . شَاءَ اَلله! اَلْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدِللهِ مَا شَاءَ اَلله! لَا يَصْرِفُ السُّوءَ إِلَّا اللهُ Okunuşu: Bismillâhi! Mâşâallahü lâ kuvvete illâ billâhi,   mâşâallahü   küllü   ni’metin   minallâhi mâşâallahü   el-hayrü   küllühü biyedillâhi   mâşâallahü   lâ yusrifüs sûe   illâllah" Anlamı: "Allah'ın ismiyle başlarım, Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'ındır. Allah neyi dilerse o olur. Her nimet Allah'tandır. Allah neyi dilerse o olur. Hayrın tamamı Allah'ın kendi kudretindendir. Allah neyi dilerse o olur. Fenalıkları insanlardan defeden ancak Allah'ı Teâlâ’dır." Hızır Aleyhisselam yaptığı bu duanın neticesi ile kendisine Abı hayat suyunun yeri gösterildi

​Harun Reşit İle İhtiyar

​Harun Reşit İle İhtiyar Harun Reşit Veziri ile birlikte tedbili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer: - Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle? - Hurma fidanları dikiyorum. - Peki, bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar? - Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar. - Peki, onların meyvelerini görebilecek misin? - Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz. Bu cevap Harun Reşid’in hoşuna gider ve bir kese altın verir. İhtiyar, Allah’a hamdeder ve: - Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi. Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah’a hamdeder ve: - Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsül verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve ve

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir

​Helal Olan Helal Yiyene Gelir Ebû Saîd Mîhenî’nin büyüklüğünü inkâr edenlerden biri, Ebû Saîd’in; “Âlemde hiç kimse helâl lokma bulamayıp haram yese, biz haram yemeyiz.” sözünü duymuştu. Kendisini imtihân etmek istedi. Helâl para ile bir oğlak satın aldı. Haram para ile de, birincisine çok benzeyen başka bir oğlak aldı. Bunları kızarttırıp, hizmetçisi ile Ebû Saîd’e gönderdi. Kendisi de önden gidip, onların bulunduğu yerde oturdu. Hizmetçi kızarmış oğlakları getirirken karşısına iki sarhoş çıkıp, haram para ile alınan oğlağın bulunduğu tepsiyi alıp yediler. Hizmetçi, elinde kalan ve helâl lokma ile alınmış olan oğlağı, Ebû Saîd’in önüne koydu. Oğlakları gönderen kimse durumu öğrenip anlayınca, sarhoşlara çok kızdı. Fakat bu hâlini açıktan belli etmedi. Sonra Ebû Saîd dönerek; “Kendini boşuna üzme! Haram olan köpeklere gider, helâl olan da helâl yiyenlere gelir.” buyurdu. O kimse çok mahcûb olup hâline tövbe etti ve bu hâdiseden sonra bir daha aleyhinde bulunmadı.

Her Şeyi Bilmek İyi mi?

Her Şeyi Bilmek İyi mi? Adamın biri Musa Aleyhisselâm’a: -Ya Musa, ben bütün hayvanların dilinden anlamak istiyorum. Tur’u Sina’ya gittiğin zaman Allah’tan iste de benim duamı kabul etsin, diyordu. Musa Peygamber: -Her şeyi bilmek iyi olmaz. Senin hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir. Bu sevdadan vazgeç, dediyse de, adam illâ öğrenmek istiyordu. Bir gün Musa Aleyhisselâm Tur’a çıktığı zaman Cenab-ı Allah Musa Aleyhisselâm’a: "-Ya Musa! O kulumun duasını kabul ettim, bundan sonra bütün hayvanların dilinden anlayacak. Yalnız her şeye ehemmiyet vermesin, sonra onun için iyi olmaz." buyurmuştu. Musa Aleyhisselâm, Tur’u Sina’dan geldikten sonra durumu bildirip her şeyle fazla ilgilenmemesini söyledi. Kendisine selâhiyet verilen adam, akşam ahıra hayvanlarını yemlemeye girmişti. Orada eşekle öküzün konuşmalarına şâhid oldu. Onlar aralarında şöyle konuşuyorlardı, öküz: -Yahu eşek kardeş, senin işin ne iyi, bana yazın rahat yok, kışın rahat